Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk bakışta Kıbrıs müzakerelerinin aniden kesilmesinin nedenini anlamak zor. Bu kez kesintinin sebebi, iki taraf arasında 22 aydan beri devam eden görüşmelerde, “birleşik, federal bir Kıbrıs”ın kurulması için masaya getirilen öneriler üzerindeki görüş ayrılıklarıyla ilgili değil. İki liderin, Mustafa Akıncı ile Nikos Anastasiadis’in masadan kalkmasına yol açan olay, Rum tarafının durup dururken yarattığı bir “Enosis krizi”...
Kıbrıs aslında 60-70 yıllık bir mesele. Genç kuşak Enosis’i pek duymuş olmayabilir. Ama bu anlaşmazlığı başından beri izlemiş olanlar, Rumların Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı anlamına gelen Enosis’i, temel amaçları olarak benimsediklerini ve bu uğurda
mücadeleye giriştiklerini bilirler.
Boş bir hayal
1960’larda dönemin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ile yaptığım bir söyleşide, ”Enosis arzu edilen, ama gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şey” demişti. Yunanistan’daki askeri darbeden sonra yaptığım bir başka röportajda ise, “Enosis ne arzu edilir, ne gerçekleşebilir” diye bir ifade kullanmıştı...
Nitekim daha sonraki yıllarda Enosis’ten söz edilmedi ve çeşitli dönemlerde çözüm bulmak için yapılan müzakere süreçlerinde hiç gündeme getirilmedi.
Şimdi bunca yıl sonra, Akıncı-Anastasiadis diyaloğunda bazı ilerlemelerin kaydedildiği bir aşamada, bir “Enosis bombası”nın patlatılması büyük şok yarattı.
Bu bombanın Rum kesiminde fanatik milliyetçi ideolojisiyle tanınan ELAM partisi tarafından patlatılmasına şaşmamak lazım. Rum Temsilciler Meclisi’ndeki 56 sandalyeden sadece ikisine sahip olan ELAM, giriştiği bu siyasi manevra ile, 1950’lerde yapılan Enosis referandumunun bütün Rum okullarında kutlanmasına ilişkin bir kararı çıkartmayı başardı.
Bu oylamada önemli olan, Anastasiadis’in DİKO Partisi’nin çekimser davranmasıdır. Rum lider bu karara karşı çıkmak şöyle dursun, daha dünkü bir konuşmasında, “tarihi bir olayın anılması”nın doğal karşılanması gerektiğini söyledi!
“Birleşme” derken...
Türk tarafı olaya farklı bakıyor tabii. Müzakerelere gerçekten iyi niyet ve uzlaşıcı bir yaklaşımla katılan Akıncı, bu durumda Anastasiadis ile diyaloğun devam edemeyeceğini söylemek zorunda kaldı. Böylece müzakere süreci kesildi.
Bu, süreçte bir “ara” mı, yoksa bir “son” mu? Tabii BM bu krizin geçiştirilip müzakerelere dönülmesi için çaba harcıyor. Anastasiadis buna taraftar görünmekle beraber, Enosis ile ilgili karardan vazgeçilmesine dair Akıncı’nın şartını kabul etmeye yanaşmıyor.
Sonunda taraflar gene masaya oturacak mı, yoksa Türk tarafı görüşmelerden umudunu kesip yeni stratejiler mi belirleyecek, bilemiyoruz.
Ancak “bölünmüş Kıbrıs’ın birleşmesi” için bunca çabanın harcandığı bir ortamda “Yunanistan’la birleşme” gibi ölü bir fikrin yeniden canlı tutulmak istenmesi, büyük bir hata olmuştur. Bu yüzden süreç son bulacaksa bunun sorumluluğu Rum tarafına ait olacaktır.