Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan’ın dünkü onayıyla birlikte, “Cumhur-başkanlığı” sistemi olarak nitelenen anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulmasına ilişkin süreç başlamış oldu.
Milletin tercihinin sistemi yeniden şekillendirmesi anlamını taşıyacak olan halkoylamasının sağlıklı bir sonuç verebilmesinin temel koşulu, yeni idari düzenin ne götürüp ne getireceğinin bütün boyutlarıyla anlatılması.
İki aylık sürede, çift yönlü olarak yapılacak bu bilgilendirmenin, siyasi iklimin dayatmalarından, dezenformasyondan ve hasımlık ilişkisi yaratmaktan olabildiğince uzak olması gerekiyor.
Çünkü 16 Nisan’ın öncesi gibi sonrası da birlikte kat edilecek.
“Evet” için, “hayır” için oy verenler de, “evet” ya da “hayır” için çalışanlar da, kendisine “evet” denilen de, “hayır” denilen de başka bir ülkeye gitmeyecek.
Bu çerçeveden bakıldığında, “hayırcı” cephenin de, “evetçi” cephenin de referandum kampanyasını parti kimliğinin dışında yürütme kararı, eğer uygulanabilirse isabetli görünüyor.
Temel ilkeler, kurallar ve ölçütler üzerinden bir tartışmanın yapılması esas olmalı.
Kuşkusuz, değişikliğin kısa ve orta vadede domino taşları gibi birbirini harekete geçiren sonuçları olacaktır, ancak işin ABC’sini anlatarak başlamak vatandaşa yapılacak en büyük hizmet olur.
Bu bağlamda, bünyesinde çok farklı görüşlerden 280 sivil toplum kuruluşunu barındıran Denge ve Denetleme Ağı’nın hazırladığı, Anayasa Değişikliği’nin Denge ve Denetleme Açısından Değerlendirilmesi başlıklı raporun dünkü tanıtım toplantısında üzerinde durulan 9 maddeye odaklanmak gerekiyor.
Prof. Fuat Keyman ve Yrd. Doç. Levent Korkut tarafından bir sunum yapılan toplantıda, anayasa değişikliği metnini tartışmaların odağını oluşturan denge ve denetleme konusunda değerlendirirken, sınanması gereken 9 ölçütün de saptandığı bir rapor dağıtıldı. Bu analizde 9 ölçüt şöyle sıralanıyor:
1- Devletin yetkileri, organlar arasında görece eşit ölçüde paylaştırılmalı ve her bir organ kendine has yetkilere sahip olmalı.
2- Organların seçimi, kuvvetler ayrılığına uygun şekilde yapılmalı.
3- Her organ, diğerini denetleyici anayasal yetki, hak ve sorumluluğa sahip olmalı.
4- Hesap verilebilirlik sağlanmalı.
5- İnsan hak ve özgürlükleri garanti altına alınmalı.
6- Güçlendi-rilmiş yerel yönetimler olmalı.
7- Seçim sistemi, toplumdaki farklılıkların temsil edilmesini sağlamalı.
8- Resmi bilgiye erişim hakkı güvence altına alınmalı.
9- Karar alma süreçlerine katılım hakkı güvence altına alınmalı.
Referanduma sunulacak metni bu ölçütler açısından değerlendirmek tablonun netleşmesine katkıda bulunacaktır.
Halka sorulacak yeni idari sistemin özünün ne kadar “devlet”, ne kadar “vatandaş” olduğuna verilecek yanıt da tartışmanın sağlıklı yürütülmesine en büyük katkıyı sağlayacaktır.
Rapordan alıntılayarak altını çiziyorum; “Demokratik bütün sistemlerin merkezinde vatandaşlar vardır, nihai karar vericiler vatandaşlardır. Böyle bir devlette, devletin bir parçası olan her bir organ ve dolayısıyla devlet vatandaşların eğilimlerini, farklılıklarını, taleplerini yansıtacak şekilde oluşturulur ve organların hepsi kamu yararını gözeterek çalışır. Bütün sistem vatandaşa hesap verebilir şekilde kurgulanır.”
Bu noktada, geçtiğimiz çarşamba günü, Tuğba Arslan’ın organize ettiği Ankara Palas Buluşmaları’nın önemli konuğu, Tunus’taki Nahda Hareketi’nin lideri Raşit Gannuşi’nin konuşmasından bir bölümü paylaşmak istiyorum.
Kendisi için, “Müslüman demokrat” dışındaki tanımlamaları reddeden Gannuşi, “Vatandaşlık kimliği dinin yerini aldı” dedikten sonra, “İslam demokrasisi” kavramını açarken şunları söyledi:
“Devleti özgürleştirmek gerekiyor. İhtiyacımız olan, haklara saygılı devlettir. Medine’deki ilk İslam devleti vatandaş kimliği üzerine inşa edildi. Artık ulus devletler içinde yaşıyoruz. Bağlı bulunduğumuz ülkenin vatandaşlığını taşıyoruz. Vatandaşlık üst kimlik olmak zorunda. Bu nedenle önemli olan, devletin sadece vatandaş olmaktan kaynaklanan adalet, güvenlik, eğitim, sağlık hizmetlerini verebilmesidir. Yoksa kalbi yaramazsın. İçinde ne olduğunu bilemezsin.”
Hedefi itibarıyla özü de, onay için başvurulan makam olarak öznesi de vatandaş olan bir sistem değişikliğini oylamak üzere yola çıkıyoruz.
Güvenilmesi ve kararına saygı duyulması gereken bu ülkenin vatandaşlarıdır.
Her bir vatandaş, sadece vatandaş olmaktan kaynaklanan hakkını kullanacak.
Bu hakkı kullanırken büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket edecek ve sonuçta herkes çıkan karara saygı duyacak.