Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç günlük yılbaşı tatili, şehirden kaçış için fırsat oldu. “Zaten şehirde meydan partisi de yok” diyenler, Şile ve Ege sayfiyeleri gibi doğal özelliklerini kaybetmemiş beldelerde nefes aldı

MEYDANA ÇIKAMAYAN DOĞAYA KOŞTU

Malum güvenlik gerekçesi ile birçok yerde yılbaşı kutlamaları yapılamadı. Güvenlik her şeyin önünde elbette ancak özellikle büyükşehirlerin popüler meydanlarında kutlamalara için verilmemesi yurtdışında güvensiz bir ülke olduğumuz izlenimi yaratabilir. Ancak çoğunluk da ev partisini tercih etmiş, bunun için günler öncesinden hazırlıklar yapılmış, özenli sofralar kurulmuştu. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan takip ettiğim kadarıyla dostları buluşturan yılbaşı sofralarında dikkatimi çeken ise aynen çocukluğumuzda olduğu gibi hindi, iç pilav, Arnavut ciğeri gibi küçük küçük mezelerin masadaki ihmal edilmiş yerini almasıydı. Dikkatimi çeken bir başka trend ise İstanbul dışında Ayvalık ve Alaçatı, İstanbul yakınlarında ise Şile gibi güzelim beldelerin tercih edilmesiydi.

Haberin Devamı

Yılbaşı kutlamaları için, Ege’nin sayfiyeleri, en çok da Alaçatı tercih edildi. Sokakları, tüm restoranlarının kışın da açık olması, büyük bir evin avlusu izlenimini veren Alaçatı’da adeta adım atacak yer yoktu.

MEYDANA ÇIKAMAYAN DOĞAYA KOŞTU

RUBATO EĞLENDİRDİ

İstanbul’dan uzaklaşmamayı tercih edenler ise Şile’ye koştu. Ben de Şile yollarına dökülüp doğa ile iç içe kutlamayı tercih edenlerdendim. Zaten yeni yıl, yenilenme anlamına gelmiyor mu!

Şile yakınlarında yer alan, ‘Acaba villalarından birine taşınsam mı, İstanbul 50 kilometre işe buradan gidip gelirim” duygusunu uyandıran Doğa Club’da. O gece tanıdığım herkes neredeyse oradaydı. Rubato’yu dinleyerek yeni yılı karşıladık. Yeni yıl bereket, aşk getirsin hepimize. Rubato’nun şarkılarında eğlenen insanları gördükçe en çok aşkın güzelliğini, yalnızca o duyguyu paylaşan iki kişiyi değil, ortamı da güzelleştirdiğini gördüm.

ORMANDA YÜRÜYÜŞ KEYFİ

İşten güçten başımızı alamadığımız, bunaldığımızda şehir içinde artık kalmayan parklara koşamadığımız İstanbul’a sadece 50 kilometre uzaklıkta, sinema da izleyebileceğiniz, orman yollarına bisikletle düşebileceğiniz Doğa Club’ı yeni keşfettim. 48 suit oda ve 200 villa tipi otel odasından oluşan tesisin fiyatları da çok makul. İstanbul’da bir akşam yemeği fiyatına iki adım ötede, çoluk çocukla iki gün kalıp dönebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

Doğa ile iç içe mimarisiyle dikkat çeken Doğa Club, düğün ve davet organizasyonları için kapalı alanda 350 kişi, açık alanda 4 farklı mekanda 1.500 kişiye hizmet veren geniş konsepte sahip. Tesiste çocuklar için mini oyun parkı, doğa severler için gölet, orman yürüyüş parkuru, ekolojik bahçe, eğlence arayanlar için sinema, amfi tiyatro ve açık yüzme havuzu var. Dikkatimi çekti hızlı eğlencenin olacağı pazar günü insanlar tenis oynuyor, bisiklete biniyordu. Tesisin tatlı müdiresi Aysun Bolten Kılıçkaya da misafirlerinin en çok bisiklete binip, doğa yürüyüşleri yapmayı tercih ettiklerini söyledi. Yeni yıl nasıl başlarsa öyle gider derler… Umarım doğayla daha fazla buluştuğumuz, güzel bir yıl olur 2018.

Gala Modern’de teknolojik romantizm

Haberin Devamı

Aslında teknoloji değil de hayatı düzleştiren, tek tipçi, konfeksiyoncu bakış açıları. Oysa teknoloji ile sanat yapmak, fark yaratmak, hayata değer katmak da mümkün. Bunun en güzel örneğini de 25 Kasım’daki Gala Modern gecesinde yaşadık.
Siyah örtüyle kapatılmış üç beş kokteyl masası, biraz yeşillik düzenlemelerinden çok farklıydı. Gala Modern’de bu sene ‘teknolojik romantizm’ hakimdi. Her sene girdiğimiz balo mekanında harika bir sürpriz ile karşılaştık.
Bütün duvarlarda ileri video teknolojisi ile farklı imajlar vardı. Üç boyutlu görüntülerle bir orman içine girdiğiniz duygusu veren duvarlarda; başlangıçta bir bahar atmosferi vardı.

MEYDANA ÇIKAMAYAN DOĞAYA KOŞTU

Rüzgarın hışıltısı

Ağaçları, otları hafifçe sallayan rüzgarın hışırtısı duyuluyordu. Duvarlara sonradan yavaş yavaş yine doğayla iç içe farklı görüntüler geldi. Video mapping teknolojisi ile gece boyu farklı duygular yaşadık. Gecenin sonunda parti başladığında ise ortaya farklı artistik tekno videolar çıktı ve hepimize enerji verdi.
dDf Yönetim Kurulu Üyesi Adsız Doğan Ekmekçi ve mimar Melkan Gürsel’in birlikte yaptıkları ve yıllarca konuşulacak Gala Modern gecesi için kutluyorum. Farklı olan, zanaatı ve duyguyu ihmal etmeyen, teknolojinin nimetlerinden faydalanarak özgün olanı koruyan işler ilgi çekiyor!

MEYDANA ÇIKAMAYAN DOĞAYA KOŞTU

Bıçakçı’nın sihri, Miami’ye Kızkulesi’ni taşıdı

2018’in, Türk sanatçılarının, tasarımcılarının, işadamlarının, dünyada daha çok tanındığı bir yıl olmasını diliyorum. Bu dileğin gerçekleşmesine çok da uzak olmadığımızı hissediyorum. Geçenlerde bizim de ziyaret ettiğimiz ve yaklaşık 150 bin kişinin gezdiği Desing Miami’de gördüğüm Sevan Bıçakçı’nın eserleri bu hissimin kaynaklarından…
Design Miami’de en güzel alanın verildiği bölümde eşsiz mücevherlerini sergileyen Sevan Bıçakçı’nın ‘Yarının fosilleri’ başlığı altında yaptığı ve usta-çırak ilişkisi, zanaata vurgu yaptığı işler sanat eseri niteliğinde. Fuarda gördüğüm içinde Kızkulesi’nin göründüğü parçalar gibi. Büyüleyici, mistik yüzükleri fuara uğrayan herkesin dikkatini çekti.
Mücevher tasarımcısı Sevan Bıçakçı’nın Design Miami etkinliği kapsamında heykeltıraş Ali Alizadeh ile işbirliği içinde gerçekleştirdiği yerleştirmede insanoğlunun teknolojik ilerlemeye paralel olarak el işçiliği ve el yapımı nesnelere yabancılaşmasına dikkat çekildi.

MEYDANA ÇIKAMAYAN DOĞAYA KOŞTU

Zanaat fosilleşiyor

Alizadeh teknolojik gelişmelere paralel olarak nice zanaat alanının artık para kazandırmıyor, karın doyurmuyor, gelecek vaat etmiyor ya da bir bakıma fosilleşiyor olmasının tanıklığını beton dikilitaşlarının içine gömmüş olduğu alet edevat üzerinden dile getiriyor. Daha iyi bir dünya vaadi insanların çoğunluğunu ıstıraplı bir noktaya sürüklerken, halen “şanslı azınlık” türlü zanaatsal faaliyetin toplum hayatına katmakta olduğu denge ve zenginliği arar hale gelebilir. Bıçakçı’nın göz kamaştıran mücevherleri ve Alizadeh’in konsepti, zanaat, teknolojik gelişmeler ve kaçınılmaz olan arasında bağlantılar kuruyor.

Starların gözdesi

Cesur ve eşsiz parçalarıyla tanınan Bıçakçı’nın mücevherleri, bazısını bizzat keşfetmiş olduğu, zorlayıcı birtakım tekniklerle elde edilebiliyor. Dünya starları onun eserlerini takıyor. Whoopi Goldberg mesela, geçen yılki Oscar törenlerinde taktığı Sevan Bıçakçı’nın eşsiz mücevherlerinden, “Kraken” isimli ahtapot bileziği gözü gibi saklıyor. Goldberg’in o gece taktığı, 6 yıllık bir çalışmanın sonucu olan kol saatini ise ileride bir müzede sanat eseri olarak sergileniyorken görebiliriz. Yerli otomobil yapımına kilitlenip babayiğit aradığımız bugünlerde bir tasarımcı, dünya starlarının önemli organizasyonlarda hayranlık uyandırmak için peşinde koştuğu bu saatleri üretiyor.