Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye’deki son kimyasal katliam ve bunu izleyen ABD füze saldırısı, 7. yılına giren krizde dengeleri değiştirebilecek yeni bir ortam yaratıyor.
Dengelerin ne şekilde değişeceğini ve nerede oturacağını kestirmek için zaman henüz erken. Bunun seyri önümüzdeki günlerde daha net belli olacak. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Moskova’daki görüşmelerinin sonucu da bir işaret verecek.
Türkiye açısından son gelişmenin olası etkilerini doğru tahmin etmek için özellikle ABD ve Rusya’nın Suriye stratejilerinin nasıl gelişeceğini görmek gerek.
Şu anda ilk bakışta görünen şey, Trump yönetiminin Suriye’deki hava üssünü vurmakla sergilediği tutumun, Ankara ile Washington’ı yakınlaştırdığıdır. Ama spesifik bir konuda: O da Beşar Esad’a karşı nihayet harekete geçilmesidir...
Ne bekleniyor?
Bu noktada Cumhurbaşkanı dahil Türk yetkililer ABD’ye desteklerini dile getirdiler. Aslında Ankara krizin başından beri Esad’a karşı net bir tavır almış, onun bir an önce iktidardan uzaklaştırılmasını istemiştir. Bu tutum Türkiye’yi, Esad’ı aktif olarak destekleyen Rusya (ve İran) ile karşı karşıya getirdiği gibi, Şam’daki rejimi tolere eden ABD ile anlaşmazlığa düşürmüştür.
Şimdi Trump’ın sınırlı da olsa doğrudan rejime karşı giriştiği operasyon, Ankara’da ABD’nin pozisyonunda bir değişikliğin işareti sayılıyor. Ama bu, yeterli görülmüyor ve bunun arkasının gelmesi bekleniyor.
Beklentilerden biri, ABD’nin Türkiye’nin öteden beri ısrarla önerdiği uçuşa yasak güvenli bir bölgenin kurulmasına önayak olmasıdır.
Diğer bir beklenti de, Trump yönetiminin Esad’ın geleceği konusundaki tutumunu daha net ortaya koymasıdır. Ankara öteden beri Esad gitmeden çözüm olamayacağını savunuyor. Trump her ne kadar Esad ile ilgili fikrini değiştirdiğini söylemişse de, “Esad’sız çözüm” noktasına henüz gelmiş değil. Daha doğrusu, şu anda hangi noktada durduğu belirsiz...
Ne olacak?
Buna karşılık Rusya’nın Esad konusunda nerede durduğu açık. Kendi çıkarları uğruna Şam diktatörüne tam desteğini sürdürüyor. Dolayısıyla, Ankara ile Moskova bu konuda hâlâ karşı karşıya bulunuyorlar (Ankara bunu alenen fazla dillendirmiyorlarsa da)...
Türkiye açısından asıl önem taşıyan husus, son olaydan sonra ABD’nin ve Rusya’nın Suriye politikalarının seyrinin PYD/YPG ile ilişkilerini ve Kuzey Suriye’deki askeri durumu nasıl etkileyeceğidir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun iki büyük gücün Kürt örgütüne destek için yarışmalarından yakınması anlamlıdır.
Öte yandan, Menbiç’te iki büyük gücün askeri işbirliği devam etmektedir. Ankara TSK’yı kısıtlayan ve YPG’nin lehinde görünen bu tutumdan rahatsızdır.
Suriye konusunda stratejik dengeler yeniden şekillenirken, Türkiye de yeni durumlarla karşılaşacaktır.