Ve hanımcılık kazandı

Nicola Peltz ile taze evli Brooklyn Beckham, vücudunun her tarafına yaptırdığı “Nicola” dövmeleri ve sosyal medyadan karısına gönderdiği hayranlık cümleleriyle hanımcılık seviyesini arşa çıkardı

Brooklyn ile Nicola bir şarkı olsa, “Söyle yârim kim daha çok seviyor?” şarkısı olurdu ve bu yarışı Brookyln kazanırdı. Zira eşinin soyadını alması falan bir yana, Instagram’dan takip ettiğimiz kadarıyla içindeki sevgi gün geçtikçe coşuyor. Nicola, sosyal medyasında evliliğini seviyeli bir şekilde yaşayıp yalnızca kendi familyasıyla boy gösterirken, Brooklyn’in paylaşımları sadece biricik karısı ve karısının ailesi üzerine. Genç damat, geçen yıl boynuna bir aşk mektubu dövmesi yaptırdı. Yetmedi, mektubun üzerine Nicola’nın gözlerini çizdirdi. Bu da yetmedi, evlilik yeminini koluna yazdırdı. Evlilik yemini derken, uzun bir yeminden söz ediyorum. Özetle Brooklyn, hanımcılık konusuna seviye atlattı. Bu vesileyle ben de ünlü “hanımcı” beylere kısa bir göz atmak istedim. Kelimeyi tırnak içinde kullanıyorum çünkü hanımcılığın neye göre kime göre hanımcılık olduğu da ayrı bir konu.

Soyadı meselesi

Bir kadın olarak bunca yıl isminle soyadınla yaşıyorsun, sonra bir gün evleniyorsun ve eşinin soyadını alıp kütüğünü, yerini yurdunu değiştiriyorsun. Bu yetmezmiş gibi senin doğurduğun çocuk da eşinin soyadını alıyor. Kimse kusura bakmasın, bana hiç ama hiç adil gelmeyen bir düzen bu! Evlilik madem bir birliktelik akdi, o zaman birbirinin soyadını almak kadar doğal bir şey olamaz. Bu yapıldığında neden herkes şaşırıyor ve erkekler aşırı “hanımcı” damgası yiyor anlamıyorum. Son derece eşitlikçi bir hareket bence... Brooklyn kardeşimize çok yüklenildi eşinin de soyadını aldı diye, fakat şu beylerin de eşlerinin soyadlarını aldıklarını biliyor muydunuz? Zoe Saldana’nın eşi Marco Perego-Saldana, Yoko Ono’nun eşi John Ono Lennon, Beyonce’nin eşi Jay-Z adıyla bilinen Shawn Knowles-Carter... Ya? Çok da zor değilmiş beyler!

Hanımcı beyler

İlişkide karısının ağırlığının daha fazla olduğunu hissettiğimiz beyler listemin başında Prens Harry var. Saraymış, prenslikmiş, paraymış, ünmüş, her bir şeyi elinin tersiyle itip, âşık olduğu kadının, Meghan Markle’ın peşinden gitti Harry. Tabii haliyle tüm dünya Meghan’ı parmakla gösterdi “Prensi sarayından etti” diyerek.

İkinci sırada Barack Obama var. “Başkanlığım sırasında yaptığım yüz popüler işi saysam, bir numaraya Michelle Obama ile evliliğimi koyarım” diyen bir eski ABD başkanından söz ediyorum. Michelle’in güçlü varlığını Barack’ın yanında hep hissettik ki, zaten kendisi de Oprah Winfrey’e şöyle dedi: “Michelle olmadan, yaptığım hiçbir şeyi yapamazdım. O sadece muazzam bir first leydi değildi, o benim kayamdı.”

Üçüncü sıraya müzisyen John Legend’ı koyuyorum. Eşi Chrissy Teigen bana hep bir parça toksik gelmiştir ama adam sevmiş, bütün aşk şarkılarını ona yazmış, “Kendini karısına adamış bir adam olarak bilinmekle problemim yok” diye röportajlar da vermiş.

Ryan Reynolds, dördüncü sırada, ama o ve Blake Lively tam bir “power couple” bence. Hani bazı çiftler birbirine iyi gelmez, kariyerleri baş aşağı gider ya, bunların birlikteliği zirveyi zorlayan bir etki yaptı. Birbirlerine her anlamda iyi geldiler, ancak Ryan, hayatındaki tüm güzellikleri Blake etkisine bağlıyor: “Blake üstün zekâlı bir kadın. Bir Rönesans kadını! Ve ulaşmak istediğim noktaya gelebilmem için itici gücüm oldu.”

Haftanın güzellikleri:

Geçen hafta deneyimlediğim, atmosferi aklımda, lezzeti damağımda kalan yeni bir restoranı paylaşmak istiyorum sizlerle. Galataport içinde açılan Roka. Limanın belki de en romantik köşesinde konumlanmış, Uzak Doğu mutfağı sevenler için harika bir adres. Trüflü yuzu soslu ayka sashimi, Kore baharatlı kuzu pirzola ve dana ilik teriyaki aklımda en çok yer eden yemekler...