Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Artan faiz indirim çağrılarına ve baskılarına rağmen Merkez Bankası dünkü para politikası kurulu toplantısında faizleri değiştirmedi.

Muhtemelen bu kararı nedeniyle bazı kesimlerin sert eleştirileriyle karşılaşacak. Çünkü yıllık enflasyonun son birkaç aydaki gerilemesine bakıp faiz indirimi beklentisine girenler oldu.

Bu beklentiyi taşıyanlar bekledikleri adım gelmediğinde Merkez Bankası’nı faizleri yüksek tutarak, üretim ve istihdamı baltalamakla suçluyor. Faiz konusundaki zaman zaman iyice sertleşen eleştirileri göğüslemek zorunda kalmak 2001 yılından bu yana bütün merkez bankalarının ortak kaderi. Peki, Merkez faizi neden indirmedi?

Haberin Devamı

Baz etkisiyle düşüş

Merkez’in dünkü 1 sayfalık açıklamasında bu sorunun cevabı var. Ama asıl cevabı Merkez Bankası Başkanı’nın enflasyon raporunu sunarken kullandığı, “Para politikası açısından geçici oynaklıklardan ziyade temel fiyatlama davranışları belirleyici olacak. Enflasyon dinamiklerinde genele yayılan ikna edici bir düşüş gerçekleşinceye kadar sıkı duruşumuzu koruyacağız” cümlesinde daha net görmek mümkün.

Bu cümlede öne çıkan birkaç nokta var. Enflasyondaki düşüşün Merkez Bankası’nın gevşemesine neden olması yani faiz indirtebilmesi için 1) Genele yaygın olması, 2) Geçici olmaması 3) Temel fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı tersine çevirici olması ve 4) İkna edici olması gerekiyor. Bakalım son 1 - 2 aydaki düşüş bu şartları karşılıyor mu?

Ekonomiyi yakından takip edenler yıllık enflasyondaki düşüşün büyük ölçüde baz etkisinden kaynaklandığını görüyor. Yani enflasyon hesaplanırken geçen yılın aynı ayında oluşan aşırı yüksek aylık fiyat artışlarının yerini bu yıl daha düşük rakamlar aldı. Burada aritmetik bir etkiden bahsediyoruz.

Bu yıl ortaya çıkan aylık rakamlar geçen yıldan daha düşük ama hâlâ yüksek. Örneğin, pazartesi açıklanan aylık yüzde 0.73’lük şubat tüketici fiyat artışı geçen yılın aynı ayındaki 0.81’den düşük ama önceki altı yılın ortalaması olan yüzde 0.45’ten oldukça yüksek. Dolayısıyla, geçen yılın ayına göre bir karşılaştırma yapıp “Enflasyon düşüyor” rahatlığına girmek hata olur.

Haberin Devamı

Gıdadan çok çekirdek

Enflasyon şubatta yüksek gıda fiyatları nedeniyle beklenenden yüksek çıktı. Tüketici fiyatını oluşturan sepette yüzde 23 payı olan gıda ve alkolsüz içeceklerin fiyatı bir ayda yüzde 2.24 artmış.

Gıda komitesi çalışmaları henüz sonuç vermemiş. Ama buna bakıp enflasyon sadece gıdaya bağlanabilir mi? Merkez Bankası’na ve ekonomistlere asıl rahatsızlık veren gıda fiyatları değil, enflasyonun ana eğilimini yansıtan çekirdek enflasyon göstergelerindeki yüksek rakamlar.

Yıllık yüzde 10.26 artan tüketici fiyatları sepetinden işlenmemiş gıda, enerji, alkollü içecekler, tütün ve altın çıkarılıp hesaplandığında yıllık enflasyon yüzde 12.26 olarak hesaplanıyor. Enerji, gıda, alkolsüz içecekler, alkollü içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç tutulup daha daraltılarak hesaplandığında ortaya çıkan enflasyon ise yüzde 11.94.

Kısacası, enflasyon etin, sütün, sebzenin ötesinde bir katılıkta.

Dolayısıyla, Merkez Bankası faiz indirimi için bu katılığın biraz daha gevşemesini bekliyor. Bunun için TL’deki istikrarın sürmesi gerekiyor. Çünkü enflasyondaki trend bozulması ve üst patikalara tırmanması TL’nin değerindeki sert düşüşle başlamıştı. Ama kalıcı fiyat istikrarı için bunun da ötesinde bazı şartlar oluşmalı.

Haberin Devamı

Hangi şartlar olduğunu yine Merkez Bankası raporlarında yer alıyor. “Dış açık ve tasarruf açığı, finansal derinleşme, verimlilik ve piyasa rekabeti gibi alanlarda atılacak adımlar” önem taşıyor.

‘Merkez’ neden faiz indiremiyor


COĞRAFYA KADERDİR

Son dönemde İbni Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözünü sıklıkla duyar olduk. Sorunlu komşularımız nedeniyle hep coğrafi konumumuzdan yakınıyoruz ama bir de bardağın dolu tarafı var. Coğrafi olarak dev bir pazarın merkezi konumundayız. Akdeniz pazarı... NTV’nin de düzenlediği Akdeniz Ekonomik Forumu’nda Kalkınma Bakanı Lütfü Elvan menzili biraz daha genişletip “4 saatlik uçuş mesafesinde küresel ticaretin yarısı yapılıyor. Toplam 1.6 milyar insana ve 36 trilyon dolarlık bir pazara hızla erişim imkânımız var” dedi. Hep yakındığımız coğrafya şansımız olabilir...

Türkiye ne yapmalı?

Ticaret savaşları dün Mersin’deki Akdeniz Ekonomik Forumu’nda da tartışıldı.

İlginç bir noktaya çelik üreticisi Tosyalı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı dikkat çekti. Tosyalı ABD’nin çelik ithalatına yüzde 25 ek vergi getirmesi durumunda birçok üreticinin artan maliyet nedeniyle Amerika’ya satamadıkları malları gümrük oranlarının düşüklüğü nedeniyle girişin kolay olduğu Türkiye’ye satmaya yöneleceklerini söyledi.

Böyle bir tehlike ise Türkiye’yi üreticisini korumak için duvarları yükseltmeye yöneltecektir. Böylece istemesek de kendimizi bu savaşın içinde bulacağız. Çünkü tehditle karşılaşan kritik sektörlerimizi korumalıyız.