Sefa Karahasan

Sefa Karahasan

sefakarahasan@gmail.com

Tüm Yazıları

"Kıbrıs sorununun çözüme kavuşması, sadece Ada’da değil, tüm Doğu Akdeniz'de işbirliğini, güvenliği ve refahı arttırıcı etkiler yaratacaktır." Bu giriş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 20 Temmuz Barış Harekâtı nedeniyle KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'na gönderdiği mektuptan. Sayın Gül'ün "çözümün sadece Kıbrıslı Türkler ile Rumlar için önemli olmadığını, Doğu Akdeniz'in çözümden etkileneceğini" vurgulaması önemli. Kıbrıs Rum tarafına "sorumluluklarınızı yerine getirin, samimi olun" çağrısı yapan Gül, "Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi de varılacak çözümle sağlanacak barış ve istikrarın vazgeçilmez unsuru olacaktır" ifadelerini de kullanıyor.

Haberin Devamı

20 Temmuz'un önemi

Kuzey Kıbrıs'ta Cumartesi günü 20 Temmuz "özgürlük coşkusu" hakimdi... Kıbrıslı Türklerin, Rumların baskı ve zulmünden kurtuluşunun yıl dönümüydü. Türkiye'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Ada'ya ayak basması, Kıbrıslı Türklerin yanında Kıbrıslı Rumların da "can ve mal güvenliğini" güvence altına almıştı. 15 Temmuz'da yaşanan Yunan darbesi sonrasında, "kargaşa içine giren" Ada, 20 Temmuz'dan sonra farklı bir mecraya sürüklendi. Huzur, barış... Belki, 20 Temmuz'da sağlanan "huzur ve barışı" yıllar geçtikçe istenildiği gibi toplumlara yaymakta sıkıntılar yaşanmış olabilir. Bunun sonucunda, "farklı sesler yükselmeye" başlayabilir, ancak bu 20 Temmuz'un "huzur ve barış ruhunu" asla değiştirmez.

Rakamlara takılmayalım

Peki, 20 Temmuz'la kalarak yola devam etmek mi gerekir? Hayır. Kıbrıslı Türkler ve Rumların ortak "vatan oluşturabileceği" bir çözüm veya Başbakan Yardımcı Beşir Atalay'ın, "iki devletli çözüm" formülleri konuşulmalıdır. Ada'da çözüm gereklidir! Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, yıllarca yaşanan "belirsizlikten" kurtulmak zorunda. Mevcut yapı sürdürülebilir değildir. Çözümün nasıl olacağı noktasında, Kıbrıs Rum tarafı ile masada bir yol çizilmelidir. Bunu 'Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti' Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis'in de "kabul edeceğini" düşünüyorum. Gündem yoğunluğu nedeniyle gözden kaçmış olabilecek bir noktaya işaret etmekte fayda var. Sayın Anastasiadis Milliyet'e yaptığı açıklamada "(çözüm için) Rakamlar ve yüzdeliklerin önemi var tabii, ancak benim için yaşayabilir olmasının kıstası insanların kendisidir" cümlesini kullanmıştı. Bu Kıbrıs'ta varılacak çözüm açısından çok önemli bir cümle.

Haberin Devamı

Fırsat değerlendirilmeli

Kıbrıslı eski liderlerin "çözüm" diye başladığı cümlelerde, "toprak" ve "rakamları" birinci öncelik yapardı. Anastasiadis, "rakam ve yüzdelik" derken, varılacak çözümde "toprak" ayarlamalarına işaret ediyor. Sırf rakam üzerinde "şu kadar yüzde toprak isterim" diyerek "çözüm inşa edemeyiz" diyor. Bunu da, "Çözüm, onu uygulayacak ve onunla beraber yaşayacak olan toplum tarafından kabul edilmelidir" şeklinde açıklıyor. Sonuçta, "insan odaklı bir çözüme" vurgu yapan Anastasiadis'ten beklen, görüşmeleri "Ulusal Konsey'in insafına" bırakmamasıdır. Böyle bir adım, sürecin uzamasına ve "verimli" bir sonuca ulaşılmamasına neden olacaktır. Rumların yeni müzakerecisi Andreas Mavryoannis, görüşmeler ve çözüm için "Küçük bir fırsat penceresi var. Uluslararası konjonktür bu dönemde özellikle elverişlidir" diyor. O zaman ortada bir sorun kalmaması gerekir. Liderler görüşmelere başlamalı ve "elverişli konjonktürü fırsata çevirmelidir..."

Haberin Devamı

Bu zor olmasa gerek.

İzleyip göreceğiz.