Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başının iki yanından örgülü saçları sallanan 12 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun eve kapatılarak 26 kişinin tecavüzüne uğradığını öğrenince ne yaparsınız? Önce insan olmaktan utanır, sonra da büyük bir öfke duyarsınız. Peki, bu kişileri yargılayan yargıçsanız ne yaparsınız?
Bunun yanıtı N.Ç. ile ilgili gerekçeli mahkeme kararında. Kararda şunlar var:
Zorla alıkoyma ile ilgili davanın, zaman aşımı nedeniyle düşmesine karar veriliyor. Kararda, N.Ç’nin zorla değil, kendi rızasıyla alıkonulduğu belirtiliyor. 12 yaşında bir çocuk, hukuken geçerli bir irade beyanında bulunamaz. Türkiye’nin de taraf olduğu B.M. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde 18 yaşından küçükler çocuk kabul ediliyor. TCK’da ise çocukluk yaşı 15.
15 yaşından küçük çocuğun ırzına geçme suçundan açılan davada sanıklar mahkûm oluyorlar. Ancak “iyi halleri” nedeniyle cezaları indiriliyor.
N.Ç.’yi satan iki kadın ise, ”iffetsiz hayatları” nedeniyle ceza indiriminden yararlanamıyorlar. N.Ç.’ye tecavüz eden “iffetli” sanıklardan daha ağır cezaya mahkûm oluyorlar.
Alıkoyma suçuyla ilgili karar kesinleştiği için bu AİHM’ye götürülebilir.
Alıkoymada N.Ç.’nin rızası olamayacağına göre, N.Ç’nin iradesi dışında, tecavüz amacıyla zorla alıkonulması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesi kapsamına girer. 12 yaşında küçük bir çocuğun eve kapatılmasının doğurduğu korku ve acı nedeniyle, 3 maddenin uygulanması için aranan acının belirli bir düzeye erişmiş olması koşulu gerçekleşmiş bulunmakta.
AİHM’nin Batı/Türkiye (2004) ve Okkalı/Türkiye (2006) kararları N.Ç davası açısından önemli öğeler içeriyor. Batı davasının konusu, gözaltında işkence gören bir grup gençle ilgili olarak polislere karşı açılan davaların zaman aşımına uğraması. Okkalı davasının konusu ise, 12 yaşında bir çocuğun 1 saat kaldığı gözaltında işkence görmesi ve açılan soruşturmanın ve yargılamanın yetersizliği.
Her iki davada da yer alan ve N.Ç. davası için de geçerli olan ilkeleri şöyle özetleyebiliriz:
1- AİHM, soruşturma ve yargılama aşamalarını bir bütün olarak ele alıyor. Soruşturma ve yargılama, işkence ve kötü muamele olaylarında, bireylerin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü korumaya ve mağdurun acısının cezasız kalmamasını sağlamaya yönelik olmalı.
2- Soruşturma ve yargılamada, çocukların şiddete karşı korumasız olmalarının dikkate alınması ve devletin çocukları koruması gerekir. Bu amaçla, verilen cezalar caydırıcı etkiye sahip olmalıdır.
3- AİHM, Okkalı davasında Mahkeme’nin en az cezaya hükmetmesini eleştiriyor. AİHM’ye göre, Mahkeme, zararın büyüklüğünü, suçun ağırlığını dikkate almadan karar vermiştir. Böylelikle, takdir yetkisini, çocuğa karşı işlenen ciddi bir suça hoşgörü ile bakılamayacağını göstermek yerine, suçu hafifletmek yönünde kullanmıştır.
4- Her iki kararda da AİHM, işkence ve kötü muameleye ilişkin suçlarda, ceza davasının zaman aşımı nedeniyle düşmesinin kabul edilemeyeceğini belirtiyor. Batı kararında, işkence ya da kötü muameleyle suçlananların soruşturma ve yargılanmalarının hızlı bir biçimde yürütülmesinin, bu tür eylemlere hoşgörü ile davranılmadığını göstermek ve hukuk devleti ilkesini zedelememek açısından öneminin altını çiziyor. İlgili makamların bu konuya gerekli özeni göstermemesi nedeniyle Sözleşme’nin ihlal edildiği sonucuna varıyor.
5- Batı davasının ilginç bir yanı şu: Yargılanan 6 polis memurundan dördünün davası, dava açıldıktan 6 yıl sonra zaman aşımı nedeniyle düşüyor. Biri yargılama sırasında vefat ediyor. 6.’nın davası ise, Yargıtay’da sürüyor. Hükümet, iç yargı yolu tüketilmediği için bu davanın reddini istiyor. AİHM kabul etmiyor. AİHM, soruşturmada ve yargılamada ilgili makamların gereken çabukluk ve özeni göstermedikleri gerekçesiyle, ceza yargılamasının etkili bir iç hukuk yolu niteliğini yitirdiğini, dolayısıyla tüketilmesine gerek kalmadığını belirtiyor ve bu davada da ihlal buluyor.
Batı ve Okkalı kararları, Türkiye’de soruşturma ve yargılamayı yapan makamların, insan hakları ve özellikle çocuk haklarına bakış açılarındaki yanlışları ortaya koyuyor. Aynı yanlışların N.Ç. davasında bir kez daha sergilendiğini görmek insanı umutsuzluğa itiyor.