Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu soruyu görünce ister istemez bir seçim yapmak zorunda gibi hissetsek de cevap “Her ikisi de” olabilir. Olması gereken de o zaten. Uzun vadede ancak enflasyon düşüp fiyat istikrarı kazanıldıktan sonra uzun vadeli faizler düşeceği için büyümenin kapıları açılır. Kısa vadede ise büyüme ile enflasyon arasında bir tercih gerekir çoğu zaman. Çünkü faizleri düşürmek suretiyle talebi şişirerek enflasyon pahasına büyüyebilirsiniz. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu düşük talep yüksek enflasyon ortamında hem büyümeyi artırıp hem enflasyonu düşürmek de mümkün.

Faiz düşmeden

Peki, bu nasıl olur? Öncelikle Türkiye’de yaşanan enflasyonun talepten ziyade maliyet kaynaklı olduğunu hatırlamakta fayda var. Yani talep zaten potansiyel büyüme hızımızın altında büyüyor ve enflasyonist baskı yaratmıyor. Maliyet enflasyonunda ise kur gibi direkt maliyet etkilerine ilave olarak beklenti etkisi de var.

15 Temmuz sonrası dönemde yaşanan belirsizlik ortamının talebi daha da geriye çekmesi bekleniyor. O zaman büyümemiz lazım. Ama bunu Merkez Bankası’ndan düşük faiz bekleyerek yapmayalım. Zaten Türkiye’de talebi aşağı çeken bileşenlerin en önemlileri olan düşük yatırım ve net ihracatın altında yatan temel sebep de faizlerin yüksek olması değil.

Net ihracatın sorumlusu küresel büyümedeki zayıflık ve bizim ithalata dayalı üretim yapımız. Yatırım kalemi ise büyük ölçüde siyasi istikrar, öngörülebilirlik, bağımsız yargı, şeffaflık, kurumsallaşma, eğitim gibi uzun vadeli güven ortamını belirleyecek faktörlerle ilintili. Keza, yatırımların payının en yüksek olduğu 2002-2006 döneminde gösterge faiz üzerinden hesaplanmış reel faizin yüzde 30-yüzde 10 seviyelerini hatırlarsak, şu anda mevcut yüzde 1 civarındaki reel faizin mevcut yatırımların düşük seviyesini açıklayamadığını görürüz. Dolayısıyla, Merkez’e dönüp yatırımları canlandırmak için daha da faiz indirmesini istemek işe yaramayacaktır.

Hafta içinde açıklanan OVP’yi tanıtım toplantısında konuşan Başbakan Yıldırım yatırımların canlandırılması için atılan adımlardan bahsetti. Hükümetin uygulayacağı doğru politikalar yatırımların tekrar canlandırılması için tek yol. Peki, bu şekilde canlanacak talep enflasyon yaratır mı?

Para politikasına dokunulmadığı sürece bence cevap “Hayır”. Çünkü yüzde 5’lik potansiyel büyümeyi yakalayana kadar daha çok yolumuz var. Ancak bu yolculukta asla yapılmaması gereken Merkez’in fiyat istikrarından vazgeçmesine yol açacak düşük faiz politikaları olacaktır.

Neden? Birincisi, az önce bahsettiğim gibi reel faiz zaten yatırımların önünde caydırıcı sebep değil. İkincisi, enflasyon hedefine ulaşmadan gelen faiz indirimleri zaten piyasa faizlerine sınırlı yansıdığı için istenen talep artışını da sağlayamıyor. Büyümeye katkı sağlamadığı gibi prematüre gelen faiz indirimleri kamuoyunun enflasyon hedefine ulaşılacağına olan inancını da sarsarak beklenti etkisiyle enflasyondaki katılaşmayı artırıyor.

Özetle, yatırımların devlet politikalarıyla canlandığı, enflasyonun ise Merkez Bankası’nın önceliği haline geldiği bir ortamda faizler görece yüksek de kalsa, hem kısa vadede büyüme geleceği hem de uzun vadede faizler düşeceği için, sürdürülebilir büyüme sağlanacaktır.