Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Toplumda en çok tartışılan alanların tümünü içine alan yeni anayasa çalışmasına zemin hazırlayan TÜSİAD’ın “40. Yıl” gala yemeği, keşke 12 Eylül Anayasa referandumumu öncesine denk gelseymiş.
Geceye katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Anayasanın hazırlanma metodolojisi, kendisinden önemlidir” sözü, AB’den o günlerde hükümete yükselen bir itiraz olarak anımsanacaktır...
TÜSİAD, anayasa referandumu sürecinde “konsensüs ve katılımcılık” eleştirisi getirdiği ve de oyunun rengini açıklamadığı için, Başbakan tarafından bertaraf olmakla tehdit edilmişti.
Her neyse, biz önceki akşama dönersek; Gül’ün konuşmasını Ümit Boyner de, Erkut Yücaoğlu da yapabilirdi.
O kadar TÜSİAD’ın kalbine dokunan bir konuşmaydı.
Bir kere Gül’ün Güney Kore-Türkiye ekonomisi karşılaştırması yapması ve 2000’li yıllarda makasın açıldığını ilan etmesi; üretimin önemini vurgulaması, büyümenin tek başına yeterli bir veri olmadığının altını çizmesi; önemliydi.
Ya, TÜSİAD’a ilişkin yaptığı değerlendirmeler: “Sivil toplum, sizi örnek aldı. Katılımcılığınız, demokratlığınız, çalışkanlığınız örnek oldu. Başbakanlarınızın hepsi gerçek başkanlar oldu. 2 dönem kadın başkan seçtiniz. Doğru bildiklerinizi söylediniz.”
Gül’ün aynı konuşmasından, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilk kez bu gecede bir araya geldiğini de öğrenmiş olduk.

Kör yandaş olmadık
TÜSİAD, 30-39 yıllık üyelerine plaketlerini veren Demirel’in nüktedan üslubunu pek özlenmiş; konuşması sık sık alkışlarla kesildi.
Demirel’in “Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında ‘Türkiye mutlaka asri, medeni, zengin bir ülke olacaktır’ demiştir. Bunun arkasından 85 sene Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün hükümetleri gitmiştir, bunun içerisinde 40 sene ben de varım” sözleri gibi, “49’uncu plaket töreninde buluşuruz” temennisi de coşkuyu hak etti.
Demirel’in özel sektörün gücünü takdir eden konuşmasında “Türkiye, dünyanın en büyük 19. ekonomi” ifadesi ise herkesi şaşırttı.
“Rakamların efendisi” Demirel’in hafızası; hepimize sabah akşam ezberletilen “16. büyük ekonomiyiz” klişesini reddetmiş, 2002’deki sıralamada kalmıştı.
TÜSİAD 40’ıncı yılda sözlerden de önemli bir fotoğraf vermiş; 28 Şubat sürecinin “aktörlerinden” Demirel ile “mağdurlarından” Gül’ü bir araya getirmişti.
Bunun nasıl başarıldığını anlamak için TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner’in şu sözlerini okumak yeterli:
“Etkili olma ölçümüz hükümetlere veya bazı siyasi partilere yakın olmak değil, bağımsız ve ilkeli olmaktır. Konumların değil, her zaman konuların savunucusu olmak durumundayız. Türkiye’de, dünyada gündem değişebilir, gerçekler değişebilir, güç dengeleri yeniden dağılabilir. TÜSİAD’da değişmeyen tek bir şey vardır: Hiçbir TÜSİAD başkanı veya yönetimi belli bir konuda kör yandaşlığıyla veya kör muhalefetiyle hatırlanmaz. TÜSİAD başkanları ve yönetimleri hep projeleriyle, raporlarıyla hatırlanır.”
Boyner’in AK Parti hükümeti ile ortaya çıkan “yandaşlık” kavramının yanına, “kör” sıfatını eklemesi dikkatlerden kaçmadı.

Bu bir rapor değil
Son iki gündür tartışılan ve TÜSİAD’ın açıkladığı “Yeni Anayasa Yuvarlak Masa Toplantıları Dizisi: Yeni Anayasanın Beş Temel Boyutu” başlıklı kitaptan söz etmek istiyorum.
Kimileri buna “rapor” diyor, kimileri “kâğıt ”, kimileri de “çalışma”...
Bir kere şunu net olarak söylemek gerekir ki, bu bir TÜSİAD raporu değil. Yani ileri sürülen fikirlerin altında TÜSİAD imzası bulunmuyor. Hatta bazı noktalarda ileri sürülen tezlerle farklı bile düşebilirler.
Ortaya çıkan yeni anayasa önerileri; AK Parti’ye de bir yeni anayasa paketi hazırlayan ekibe liderlik eden Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın koordinatörlüğünde oluşturulan 22 kişilik uzman bir kadronun çalışmasını belgeliyor.
Yalnızca bu çalışmaya zemin hazırlayan taraf durumunda kalan TÜSİAD, ekip içinde bile yer almadı.
Peki, TÜSİAD bu süreçte yeni bir anayasa paketi çıkaracak mı?
Hayır, çıkarmayacak. Bugünün ihtiyacının yeni bir anayasa paketi çıkarmaktan çok, yeni anayasanın en geniş katılım ve konsensüsle hazırlanacağı ortamın sağlanması olduğu düşünülüyor.
TÜSİAD’dan, 1997 yılında Prof. Dr Bülent Tanör ’e yaptırdıkları gibi bir “Anayasa Paketi” beklenmemeli. Eğer rahmetli Tanör yaşasaydı, bu çalışmayı güncelleyebilirdi.

Şalom yazarı da yer aldı
22 kişinin yer aldığı bu çalışmada “Prof” unvanı taşımayan ve akademik hayattan gelmeyen yalnızca 4 “kanaat önderi” bulunuyor: “Yeni Anayasanın Temel İlkeleri” bölümünde katkı sunan yazar ve emekli büyükelçi, 12 Eylül darbe dönemi bakanlarından İlter Türkmen, “Din ve Vicdan Özgürlüğü ” bölümünü hazırlayanlar içinde Türkiye’deki Yahudilerin haftalık gazetesi Şalom’un başyazarı ve yayın yönetmeni İvo Molinas ve “Kimlikler” başlığı altında incelenen konularda TESEV İyi Yönetişim Koordinatörü Fikret Toksöz ve kapanan YDH kurucularından Kürt yazar Ümit Fırat yer alıyor. Eğer bu çalışmada TÜSİAD’a “ait” bir belge ararsak onu da buluruz. TÜSİAD kitapçıkta, Eylül 2010 tarihli basın bülteninden alıntı yapıyor:
“Tarihi bağlamda demokratikleşme süreci, 3 ana mesele ile sürekli karşı karşıya kalmıştır. Katılımcı ve uzlaşmacı bir süreçle hazırlanacak, 21. yüzyıla yakışır yeni anayasa... 3 bölenini, 3 birleştiren haline getirmeye hizmet etmelidir. ”
3 böleni de hatırlayalım: Kimlikler-Kuvvetler Ayrılığı-Din ve Vicdan Özgürlüğü.

25. yıl filmi ilham verdi
Gala gecesinde Nuri Çolakoğlu’nun hazırladığı “TÜSİAD Ne Ola Ki” filminde; Anadolu’nun çeşitli yerlerinden çiftçi, esnaf, orta ve küçük ölçekli sanayici gibi toplumun çeşitli kesimleriyle yapılan röportajlar izlendi.
TÜSİAD’ın 25. yılında da benzer bir sinevizyon gösterisi olmuş, “Türkiye ekonomisi hakkında ne düşüyorsunuz?” sorusuna yanıt aranmıştı.
O dönem hazırlanan filmde Gaziantep’ten makine imalatçısı Mennan Usta dobralığı ile dikkat çekmişti. Bu hatırlatmayı boşuna yapmıyorum. Galada söz alan TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu , Gül’e seslenerek “Bundan sonra makro değil, mikro ekonomiye odaklanacağız” diyordu.
Yani üretimi, istihdamı, rekabet gücünü, gelir dağılımını takip edeceklerini duyuruyordu.