Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İtalya’da sınıflarda duvara haç asılması ile ilgili olarak AİHM’nin 2. Dairesi 2009 yılında bir karar almıştı. Bu kararda, AİHM devlet okulunda okuyan iki çocuğun annesinin şikâyetini haklı bulmuş, sınıfta duvara haç asılmasının Sözleşme’nin eğitim hakkı ile din özgürlüğüne ilişkin maddelerini ihlal ettiğine karar vermişti. Karar, İtalya’da ve başka bazı Avrupa ülkelerinde tepkilere yol açmıştı.
Dava İtalyan Hükümeti’nin istemi üzerine, AİHM’nin Büyük Daire’sine gitti. Büyük Daire, 2. Daire kararına ters yönde bir karar verdi. 18 Mart’ta açıklanan kararında, 15 oya karşı iki oyla eğitim hakkının ve din özgürlüğünün ihlal edilmediği sonucuna vardı.
Büyük Daire büyük bir baskı altında davayı inceledi. Avrupa Parlamentosu’ndan 33 milletvekilinin, 9 STK’nın, Ermenistan, Bulgaristan, Kıbrıs Rum Yönetimi, Rusya, Yunanistan, Litvanya, Malta, Monako ve San Marino Hükümet’lerinin davaya müdahil olarak katılarak yazılı görüş bildirmeleri, Hükümet temsilcilerinin ayrıca duruşmada söz almaları AİHM üzerinde kurulan baskının boyutlarını göstermeye yeterli.
Kararın sağlam gerekçelere dayandığını söylemek güç. Kararın en temel gerekçesi şu: Sınıflarda duvara haç asılıp asılmamasına karar vermek İtalyan Hükümeti’nin takdir yetkisine giren bir konudur. Takdir yetkisi öğretisi AİHM’nin sağlam temellere oturtamadığı davalarda sık başvurduğu bir araç. Takdir yetkisinin nerede başlayıp nerede bittiği pek belli olmadığından, koşullara göre uzayıp kısalabilir. Takdir yetkisi hemen her kararda görülmekle birlikte, kararın ağırlık merkezini oluşturuyorsa, Mahkeme’nin başka argümanlarının bulunmadığı ya da bunların güçlü olmadığı sonucunu çıkarabilirsiniz. Lautsi kararı da böyle.
Kararda AİHM, haçın dinsel bir simge olduğunu kabul ediyor. Ancak bunun sınıflara asılmasının öğrenciler üzerinde etki doğuracağını reddediyor. AİHM’ye göre, duvara asılan haç pasif bir simge. O nedenle devletin inançlar karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı değil. Bn Lautsi’nin, çocuklara verilen eğitimin ana babanın inançlarına uygun olmadığı şikâyeti ise, öznel bir algılamaya dayanmakta. Sözleşme’nin ihlal edildiği sonucuna varmak için bu öznel algılama yeterli değil. Kaldı ki, Bn Lautsi çocuklarını kendi inançlarına göre yönlendirmekte serbest.
Büyük Daire’nin çoğunluğunun bu görüşleri, AİHM’nin bu konudaki yerleşmiş içtihadı ile önemli çelişkiler barındırıyor. AİHM birçok kararında, devletin inançlar karşısında tarafsız olması, inançların tarafsız bir biçimde uygulanmasının sağlaması ilkelerine yer verir. Ayrıca, eğitim hakkına ilişkin madde, eğitimin ana babanın inançlarına uygun olarak verilmesini öngörür. Bu ilke sadece ders kitaplarını değil, eğitim ortamını da kapsar. Duvara haç asılması da buna girer.
Lautsi kararında bu ilkelerin tümü unutulmuşa benziyor. Haçın dinsel bir simge olduğunu kabul ettikten sonra bunun pasif bir simge olduğu, dolayısıyla çocukları etkilemeyeceğini ileri sürmek AİHM’nin bu konudaki başka kararlarıyla bağdaşmadığı gibi ciddi bir argüman da değil. Şimdiye dek AİHM, eğitim kurumlarındaki başörtüsü yasağını onaylarken, dinsel bir simgenin başkalarının inanç özgürlüğünü ihlal etmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gerektiği görüşlerine dayanıyordu. Benzer kararlarda AİHM dinsel simgeler arasında aktif simgeler, pasif simgeler ayırımı yapmadı. Bu ayırımın neye dayandığı da belli değil. Eğitim kurumlarında giyilen başörtüsü, başkalarını etkileyen ‘aktif’ bir simge de, sınıfa asılan kocaman bir haç ‘pasif’ bir simge mi?
Ayrıca, başörtüsü ile ilgili davalarda başörtülü kişinin özgürlüğü söz konusu. AİHM, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, çoğulculuk, eşitlik, laiklik, eğitim kurumlarının tarafsızlığı gibi argümanlara daha fazla ağırlık vererek başörtüsü yasağının Sözleşme’yi ihlal etmediğine karar verdi. Oysa Lautsi’de böyle bir çıkar dengesi gözetmek için bir neden yok. Başka bir kişinin özgürlüğü söz konusu değil.
Lautsi kararına Sözleşme’ye taraf devletlerde yasayan Müslümanların nasıl tepki gösterecekleri merak konusu. Müslümanlarla ilgili dinsel simgelerin eğitim kurumlarında yasaklanmasını uygun gören AİHM’nin, Hıristiyanlarla ilgili dinsel simgeler söz konusu olunca tutum değiştirdiğini düşünmeyecekler mi?
Lautsi kararı herhalde AİHM açısından övünülecek bir karar olmayacak.