Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aynı gün yaşanan iki olay. Birinde ABD Başkanı Trump, Kuzey Kore lideri Kim Jong’a bundan 65 yıl önce Kore’de ölen Amerikan askerlerinin kemiklerini gönderdiği için teşekkür ediyor. Ve “Ayrıca gönderdiğin güzel mektup için de teşek-kür ederim: En kısa zamanda görüşmeyi umuyorum” diye bir başka tweet daha atıyor. Muhabbet süper. Oysa daha birkaç ay öncesine kadar Trump için Kim Jong ”küçük roket adam”dı. Onu diktatörlükle suçluyor, Kore’yi ise “ateş ve gazap” yağdırmakla tehdit ediyordu. Eş zamanlı bir diğer gelişmede ise Trump yönetimi Türkiye’den iki bakanın ABD’deki varlıklarına el koyma ve yaptırım uygulama kararı alıyordu. Çok değil bundan 7-8 ay önce birisi çıkıp “ABD NA-TO müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye’ye karşı yaptırım uygulayacak ve NATO’yu kurarken hedef aldığı ülkelerden biri olan can düşmanı ve nükleer tehdit olan Kuzey Kore’ye övgüler yağdıracak” deseydi “hadi oradan” derdiniz. İşte piya-saları sarsan ve sermayeyi ürküten jeopolitik belirsizlik dedikleri bu olmalı. Bu noktada bir değerlendirme yapanlar çok büyük ihtimalle gerilimin tırmanacağını ve ekonomi ile piyasalara etkisinin daha da derinleşeceğini öngörüyorlardır. Tabii ki pozisyonlar da buna göre alınıyordur. Tıpkı yıl başı tahminlerinde ABD-Kuzey Kore füze krizinin tırmanacağı, hatta bir sıcak çatışmaya dönüşebileceğinin tahmin edildiği gibi. Bu beklenti ile herkes güvenli limanlara sığınmış, altın ve yen gibi enstrümanlar prim yapmıştı.

Biraz daha soğukkanlı bakıldığında mevcut Türk-Amerikan kriziyle ilgili şu değerlendirmeler yapılabilir.

-İki ülke arasında bu tür bir gerilim ilk defa yaşanıyor. 1976’daki Amerikan ambargosu bayağı bir ambargoydu. Bu ise çok farklı bir uygulama. Yaptırım desen değil, önemsiz desen o da değil. Görünen o ki seçime giden Amerika’da yöne-timinin seçime yönelik bir hamlesi. Yani sembolik ve iç politikaya dönük bir aksiyon. Aynı bizim Hollanda ve Almanya ile seçim öncesi yaşadığımız gerginlik gibi.

-ABD’nin attığı bir adımdır demek de zor. Çünkü Pentagon ve ABD Dışişleri şimdilik konunun uzağında duruyorlar. İşin sahibi Beyaz Saray gibi görünüyor. ABD ise Beyaz Saray’dan ibaret değil. Bir elitlerin koalisyonu söz konusu. Politik elit yani Beyaz Saray Türkiye karşıtı kampanyayı sırtlamış gidiyor. Askeri elit ise ortada yok. Ekonomik elit de şimdilik mesa-feli.

-Bu haliyle “Bu kriz mi yoksa bundan bir süre önce yaşanan vize krizi mi daha derindi?” sorusuna yanıt vermek pek kolay değil. Sanki vize krizi daha derindi. Öyle ya da böyle biz “Obama gitti, Trump geldi. İlişkiler daha iyi olacak” diye sevinirken Trump kriz çıkarma konusunda tüm yaratıcılığını kullanıyor. Bu tür kriz tasarımcılığı ne yazık ki dünyada yükse-len muhafazakar siyasetin sıklıkla başvurduğu bir yöntem haline geldi.

-Trump yönetiminin bu adımını zayıflatan bir diğer unsur ise uluslararası destekten yoksun olmasıdır. Hem NATO için-deki müttefiklerden, hem Avrupa Birliği’nden hem de üçüncü dünyadan destek bulması mümkün değil.

-Kuzey Kore geriliminde olduğu gibi bu tür tırmanışların ardından bir yakınlaşma dalgası gelebiliyor. Benzer bir süreç Türk-Amerikan ilişkilerinde de yaşanabilir. Türkiye’nin bu tür yaptırımlarla Rusya’ya daha da itilmesi Amerikan yöneti-minin farkında olduğu ve istemediği bir durumdur.

Bu çerçevede krizin bir süre daha tırmandıktan sonra son bulması beklenebilir. Ekonomik boyutu ise oldukça kısıtlı kala-bilir. İç ve dış piyasalardaki tepkinin abartılı olması da normaldir. Çünkü enflasyonu yüksek, dış açığı geniş, kredi notu düşen ve borçlanma maliyetleri artan bir ekonomi en ufak jeopolitik sıkıntıda şoku yer. Kaldı ki bu ufak bir sıkıntı değil. Dün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “yakın işbirliği ve diyalogun sürdürülmesi konusunda mutabık kaldık’ vurgusu önem-liydi. Görünen o ki aynı vize krizinde olduğu gibi çözüm bir süre sonra sağlanacaktır. Ancak kur, faiz ve Türk-Amerikan ilişkilerinde bir tortu bırakacaktır