Süleyman Ateş

Süleyman Ateş

suleyman.ates@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bizi sevinç günü olan bayrama ulaştıran Allah’a binlerce hamdolsun. Rahmet, bereket, mağfiret ve cehennemden kurtuluş vesilesi olan ramazan ayını dün akşam uğurladık. Bugün de oruç, teravih, zikir, tehlil ve tesbihatıyla ramazanın gereklerini yerine getirmenin sevinç ve bahtiyarlığını yaşıyoruz. Bayram barış, huzur ve esenlik günüdür... Bugün dargınlar barışır, küçükler büyüklerin ellerini öperler; büyükler de küçükleri okşar, harçlıklarını verir, onları memnun ederler.
Elbette bugünlerde yetimler, yoksullar unutulmaz. Yetimi sevindiren Allah’ı sevindirir. Yoksulu, güçsüzü, buruk gönüllüyü memnun eden insanı Allah da sevindirir.
Bir ay boyunca sabahları kahvaltı yapmak yasak iken artık bugünden itibaren 11 ay helal zülal afiyetle kahvaltımızı yapıp sabah açlığını gidereceğiz. Zaten bugün oruç tutmak caiz değildir, harama yakın mekruhtur. Çünkü bugün Allah’ın kullarına ikram günüdür. Bugün oruç tutmak Tanrı’nın ikramını kabul etmemek anlamına gelir.
Bayram sabahıyla birlikte, dinen zengin sayılan (temel gereksinimlerinden fazla olarak 5-6 bin lirası bulunan) kimse, kendisi, hanımı ve ergenlik çağına gelmemiş çocukları için fıtır sadakası (fitre vermesi) gerekir. Fitre bu yıl en az 7-8 TL’dir. Biraz eli bol tutup 9-10, imkânı olanların daha yüksek rakamlardan fitre vermeleri elbette daha güzel ve makbuldür.

Fitre kimlere verilir?
Dinen zengin olmayan, yani tüm ihtiyaçlarından fazla olarak nisap denilen belli ölçüde artı malı bulunmayan kimseye fitre ve zekât verilebilir. Usul ve fürua yani kişinin ana babasına, büyük ana babaları ve öz çocuklarına, torunlarına fitre ve zekât verilmez. Bunun dışında kalan yoksul akrabaya verilir. Kardeş, amca, dayı, teyze gibi yakın akraba içinde fakir kimseler varsa fitre ve zekâtı bunlara vermek daha makbuldür.
Bilindiği üzere ne mal kalır, ne mülk; ne para, ne pul. Sağlığımızda Allah için yapacağımız yardımdır asıl bize kalan, ruhumuza sermaye olan. Peygamberimiz “Senin malın, yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve sadaka olarak verdiğindir. Kalan malın senin değil, varislerinin malıdır.” Şairin dediği gibi
Kimseye bâki değildir mülk-ü devlet sîm-ü zer
Bir harab olmuş gönül tamirin etmektir hüner.
Yunus Emre:
Malını özge kişi yer; sen var anda hesabını ver
Sinün (kabrin) heman bir adım yir (sana bir adımlık yerdir) gel gör âhir nedür bu fâl
Gözin görürken y e-y ed ir eylemegil bunca özür
Bu dünyâda hâsıl nedür hayreyle bâzârı ver al.
(Gözün görürken, yani hayatta iken ye, başkalarına yedir. Mal harcamamak için bahane arama. Bu dünyada sana kalacak nedir? Hayır yap da bu pazarda kazançlı çık. Burada hayredersen ahirette karşılığını alırsın. Ancak böylece bu pazarda kazançlı çıkarsın.)
Çok sıcak geçen bu yılbaşında birçok kentimizde, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde aşırı yağışlar sonucu sel felaketleri yaşadık. Bu felaketlerin temel sebeplerinden biri usulsüz yapılaşmaya gidilmesi, dere kenarlarına evler, apartmanlar dikilmesidir. Tehlikeye karşı tedbirli olmak Allah’ın emridir.
Bu olaylar, bizi ibret alıp yanlışlardan dönmeğe, doğanın dengesini bozmamaya yönlendiriyor; ama ibret almıyor, yine hatalarımızı sürdürüyoruz. Bireysel ve geçici yararımız doğayı tahrip ediyoruz. Doğa da bizden öcünü alıyor. Bu olaylar yasalara aykırı işler yanında, Allah’ın buyruğunu da dinlemeyip sorumsuz hareket eden insanlardan doğanın intikamı, derelerin öfkesidir. Niçin dere yatağına ev yaparsınız, niçin heyelan bölgesine, çürük zemin üzerine apartmanlar dikersiniz? Ve belediye sorumluları nasıl bu yerlerde yapılaşmaya ruhsat verirler? Oysa Kuran bize tehlikeden sakınmayı, kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmamamızı öğütlemektedir. İşte o yerlerde bina yapanlar da, o binalara ruhsat verenler de, verilmesine göz yumanlar da, o yerlerde gidip oturan veya iş kuranlar da hep suçludur.
Maalesef iç ve dış düşmanlar ülkemizi bölmek, parçalamak ve bizleri birbirimize düşürmek için her türlü planı uygulatıyorlar. 35 yıldır terör bir türlü bitmiyor. Her gün terü taze delikanlılarımız şehit ediliyor. Her gün al bayraklara sarılı şehitler milletin yüreğini dağlıyor. Masum insanlar öldürülüyor, kaymakam kaçırılıyor, milletvekili kaçırılıyor. Bir dehşet havası estirilmeye çalışılıyor. Niçin, ne uğruna? Yüce Allah, inananları birbirlerinin yapmıştır: “Muhakkak müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki size rahmet edilsin.” (Hucurat: 10) Ve buyurmuştur: “Topluca Allah’ın ipine yapışın, ayrılmayın...” (Âl-i İmran: 103)
Sevginin hâkim olduğu toplumda başarı olur; kıskançlık ise başarısızlık doğurur. “Ateş odunu nasıl yakarsa hased de insanın güzel eylemlerini, sevaplarını öyle yakar, mahveder.” (Sohbetimize yarın devam edeceğiz)