Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doğu Akdeniz’in en “genç” illerinden Mersin; ekonomik, kültürel ve sanatsal dokuyu besleyerek göç dalgasının yıkıcı etkilerinden korunmaya çalışıyor.
Bir balıkçı kasabasıyken, 1860’larda Lübnan’daki karışıklıklar nedeniyle Marunilerin ve İtalyan Levantenlerinin, Girit ve Suriye göçmenlerine de kapısını açarak Akdeniz’de serpilen Mersin’de, artık “büyümeden” ziyade “yığılmadan” söz etmek mümkün. Mersin, 1990’larda başlayan iç göç dalgasının en çok etkilenen illerin başında geliyor.
Mersin Sanayi ve Ticaret Odası Meclis Başkanı Faik Burakgazi “Dünyadaki tek örnek; Müslüman, Hıristiyan, Yahudi dinlere mensup olanlar aynı şehir mezarlığına defnedilirler. Sokaklarında Türkçe, Arapça, Kürtçe konuşulur” derken, kendisini de “Bingöl doğumlu Mersinli” olarak tanımlıyor. Son göç dalgasını en iyi anlatan cümle, 17 kilometreyi bulan sahilinde oturduğumuz Hatay restoranın sahibinin şu sözleriydi: “Köyümüz yakıldığı için ailemiz 1990’da Van’dan buraya göç etti, okul yüzü görmedim.” Göç ile birlikte konut yatırımlarının artması sonucunda, burada yaşam Antalya’ya ya da Adana’ya göre daha ucuz... Öyle ki iki salonlu en lüks dairelerin satış fiyatı 200 bin lirayı bulmuyor, kiralar ise 400-600 lira civarında.

Algı, olgunun gerisinde
Yaklaşık 1 milyon lira bütçeli, 1-17 Mayıs tarihlerinde bu yıl 10’uncusu düzenlenen “Mersin Uluslararası Müzik Festivali”nin Komite Başkanlığını da yürüten Burakgazi, açılış gecesinde bizi Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ile karşılaştırıyor.
Üniversite sınavlarındaki başarılarına dikkat çeken Güzeloğlu, “Yılda 2.5 milyar dolar ihracat yapıyoruz; bizi Gaziantep ve Bursa ile karşılaştırın” diyor. Burakgazi, dünya kırmızı mercimek fiyatının Mersin Ticaret Borsası’nda belirlediğini söylüyor. Türkiye’nin bakliyat ihtiyacının yüzde 82’sinin bu kentten nakledildiğini söylüyor.
Ar Şirketler Grubu’nun ürettiği Arbella makarna, bölgenin en bilinen gıda markalarından. Mahmut Arslan’ın Başkanı olduğu grup, European Tobacco ile 2004 yılından beri sigara üretiyor, İstanbul’da yaygınlaşan Full akaryakıt istasyonları “düşük fiyatlı” satış formülünü uyguluyor. Şişe Cam’ın soda fabrikası, Ataş dolum tesisi, Akgübre, Çimsa kentin sanayi profilinin görünen yüzünü oluşturuyor. Mersin’in çıkış yolu, lojistik ve turizmden geçiyor. PSA-Akfen ortaklığının işlettiği Mersin Limanı, 2012 yılında 1.7 milyon TEU kapasitesini hedefliyor. Bu büyüklük, Türkiye limanlarının bugün toplam kapasitesinin 5.8 milyon TEU olduğunu söylersem daha iyi anlaşılır. Mersin Limanı’ndan yapılan ihracatın değer olarak 2005-2010 döneminde 7.5 milyar doları, Mersin Serbest Bölgesi’nden yapılan ihracatın da bunun iki katına ulaşarak, 11.8 milyar dolara çıktığı belirtiliyor. Mersin’de halen 9-10 bin yatak turizm kapasitesi bulunuyor. Bu otellerden ikisini Limak yapıyor.

Denklemi BDP bozacak
Meclis’e AK Parti’den, CHP’den ve MHP’den 4’er milletvekili gönderen kentte “eşitlerin mücadelesi” sürüyor. Akdeniz ilçesi belediye başkanlığını alan BDP’nin milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü’nün seçilmesi ile bu denklem bozulacak.
Hükümetin Mersin’de “turizm” ile “nükleeri” nasıl yan yana getireceği ise muamma. Kent içinde yapılan lobi çalışmalarında “nükleer tesislerinin yanında turizmde olur” fikri benimsetilmeye çalışılıyor. Ne var ki, kentin tüm STK’ları ve tüm siyasi parti temsilcileri Mersin Akkuyu’da Rusların yapacağı nükleer santral projesine karşı çıktılar. Burakgazi’ye “Nükleer santralı yaptıracak mısınız?” diye soruyorum, “Ah, ah... Bir Akkuyu’yu görseniz, o kadar güzel bir yer ki ama ne yazık ki, artık geri dönülmez bir yola girildi” diyerek, teslimiyet işaretleri veriyor.
Festivalin açılış gecesinde, “Festival Sanat Ödülü”nü alan keman sanatçısı Cihat Aşkın’ın dile getiremediği konuşma metninde şunlar yazıyordu: “Enerji politikaları üretilirken halka saygıyı ve sevgiyi ihmal etmemek gerekir. İnsana saygı gerekir... Ülkemiz nükleer çöplük olmasın... Nükleer enerji yerine sevgi ve barış enerjisi üretmek insan olana daha çok yakışır.”
Akkuyu’yu düşündükçe; “Herkes gider Mersin’e, onlar gider tersine” sözü akla geliyor...