Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“2018’de siyaset sahne- sinde ne olur?” sorusunun yanıtını ararken iki temel başlık öne çıkıyor.
Bir; 3 Kasım 2019 olarak tarihlenen Cumhur- başkanlığı seçimi ile genel seçimin erkene çekilmesi olası mı?
İki; son gelişmelerin de etkisiyle 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı’na aday olur mu?
Gül, 2007’de Cumhurbaşkanı seçilememesi için kurulan kumpaslara karşı gösterdiği tepki de dahil olmak üzere itidalli, bin düşünüp bir konuşan yapısıyla Türk siyasetinde önemli isimlerden biri.
Ak Parti’nin ilk Başbakanı ve ilk Cumhurbaşkanı.
Bu özelliklerinden de önemlisi Ak Parti’nin kuruluşundan itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı.
İlişkilerini “kardeşlik hukuku” ekseninde sürdürdüler.
Erdoğan-Gül ilişkisinde Gezi Parkı olaylarına bakış farkının bir kırılma olduğu gerçek.
Ancak asıl kırılma noktasının 16 Nisan referandum süreci olduğu da başka bir gerçek.
Erdoğan, 16 Nisan referandumuna devletin bekası gözlüğüyle bakarken, sistem değişikliğini varlık-yokluk sorunu olarak tanımlamıştı.
Gül’ün ise 16 Nisan’ın çok öncesinden itibaren bunu sistemsel bir çerçevede ele aldığı ve tahkim edilmiş, iyileştirilmiş bir parlamenter sistemi desteklediği aşikârdı.
Bu nedenle son KHK’daki 15 Temmuz ve sonrasında teröre karşı koyan sivilleri yargıdan muaf tutan düzenlemeyle ilgili Gül’ün paylaştığı Twitter mesajını tek başına bir kırılma noktası olarak tarif etmek doğru olmaz.
Kırılma noktası oluşturan kısmı, bu dalgalı süreç içerisinde Erdoğan tarafından Gül’e dönük, doğrudan ve bu denli ağır ifadeler içeren eleştirilerin yöneltilmesiydi.
Dikkat edilirse, Erdoğan eleştirilerini KHK konusu ile sınırlı tutmadı ve “evet-hayır” tercihini bile konu ederek, temel bir ayrışmanın varlığını vurguladı.
Genellikle siyasi polemiğe girmekten kaçınan, bir tepkiye yanıt verecekse bile beklemeyi tercih eden Gül’ün, Erdoğan’a sıcağı sıcağına yanıt vermesi de bu cephedeki bir kararı yansıtıyor.
Genel çerçeveyi böyle çizdikten sonra her iki isme ilişkin olası süreç yönetimini şöyle özetleyebiliriz:
Gül açısından Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkması iki etkene bağlı görünüyor.
Birincisi, siyasi atmosferin Erdoğan lehine ya da aleyhine ne derece evrileceği meselesi ile Gül’ün kritik konularda yapacağı çıkışların içeride ve dışarıda ne kadar destek bulacağı.
İkinci mesele ise Cumhurbaşkanlığı adaylığının 16 Nisan’daki, “hayır” blokunun adaylığı noktasına ne kadar evrilebileceği.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “tarafsız Cumhurbaşkanı” örneği sorulduğunda sürekli olarak Gül’ün ismini zikrettiği gerçeğini hatırlayalım.
Ayrıca Ankara kulislerinde bir süredir İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Gül’ün aday olması halinde adaylıktan vazgeçeceği iddialarının konuşulduğunu vurgulayalım.
Son tartışmada Gül’e isim vermeden tepki gösteren Cumhurbaşkanı ise, “Erdoğan karşıtlığında” buluşanlarla, Gül’e yönelik Ak Parti tabanındaki sempatinin yaratabileceği olası sinerjiyi eritmeyi esas alan bir siyaset yürütecektir.
Buna başladığını son açıklamasıyla gösterdi bile.