Sefa Karahasan

Sefa Karahasan

sefakarahasan@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kıbrıs'ta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Lideri NikosAnastasiadis arasında devam eden görüşmelerde kritik sürece doğru gidiliyor. Ada'daki atmosferi, Annan Planı'nın referanduma sunulduğu 2004 yılından sonra "çözüme en yakın zaman" olarak adlandırmak doğru olur. "Kamuoyuna bilgi vermiyor" eleştirilerine maruz kalan Akıncı da dün bazı gazetecilerle kahvaltıda bir araya geldi. Cumhurbaşkanı'na müzakere heyeti de eşlik etti. "Basından bir şeyin gizlenmediğini" ifade etti ve "Rum basının spekülatif haberler yer alıyor. Biz gerektiği kadar konuşmak istiyoruz. Asıl amacımız Kıbrıs sorununu çözmek" dedi. Akıncı'nın Liderler olarak aldıkları kararın "halkların onayına sunulacağına" vurgu yapması dikkat çekti. Bu vurgu, "Liderler bir anlaşmayı masaya getirecek ve imzalayarak yürürlüğe koymak isteyecek" yönünde yapılan eleştirilere cevaptı. Akıncı bu konuda, "Günün sonunda halk karar verecek. Değişim sancılıdır. Halkımız çözümünün ertesi gününün bir önceki günden daha iyi olduğunu görebilmeli. Daha iyi bir geleceğe oy verdiği duygusunu yurttaşlar o gün, referandum günü yaşamalı. Referandum mutlaka olacak, süreci oldu bittiye getirmek mümkün değildir" dedi.

İnsan hakları vurgusu

Kıbrıs'ın "kan gölüne dönen" bölgeye örnek olacak bir çözüme kavuşması gerektiğini kaydeden Akıncı, "Herkesin iyi bir örneğe ihtiyacı var. Hem Avrupa Birliği hem de bölgenin. Çözüme ve Avrupa Birliği'ne evet diyen toplumun cezalandırılması anomalidir. Bu anomali ortadan kalkmalıdır" diye konuştu. Bir çözüm ile birlikte Ada'da yaşayan Türkiyeli kökenli KKTC vatandaşlarının "geri gönderileceği" iddiaları da Akıncı'nın canını sıkmış durumda. Akıncı bunu şöyle açıklıyor, "Çözüm insan haklarına saygılı olacak. O nedenle 'çözümle birlikte insanları gemiye koyup gönderecekler' sözleri yalandır. Burayı vatan bellemiş, çoluk çocuğa kavuşmuş vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapmak ne benim ne de kimsenin işi değil."

İlk söz hakkı krizi

Rumlar ile Türkler arasında Yönetim ve Güç Paylaşımı'nın en kritik maddesi olan 'Dönüşümlü Başkanlık' krizinin de aşıldığını görüyoruz. Ki Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı kapatılarak, Mülkiyet ve Toprak konusuna geçildi. Akıncı, "Dönüşümlü başkanlık siyasal eşitliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır" derken, üst düzey bir yetkili de, "Eğer bu sorun çözülmese, biz nasıl Mülkiyet başlığına geçebilirdik. Demek ki bu sorun çözüldü ve o nedenle ilerleme devam ediyor" diyor. Mülkiyet ile yaşanan tartışmalarda ise Türk tarafı biraz tedirgin ama sonuca varacaklarından emin. Rumlar, 'Mülkiyet'te ilk söz hakkı, ilk sahibinin olsun" diyor. Bu demek oluyor ki, 1974'ten önce Kuzey'de malı olan Rum, ilk söz hakkını söyleyecek. Türk tarafı bunu şiddetle reddediyor. İlk söz hakkının 'malı şuanda kullananda' olması gerektiğini, sorun çözülmez ise çözüm ile birlikte oluşturulacak 'Mülkiyet Komisyonu'na havale edilmesini savunuyor. Türk tarafı 'ilk söz hakkı' konusunda geri adım atarsa, ortaya konacak bir planın kabul görmesi zor olur.

Referanduma doğru

KKTC Lideri, Türkiye'nin çözüm sürecine artarak destek verdiğinin de altını çiziyor ve "Müzakere sürecinde destek gördük. Başka bir şey olmadı" diyor. Akıncı'nın, "(Türkiye'nin çözüme desteği) Sonuna kadar gidelim de sonra bakarız' anlayışı mı bu, sanmıyorum" sözleri ise dikkat çekici. Kıbrıs sorunun yıl sonuna kadar çözülmesi ihtimali, hala mevcut. İlerleme hızı Eylül ayında devam edecek müzakerelere yansır mı, bilinmez. Ki Akıncı da bunun farkında ve "Ben bir kaç ay içerisinde çözümden bahsederken, şuan ki hızda bir ilerleme olursa diyorum" uyarısı yapıyor. Eğer 2015 kaybedilen bir yıl olursa, 2016'da mutlaka bir sonuca gidilecektir. Yıl sonuna doğru da liderlerin uzlaşıları ile "yeni bir Kıbrıs planının hazırlanması" sürpriz olmaz. Bu plan 2016 yılında referanduma sunulabilir. Mayıs 2016'dan önce bu süreç bir takvime bağlanmalı. Çünkü Rum tarafında bu tarihte milletvekilliği seçimleri var. Anastasiadis, seçim virajına girildiği bir ortamda, 'uzlaşıda' zorlanacaktır. Akıncı ve Anastasiadis'in samimiyetle masada olduğu bir atmosferde, çözüm fırsatının kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.