Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Başkanı Donald Trump’ın bu hafta Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesini açıklamasıyla, Ankara ile Washington arasındaki mesafe daha da açılmış görünüyor.
Tesadüfe bakın ki tam bu sırada meydana gelen iki olay mevcut soğukluğu büsbütün artırdı. Bu olaylardan biri, ABD’nin Kudüs meselesinde BM Güvenlik Konseyi’nde vetosunu kullanması, diğeri de ABD’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı vize kısıtlaması kapsamında başvuruların ta Ocak 2019’a kadar ötelenmesidir.
Bu son gelişmelerin, zaten bir süreden beri ilişkileri zehirleyen FETÖ, PYD/YPG’ye destek, Zarrab-Atilla davası gibi olumsuzlukların üstüne gelmesi, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini büsbütün karartıyor.
Özellikle Kudüs krizinde Ankara’nın üstlendiği rol ve ABD’ye karşı aldığı sert tavır, iki ülkeyi açıkça karşı karşıya getiren uyuşmazlıklar zincirinin en hassas halkalarından birini oluşturuyor...
Türkiye neden yok?
Başkan Trump’ın açıkladığı güvenlik stratejisi planında Türkiye’nin adının geçmemesi düşündürücüdür.
Bu ne anlama geliyor? Kimilerine göre bu belgede Türkiye’ye olumsuz bir atıfta bulunulmaması bir “avantaj”. Böyle düşünenler, Trump’ın güvenlik danışmanı Gen McMaster’in son olarak Türkiye’yi Katar ile birlikte cihatçıları desteklemekle suçladığını hatırlatıyor. Ne var ki Türkiye şimdiye kadar ABD’nin stratejik müttefiki olarak tanınıyor ve güvenlik alanında ortak kabul ediliyordu.
Trump’ın belgesinde böyle bir referans görülmeliyken bunun hiç yer almaması, oldukça anlamlı. Böylece Washington’un Ankara’ya karşı daha mesafeli (ve şüpheci) davrandığı hissediliyor...
Kim dost, kim düşman?
Trump’ın 60 küsur sayfalık strateji belgesi, önümüzdeki dönemde izleyeceği politikaların bir nevi yol haritası veya kılavuzudur. Bunun temel felsefesi “önce Amerika” sloganına, aşırı milliyetçiliğe ve muhafazakârlığa, himayeciliğe ve bencil bir güç üstünlüğü kavramına dayanıyor.
Bu çerçevede Trump Rusya ve Çin’i “rakip” (ama belirli alanlarda işbirliği yapılabilir) ülkeler sayıyor. Buna karşılık İran ve Kuzey Kore “haydut” devletler kategorisine sokuluyor ki Trump bunları “tehdit” olarak sayıyor ve “düşman” olarak nitelendiriyor.
Türk dış politikasında son zamanlarda görülen yönelim, Trump doktrininin bazı öğelerine ters düşüyor. Örneğin Türkiye halen Rusya ve İran ile -özellikle Suriye meselesinde- “müttefik” durumunda. İleride Trump yönetimi örneğin İran’a karşı bazı eylemlere girişecekse, Türkiye kimden yana olacak?
Aynı şekilde Trump için Ortadoğu’da İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır “stratejik müttefik” kategorisinde yer alıyor. Oysa Ankara’nın bu ülkelere karşı tutumu çok farklı, hatta ters...
Hasılı, Trump’ın yeni güvenlik stratejisi planı, ABD ile Türkiye’nin birbirlerinden giderek uzaklaşmakta olduğu sinyalini veriyor...