Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk başta olmak üzere “Kurucu Babalarımız” tarafından temelleri oturtulan, ancak AKP’ye oy vermeyen “her iki kişiden birine” göre, yönü değiştirilmeye çalışılan Cumhuriyetimizin 89’uncu yılını bu kez farklı bir şekilde “idrak ettik.”
Gazetelerin flaş ifadesiyle bu yıl bir “ilkler” yılı oldu. Bunların bazıları olumlu, bazıları ise son derece olumsuzdu. Olumlu gelişmelerin başında, dini, inancı, siyasi eğilimi ne olursa olsun Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunun bu kez herkese açılmış olması geliyor.
Önceki yıllarda yaşanan “burası benim, senin yerin değil” türünden saçma tartışmalara son verilmiş olmasında Cumhurbaşkanı Gül’ün sahip olduğuna her zaman inandığımız demokratik güdülerinin önemli rol oynadığı kesin.
Başta Emine Erdoğan olmak üzere, bu konuda daha önce haksızlığa uğramış olan başörtülü eşlerin de resepsiyonda hazır bulunmaları, ayrıca BDP’nin de davet edilip temsilci göndermesinin yanı sıra, isteyene içki ikram edilmiş olması, iç huzura bir nebze de olsa katkıda bulunacak gelişmelerdir.
Bunlar Türkiye için “normalleşme” belirtileridir, ancak ne yazık ki bu yılki Cumhuriyet Bayramımız aynı zamanda “anormalleşme” emareleri de taşıyordu.
Özetle Çankaya Köşkü bu yıl herkese açılırken, Anıtkabir bazılarına kapatılmaya çalışıldı. “Çalışıldı” diyoruz çünkü hükümetin gücü sonunda buna yetmedi.
Anıtkabir’e yürümek isteyen ve Türk bayrağı ile Atatürk posterleri taşıyan kalabalığın, polisin biber gazlı müdahalesine uğramasının yarattığı görüntü belli ki bazılarına fazla geldi.
Zaten anlamsız olan bu yasak, halktan gelen kararlı tepkiler üzerine kaldırılabilecek türden bir yasak olduğuna göre, niçin başta konduğu sorusu da akla geliyor tabii.
Hükümet veya hükümetin “işgüzar bürokrasisi” büyük olasılıkla Anıtkabir ziyaretinin AKP aleyhine dev bir gösteriye dönmesini engellemeye çalıştı.
Ancak doğruysa bu çaba ters tepti. Kendilerini Türk bayrakları arkasında biber gazına karşı korumaya çalışan vatandaşların görüntüsü gerçekten kolay unutulacak türden değil. Gerçi, haberlere bakılacak olursa, bu konuda da sorunu çözen hükümet değil, Cumhurbaşkanı Gül oldu.
Nitekim Başbakan Erdoğan, Köşk’teki resepsiyon sırasında, “Barikatları kaldırın talimatını ben vermedim” demiş. Bunu bir kusurdan sıyrılmak amacıyla mı söyledi, yoksa “ben olsaydım izin vermezdim, barikatlar da kalkmazdı” anlamında mı söyledi bu elbette yoruma açık.
Ancak Erdoğan’ın dün AKP grubunda yaptığı demagoji yüklü konuşması ikinci olasılığı güçlendirdi. Buradaki temel çaba AKP aleyhindeki gösterileri polis zoruyla engellemek ise -ki öyle görünüyor- o zaman bu durum hükümetin, üstelik Cumhuriyetimizin 89’uncu yılında, demokrasiden ne anladığını tekrar gözler önüne sermiş oluyor.
AKP “her iki oydan birini” aldığını söylerken, “her iki oydan birini alamadığını” unutmamalı. “Cumhuriyet” ise kendisinin değil, herkesin.