Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanoğlunu bazen anlamak gerçekten çok zor. Türk dizilerine konu olacak ne yaşamlar var.
İhsan Amca’nın kardeşi Selim’in hikâyesi de böyle, tam filmlik! Spor var, şampiyonluk var, dram var, sonunda da hukuki sorunlar...
Selim, İhsan Amca’nın, kendinden iki yaş küçük tek kardeşi. Başarılı bir yüzücü. Erken kalkan yol alır, erken evlenen “döl” alır, deyip, evlenmede geç kalmaz. Ama çocuğu olmaz. Eşini sevdiği için bunu dert etmez.
Selim eski yüzme takımından arkadaşlarıyla sık sık Kilyos sahilinde yüzme yarışı yapar. Kilyos sahilinde bir gün hava aniden değişir, fırtına çıkar. Cankurtaranların uyarısına bile gerek duymadan Selim’in arkadaşları denize girmekten vazgeçerler.

Haberin Devamı

Kimseyi dinlemez...

Selim ise dalgalara meydan okumak ister. Israrlara rağmen, kimseyi dinlemez.
Dalgalara karşı kulaç atmaya başlar, sahilden epey uzaklaşır. Herkes endişe ile onu izlemektedir. Dalgaların arasında bir kaybolup bir görünmeye başlar. Sürekli kulaç atmakta ama sahile bir milim yaklaşamaktadır.
Bilenler bilir. Selim, “çeken akıntı”da denen, “ters akıntı”ya kapılmıştır. Selim ne yapılması gerektiğini bilir: Akıntıyla birlikte gidilip, sağından veya solundan akıntı olmayan yerden yüzerek karaya çıkmak gerekir. Selim de bunu yapar. Ama yine de sahile ulaşamaz. Dalgaların arasında kaybolur.
Hemen sahil güvenliğe haber verilir. Günler süren aramaya rağmen Selim’e ulaşılamaz. Selim herkesin gözü önünde fırtınalı havada dalgalı bir denize girmiş ve bir daha dönmemiştir. Aramalar bir ay sürer. Selim’in cesedine ulaşılamaz. Arama sona erdirilir.

5 sene geçince...

İhsan Amca tek kardeşinin boğulmasına çok üzülür. Selim hayattayken epey bir mal varlığı edinmiştir. Geride bıraktığı eşi mateme bürünür, ama en azından maddi sıkıntı çekmeyecektir.
5 sene geçer. Selim’in cesedinden eser yoktur. Selim’in geride bıraktığı eşi gönlünü bir başkasına kaptırır. Evlendirme dairesine müracaat eder. Nüfus kayıtları getirtilir. Bir de ne görsün, 5 yıl önce denizde boğulan Selim’in eşi, nüfus kayıtlarına göre halen evlidir.
Peki, bu hukuken nasıl olabilir? Hemen İhsan Amca’ya sorar. İhsan Amca da benden rica etti.
İhsan Amca, biz hukuk dilinde buna “gaiplik” diyoruz. Normalde bir kişinin öldüğü, cesedinin bulunmasıyla ispatlanır. Cesedi bulunmayan kişi için kendiliğinden nüfus kayıtlarına “ölü” kaydı düşülemez. Cesedi olmadan öldüğünden emin olamayız.
Hani son zamanların en çok konuşulan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı var ya! 2 Ekim 2018’de Suudi Başkonsolosluğu’na girip, kendisinden bir daha haber alınmayan!
Suudi Arabistan Krallığı bile resmi olarak İstanbul’da konsolosluk binasında öldüğünü açıkladı. Ama ortada cesedi yok! Cesedi olmadan bir kişinin öldüğünün ispatlanması fiilen mümkün değil ki. O zaman hukuken Cemal kaşıkçı “ölü” mü, gaip mi? El cevap: Ölü değil, gaip! Çünkü cesedi yok!
Türk Medeni Kanunu’nun 32’nci maddesine göre, ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri, aslında en az 5 yıldır haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa nüfus kayıtlarına kendiliğinden ve hemen ölü kaydı yapılamaz.
Böyle kişilerin cesedi bulunamadığı için, onların mahkeme kararıyla sadece “gaipliğine” karar verilebilir.

Haberin Devamı

Ceset ortada yoksa

Haberin Devamı

“Gaiplik kararı” verilmişse, hukuken gerçek ölüme bağlı haklar aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır. Yani birisi, gaip olan kişi ölmüş gibi, mirasçısı olabilir.
Cemal Kaşıkçı’nınki gibi, Selim’in de cesedi bulunamamıştır. Cesedi bulunamadığı için öldüğü kesin olarak ispatlanamaz.
Ama ölüm tehlikesi içinde kaybolmuştur.
İşte, ölüm tehlikesi olan bir olayda kaybolan Selim’in, bir yıl geçtikten sonra, “öldüğüne” değil, “gaipliğine” karar verilir. Kararı mahkeme verir. Mahkeme kararı olmadan nüfus müdürü nüfus kayıtlarında değişiklik yapamaz.
Mahkeme ölüm tehlikesi bulunan durumda kaybolan kişinin en az bir yıl geçtikten sonra gaipliğine karar verirse, artık “gaip” kişi, kaybolduğu gün gerçekten “ölmüş” gibi hukuki sonuçlar doğar.
İhsan Amca’nın kardeşi Selim’in eşi de hemen mahkemeye başvurur ve Selim’in beş yıl önce fırtınalı havada denize girdiğini ve bir daha kendisinden haber alınamadığını ispatlayarak gaiplik kararı verilmesini talep eder. Mahkeme ilanlar verir, Selim’i bu arada gören, haber alan olup olmadığını araştırır. Kimseden ses çıkmayınca, Selim’in gaipliğine karar verir, nüfus kaydına “gaip” kaydı düşülür.
Gaip kişi ölmüş gibi kabul edildiğinden, Selim’in malları mirasçılarına geçecektir. Selim’in çocuğu yoktur. Anne babası hayatta değil, sadece abisi İhsan Amca hayattadır.

Mirasın durumu

Bu durumda, Selim’in sağ kalan eşi mirasının % 50’sini, kardeşi İhsan Amca da diğer % 50’sini alacaktır. Çünkü sağ kalan eş, eşinin anne ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olduğundan mirasın % 50’sine sahip olabilmektedir.
Ancak Selim’in gaipliğine karar verilse de cesedi henüz bulunamadığından, hayatta olması ihtimal dışı değildir. Bu yüzden mirasçıları, Selim ileride çıkıp gelirse, mirası ona iade edeceklerine dair bir süreliğine (kural 5 yıl) güvence vermek zorundalar.
Durun, daha bitmedi. Selim ölüm tehlikesi içinde kaybolduğundan, öldüğü kesin ispatlanamadığından, gaiplik kararı verilse de, evliliği kendiliğinden sona ermez. Gaip kişinin nüfus kaydında evli kaydı devam eder. İkinci evlilik yapamaz. Bu sebeple, Selim’in eşi, yeniden mahkemeye başvurup, bu sefer de gaip Selim ile evliliğinin feshine karar verilmesini talep eder.
Mahkeme evliliği feshederse, nüfus kayıtlarına göre başkasıyla evli olmadığına ilişkin kayıt düşeceğinden, ikinci evliliğini ancak yapabilecektir.