Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kentsel dönüşüm önemli konu. Çadırda yaşamayacağımıza göre, Türkiye gibi yılda 700-800 bin yeni konuta ihtiyaç duyulan bir ülke olduğumuz da düşünülünce konunun önemi daha da artıyor.

Son yıllarda adını sıkça duyar olduk ama sadece bu hükümet döneminde değil geçmişte de birçok kentsel dönüşüm modeli ülkemizde uygulandı.

Buna karşılık “Master Plan” olarak adlandırılan, büyük çaplı bölgesel projeleri içeren dönüşüm hayalleri hep yarıda kaldı (Bakınız; İstanbul’daki Fikirtepe örneği).

Devlet otoritelerinden yüksek sesle dillendirilen “Yaptım oldu. Yıkar geçerim. Yasal güç benim elimde. Bu iş ya olacak, ya olacak” tipi söylemler nedense hep kentsel dönüşümdeki ranta takıldı.

Haberin Devamı

Tabii içinde rant geçince dönüşümün “deprem” ve “sosyal” etkilerini hatırlayan pek kalmadı.

‘YEDİ DÜVELLE SAVAŞ’  GEL DÖNÜŞÜME TAKIL
Canımı al, evimi!..

İşte bu yüzden, “Canımı veririm, 1 metrekaremi bile vermem”, “Benim evim en değerli yerde, diğerlerinden daha fazlasını isterim”, “Dünyaları verseniz evimi yıktırmam” diyenler sadece Fikirtepe gibi geliri düşük grupların yaşadığı bölgelerde değil, Bağdat Caddesi, Etiler gibi yüksek gelir gruplarının yaşadığı yerlerde de normal karşılanır oldu.

Kentsel dönüşümle ilgili sorunlar fazla, çözüm yolu çok yok. “Peki bunun çaresi nedir”, denildiğinde yanıtlar kifayetsiz.

Atatürk çok kızar

Aslında, ülke tarihimizde biraz geriye dönüp Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” kitabında yer alan kentsel dönüşümle ilgili bölüme bakınca, Cumhuriyet’ten bu yana bu konuda neden bir adım bile ilerleyemediğimizi anlamak mümkün oluyor.

‘YEDİ DÜVELLE SAVAŞ’  GEL DÖNÜŞÜME TAKIL

Mustafa Kemal Atatürk’ün birebir yanında bulunan Atay’ın yazdığı kitaptan aynen aktarıyorum;

“Cumhuriyet’in ilanından sonra Başkent Ankara’da kentsel dönüşüm adına bizzat Atatürk’ün öncülüğünde milletlerarası bir müsabaka açıldı. Gelen planlar incelendikten sonra müsabakayı Alman Profesör Yansen kazandı. (İmar işlerini kolaylaştırmak için İller Bankası’nın kurulması da bu döneme denk gelir.)

Atatürk ile Profesör Yansen’in ilk buluşması oldukça hararetli geçti. Yansen tercümanlı konuşmakta idi.

Atatürk’e bir soru sordu: Bir şehir planını tatbik edebilecek kadar kuvvetli bir idareniz var mıdır?

Haberin Devamı

Atatürk kızdı.

Koca memleketi yedi düvelin elinden kurtarmışız. Bir ortaçağ saltanatını yıkarak yerine yeniçağ devleti kurmuşuz. Bunca devrimler yapmaktayız. Bütün bunları başaran bir rejimin bir şehir planının tatbik edebilecek kuvvette olup olmadığı nasıl sorulabilirdi. Biraz sertçe cevap verdi...

Dikkafalı Prusyalı, “Belki sizin hakkınız var, ama biz Almanya’da bile türlü güçlüklerle uğraşıyoruz da, onun için sormuştum”, dedi. Aradan zaman geçti... 20 bin liraya gerçekleştirilmesi planlanan projenin merkezdeki Millet Meclisi bölümü, arazi sahiplerinin dayatması, pazarlıklar ve rant yarışı sebebiyle 2.5 milyon liradan fazla kamulaştırma parasının harcanmasıyla noktalandı.

Hatta o dönem Atatürk’ün yakın arkadaşlarının elinde de bölgede birçok arazi vardı. Fiyata itiraz etmişlerdi. Atatürk arkadaşlarının fiyata itiraz etmelerini men edince, satmak zorunda kalmışlardı.”

Devrimden bile zor

Kitapta konuyla ilgili bölüm, şu sözlerle noktalanıyor;

Haberin Devamı

“Sabit olmuştur ki, Mustafa Kemal, şapka ve Latin harfleri devrimini başarabilecek kadar kuvvetli bir idare kurmuş, fakat bir şehir planını tatbik edebilecek kuvvette bir idare kuramamıştı.”

Kentsel dönüşümü gerçekleştirmek gerçekten de devrimleri gerçekleştirmekten daha zor mu?

Şehirlerimizin içinde bulunduğu durum sanırım bu sorunun cevabını yeterince veriyor.

Mimar ve şehir plancısı olan Hermann Jansen, başta Berlin olmak üzere Rendsburg, Halberstadt ve Husum gibi şehirlerin planlamasında rol aldı. Türkiye, Almanya ve İspanya’da çeşitli şehir planlarında görev üstlendi. Ankara’da 1928 yılında hazırlanan plana Jansen adı verildi. Jansen ayrıca, İzmit, Gaziantep-Mersin, Ceyhan-Tarsus ve Adana için de planlar oluşturdu.