Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Güngör Hoca (Uras)... Türk ekonomi gazeteciliğinin duayen ismi. Rakamlara boğulan ekonominin en karmaşık meselelerini bile Ayşe Hanım Teyze’nin, Ali Rıza Amca’nın anlayacağı dille anlatır.

Yılların birikimi ve tecrübesi sayesinde sorun ve çözümleri duru bir dille okuyucularına aktarır.

Güngör Hoca’nın 19 yıldır Milliyet’te yazıyor olması hiç şüphesiz “Milliyet

‘Sanayici’ Güngör Hoca
Ekonomi”nin en önemli güçlerinden biridir.

Güngör Uras, Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan sanayileşmeyi ve bu konuda yaşadığımız sorunları, çözüm önerileriyle birlikte “Sanayileşecektik, Büyüyecektik, N’oldu Bize?” adlı son kitabında anlatıyor.

Haberin Devamı

Eşsiz bir üslup...

Ekonomi konusundaki akademik geçmişini (Prof. Dr.) Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yıllarındaki planlama kariyeriyle taçlandırdı.

Sonraki yıllarda adım attığı İstanbul’da özel sektörde üstlendiği görevler sayesinde, Türk ekonomisine damga vuran Koç, Sabancı, Demirören, Eczacıbaşı, Doğuş ve Kibar topluluklarını (ailelerini) geçmişten bugüne en yakından tanıyan isim oldu. İşte tüm bu deneyim Uras’ın yazılarında teori ve pratiğin eşsiz bir dille buluşmasını sağlıyor.

Dileğimiz, sanayiciler ve ülkemiz yetkilileri başta olmak üzere ekonominin tüm oyuncularının bu önemli kitabı okuması ve ders alması.. Çünkü sonucu ülkemizin ve hepimizin geleceğiyle oldukça yakından ilgili.

Kitaptan benim çıkardığım notlar yan sütunda ama bu kitapta çok daha fazlası, ilginç hikayelerle ve derslerle mevcut. Güngör Hoca’nın esprili ve anlaşılır dili sayesinde Osmanlı’dan günümüze Türkiye’nin sanayi ve büyüme macerasına gelin birlikte göz atalım...

Don gömlek, musluk!

- Turgut Özal’ın hazırladığı kararlar paketi (Ocak 1980) IMF destekli bir programdır. Paket sadece IMF değil, aynı zamanda Dünya Bankası desteklidir. O dönem uygulamaya konulan politikalarla Türk ekonomisi tümüyle dışa açık hale getirildi.

- Sanayileşmeden, üretmeden büyümek imkansızdır. Ne var ki, benzer ülkelerle

‘Sanayici’ Güngör Hoca
birlikte Türkiye’nin ellerini bağlayan Washington Kelepçesi (Washington Consensus - Washington Uzlaşması) sanayileşmemizin önüne taş koydu. 1980’de başlayan, 2000’li yıllarla birlikte tümüyle uygulanan bu rejim sonrası Türk ekonomisi marjinal, hizmet ve tüketim ağırlık bir ekonomi haline geldi.

Haberin Devamı

- “2001 Kemal Derviş İstikrar Programı” bütünüyle Washington Consensus ilkelerine uygun bir programdı. Sanayileşmeden vazgeçildi, tesisler satıldı veya kapatıldı, ithalat arttı, yatırımlar azaldı.

- Özelleştirmeyle Cumhuriyet döneminde kurulan sanayi tesislerinin tamamı satıldı. Tesisleri satın alanlar makinelerini hurdaya çıkardılar. Fabrika binalarını yıktılar. Arsalarında inşaat projeleri yapar oldular.

- Ne kadar eğitim, ne kadar teknoloji o kadar sanayileşme.

- Dünyada 4. Sanayi Devrimi’nin (Endüstri 4.0) başladığı şu günlerde don gömlek, musluk, su borusu, hela taşı üretimine dayalı bir üretim yapısına mahkum olamayız. Bu zaman harcamaktır. Kendi kendimizi kandırmaktır.

Reçete hazır...

Haberin Devamı

- İçeride yerli üretici marka yaratıyor, yabancı gelip satın alıyor. Yabancı firmaların hakimiyetine giren pazarda Türk girişimcilerin yeni işler kurmalarına, büyümelerine imkan yok. İyi de biz ne yapacağız!

- Ekonomide “Crony Capitalism” diye tanımlanan bir oluşum var. Türkçesi “Eş-dost kapitalizmi.” Aman!..

- Hükümetlerin sorumluluğu devraldıkları serveti satıp savmak değil, çoğaltmaktır. Ülkelerin serveti böyle oluşur.

- Türkiye fakirlik çemberini kırmadıkça, bugün karşılaştığımız sorunlara benzer sorunlar devam edecek.

- Köykent projesi Ecevit’in hayali veya romantik bir proje değildir. Gerçekçi bir projedir. Ne yazık ki, Köykent projesini kimse ciddiye almadı. Hatta Ecevit bile!

- “Bu ülkede her şey kötü” demek seyirci koltuğunda oturmakla eştir. Artık seyirci koltuğundan kalkıp oyuncu olmanın zamanı. Oyuncu olmak eğitim ister, bilgi ister, yetenek ister, vizyon ister, insanın çalışması gerekir.

- Yeni bir yapı kurmak kafa ister, yürek ister, bilek ister... 80 yıllık köhne yapıyı altüst etmek, toplumu sarsmak, kötüleri, işe yaramazları gözünün yaşına bakmadan ayıklamak demektir.

- Başkaları nasıl sanayileşiyor, büyüyorsa biz de büyürüz. Bunun için geçmişin tuzaklarından kurtulmaya, silkinmeye, çalışmaya mecburuz.

- (Şükrü Andaç notu: Kitapta sanayileşmenin nasıl olacağına dair reçete de hazır. Bunu dilerseniz kitap okuyucuları adına saklı tutalım.)

Yerli ve milli fes

- Osmanlı döneminde 3 bin lira sermayeyle kurulan ilk fes şirketi, Avusturya’dan gelen feslerle rekabete başladı. Fakat herkes Türk malına güvenmiyordu.

Yine Avusturya malı kullanmayı sürdürüyorlardı. Bunun üzerine, gazetelerde şöyle makaleler dikkat çekti:

“Kadın, erkek, genç, ihtiyar, ey Türkler! Kendi milletinizden, dininizden olanlardan alışveriş yapın, paranızın kendi milletinizden, kendi dindaşınızda kalmasına yardım edin.” Ardından, bu fikrin yaratıcısı Kara Kemal, büyük sermayeli şirketler kurmaya başladı!

(Not: 100 yıl önceden bugüne, yerli ve milli üretim hevesimiz hiç bitmedi, ama üzücü olan şu ki; laftan bir adım öteye gidemedik.)