Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kredi Garanti Fonu’nu (KGF) ekonomiyi canlandırmak için kullanmak kritik bir karardı ve görülüyor ki amacına ulaştı. Teminat yetersizliği nedeniyle borçlanamayan KOBİ’lerin krediye erişimlerini sağlamak amacıyla 1993’te kurulan KGF’nin verdiği kefaletlerle 23 yılda kullandırılan kredinin 10 katından fazlası bu yılın ilk 5 ayında kullandırıldı.

Normale döndük mü

Amaç bu yolla verilen kredilerin durgun ekonomiyi kısa vadede canlandırmasıydı. Yine Maliye Bakanlığı’nın dayanıklı tüketim malları ve mobilya sektörüne sağladığı geçici vergi indirimleri iç talebin canlanmasında ve SGK prim ödemelerinin 10 ay ertelenmesi iş dünyasının finansman sorununun çözümünde önemli rol oynadı.

Haberin Devamı

Sonuçta bu adımlar sayesinde iç talep toparlandı; ihracat ana pazarlarındaki toparlanmanın katkısıyla gelen güçlü dış taleple birlikte yüzde 5 gibi son yılların en parlak çeyreklik büyümelerinden biri gerçekleşti.

Yüksek büyüme mi?

Birinci çeyrek büyüme oranı piyasa beklentisinin çok üzerindeydi. Tüm yıla ilişkin büyüme tahminlerinin de revize edilmesine neden oldu. Peki, ekonomide uzun süreli bir yüksek büyüme dönemi başladı mı?

Bu yıl başında alınan önlemler ve yarattığı sonuçları ekonomiyi orta vadede yüzde 5 ve üzerinde bir büyüme patikasına oturtacak adımlar olarak görmek yanlış olur. Bu önlemlerle, kritik anayasa referandumunun olduğu bir dönemde ekonominin daha fazla durgunlaşmasının önüne geçilmek istenmişti ve bunda başarılı olundu.

KGF’nin asıl etkisini ikinci çeyrek rakamlarında daha belirgin görebiliriz ama KGF dopingiyle sağlanan yüksek kredi artışını çok daha uzun bir süre sürdürmek çok zor. Bankalar daha fazla kredi vermek için kaynak bulmakta da zorlanmaya başladılar.

Yatırım tarafında rakamlar hala zayıf. 2016’nın ilk çeyreğinde yüzde 6.6 artan yatırım harcamalarında bu yılın aynı dönemindeki artış yüzde 2.2’de kaldı.

Görünen o ki üretici hala yeni kapasite yaratmak yerine atıl kapasiteleri doldurmaya çalışıyor. Orta ve uzun vadede bizi yüksek büyüme hızlarına ulaştıracak üretim kapasitesi artışının henüz uzağındayız.

Haberin Devamı

Hazine borçlanmasında dikkat çekici artış

Hazine bu ay 12 milyar liralık borçlanma planlıyordu, 15.4 milyar borçlandı. Toplam iç borç geri ödemesi ise 10.9 milyar liraydı. Yani piyasadan nette 4.5 milyar lira gibi bir rakamı çekti. Oysa bu para piyasada kalsaydı, kredileri fonlamak için çılgınca kaynak arayan bankalar tarafından iş dünyasına kredi olarak kullandırılabilecekti.

Hazinenin bu ayki borç yenileme oranı yüzde 141’i aştı. Bu oldukça yüksek bir oran. Birkaç nedeni var. Birincisi, ekonomiyi canlandırmak için atılan adımların ve gevşetilen maliye politikasının Hazine’ye getirdiği yükün bir yansımasıdır bu. Çünkü bu adımlarla bütçe açığı artıyor ve artan bütçe açığını finanse etmek için borçlanmak ise Hazine’nin görevi. Sadece içeriden değil dışarıdan da yıl başında öngördüğünün üzerinde borçlanıyor. İkinci neden ise daha yüksek iç borç geri ödeme yükü olan temmuz ayına hazırlık için ihtiyacından daha fazla borçlanmış olması. Çünkü temmuzda şu andaki kadar rahat ve uygun koşullarla borçlanma imkânı bulunamayabilir.

Haberin Devamı

Hangi nedenle yapılırsa yapılsın, Hazine’nin piyasadan borçlanmasını artırması, piyasadaki parayı sıkıştırır, zaten yüksek olan faizleri yukarı itici etki yapar.

Peki ya ayılar geri geldiğinde

Bir zamanlar ormandaki sıcak yuvalarında yaşayan üç ayı varmış. Anne, baba ve çocuktan oluşan, mutlu mutlu yaşayıp giden üç kişilik bir ayı ailesi. Bir gün ayılar evde yokken sarı saçlı ve Goldilocks isimli küçük bir kız çocuğu evlerine girmiş, yemeklerini yemiş, eşyalarını karıştırmış, ortalığı dağıtmış ve en sonunda yorulup yavru ayının yatağında uyuya kalmış, tatlı rüyalara dalmış. Uyandığında darmadağın eve dönüp kendisine kükreyerek bakan kızgın ayıları gören Goldilocks, koşarak evden kaçmış ve bir daha oraya uğramamış. Ünlü İngiliz masalı üç ayının çok kısa bir özeti. Bu masal dünya finans piyasalarında çok tutulan bir metaforun kaynağı olmuştur.

Dünya piyasalarında yaşananlar zaman zaman Goldilocks’ın ayıların evini dağıtıp, yemekleri yemesinin ardından daldığı tatlı rüyaya, krizler ise rüyadan uyanmasına benzetilir. Mesela 1995-2000 yılları arasındaki dot com balonu bir tatlı rüya dönemi olarak adlandırılır. Yatırımcıların o dönemdeki alım-satımları şımarık Goldilocks’ın mutlu mesut yaşayıp giden ayıların evindeki vurduymaz ve arsız davranışlarına benzetilir.

Goldilocks dönemi bir ekonomide ne enflasyon yaratacak kadar sıcak, ne de o ekonomiyi resesyona sokacak kadar soğuk olmayan ortamları tarif etmek için kullanılır oldu. Piyasaların sorunu ise böylesi bir tatlı rüya ortamına girdiklerinde kolay kolay uyanmak ya da bu dönemin geçici olduğuna inanmak istememeleridir.

Goldman Sachs, özellikle teknoloji hisselerinde artışa yol açan boğa piyasalarının ardındaki koşulların yok olmak üzere olduğunu söyledi. Sağlıklı büyüme ve düşük faiz oranlarının mükemmel birlikteliği gibi bir durum çok uzun sürmez. Peki, ne olur? Ya güçlü büyüme Fed’in daha sıkı bir para politikası izlemesine neden olur ya da büyümede ciddi bir yavaşlama ortaya çıkar. Her ikisi de piyasalardaki tatlı kârların yok olması anlamına gelir. Masaldaki ayı rolünü bizim versiyonumuzda Amerikan Merkez Bankası Fed oynuyor. Şu ana kadar iyi huyluydu, Goldilocks’ı korkutmaktan kaçındı. Görünen o ki bundan sonra da aynı dikkati gösterecek göstermesine ancak sonuçta bundan birkaç yıl sonra uyguladığı faiz şimdikinden çok daha yukarıda ve piyasaya pompaladığı para ise şimdikinde çok daha aşağıda olacak. Yani tatlı rüya sona erecek...

4.5 trilyon dolarlık soru

Soru şu: “ABD Merkez Bankası 2008 kriziyle durgunluğa giren ekonomisini kurtarmak için bankaların elindeki tahvilleri almış karşılığında piyasayı rahatlatacak parayı vermişti. Bu parayı ne zaman çekmeye başlayacak, hangi takvimde tamamlayacak?”

Bu tahvil alımları sonucunda 2008 yılına girerken 800 milyar dolar dolayında olan Fed bilanço büyüklüğü tahvil alımları sonucu 4.5 trilyona ulaştı. Yani Fed para bastı, tahvil aldı. Piyasalar da bu parayla rahatladı, krediler kullandırıldı, yatırımlar yapıldı, ekonomiler canlandı, istihdam yaratıldı. Şimdi iş geldi, bu tahvillerden kurtulmaya, yani bilançoyu küçültmeye.

Bu yazıyı yazdığım sırada Fed toplantısı henüz sonuçlanmamıştı ama siz yazıyı okuduğunuz sırada Fed’den biraz daha fazla ipucu gelmiş olabilir. Muhtemelen iki haber çıkacak. Kötü haber; Fed bu süreci 2017 yılının ikinci yarısında başlatacak. Vadesi dolan bazı tahvillerin parasını almaya başlayacak, yeni tahvil alımı yapmayacak. İyi haber ise bunu zaman yayarak çok yumuşak bir şekilde yapacak. Tüm sürecin tamamlanması 5-10 yıl gibi bir süre bile alabilir.