Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilim insanları, iletişimi en basit anlamda “bireylerin karşılıklı olarak konuşması / temasa geçmesi” olarak tanımlar.

Yıllar içinde yürütülen bilimsel çalışmalar, birey ya da kitle iletişimin tanımdaki kadar basit bir olgu olmadığını ortaya koydu. Geçmişte, iletişim hakkında “rakamlardan oluşan bir telefon numarası” algısı hakimdi. Günümüzde ise iletişim, telefon numarasının ötesinde çeşitli iletişim araçlarıyla toplumun hem kendi içindeki, hem de farklı kültürlere karşı hareket tarzını hayata geçiren bir mekanizma olarak tanımlanıyor. Bu yönüyle ele aldığımızda, bireyin ve toplumun belirli bir konuda ikna edilmesi, üzerinde çalışmalar yapılan konularda algı yönetiminin yanısıra yerel ve uluslararası sorunların çözümü gelişen iletişim kanallarıyla yapılıyor artık.

Haberin Devamı

Farklı terör örgütü

Türkiye, 17/25 Aralık’la başlayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki hücrelerin organize ettiği 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimiyle devam eden sürecin sonunda çok farklı bir yapıyla karşılaştı.

2. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle doğu-batı blokları arasındaki soğuk savaş döneminde doğu blokuna yakın en uç noktadaki NATO üyesi Türkiye’de dinsel yapı oluşturuldu.

Gülen cemaati adıyla kurgulanan bu yapının amacı, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nden NATO’ya yönelebilecek komünizm akımını kesmekti.

Bölgede oluşturulan kuşak projesinin önemli bir adımıydı.

Cemaat örgütlenmesi 12 Eylül’e kadar gizliden yürütüldü.

Bu örgütlenme, özellikle Anadolu’daki dindar kesim üzerinde sağlam temellere oturtuldu.

Muhafazakar bireyler, bu yapının etrafında bir araya gelmeye başladıkça Gülen cemaati “iletişim kanalları”nı çok iyi kullanıp konumunu güçlendirdi.

12 Eylül’le birlikte kullandığı iletişim kanallarıyla daha güçlü biçimde kitlelere hitap eden cemaat, gelişen yeni dünya düzeninde yerini aldı. İlk başlarda muhafazakar kesimin ahiret inancını desteklemek amacıyla faaliyetler yürüten Gülen cemaati, 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başından itibaren bireyin “bu dünyadaki beklentilerini ve emellerini gerçekleştirmesini sağlayan” bir hale dönüştü.

Haberin Devamı

Maneviyattan maddiyata yönelmeler, cemaatin elini güçlendirdi.

Cemaat bu konuma yazının başındaki iletişimin en basit tanımını kullanarak geldi.

15 Temmuz sonrasında ise artık karşımızda bildik terör örgütlerinden farklı bir terör örgütü vardı.

İletişimi iyi kullanan, algıyı profesyonelce yürütüp yöneten bir yapıyla karşı karşıya kaldı Türk halkı.

‘Geliyorum’ diyen iletişim krizi

Adli ve idari soruşturmalara karşın “iletişim kanallarını açık ve güçlü tutanın” kazanacağı bir savaş başladı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile FETÖ arasında.

Bu çerçevede Türkiye, FETÖ’yle mücadelede zaman zaman iletişim kazaları yaşıyor.

Bu kazalardan bazıları bir anda karşımıza çıkarken, son Almanya örneğinde olduğu gibi kimisi de ses vererek geliyor.

Krizin konusu malum.

Yurtdışındaki FETÖ kaynaklarının kurutulması ve terör örgütlerinin finansmanının engellenmesi kapsamında İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü’nce (EGM) yürütülen önemli bir soruşturma.

Haberin Devamı

EGM, FETÖ’yle mücadele çerçevesinde örgütle bağlantılı şirketlerin ithalat ve ihracat işlemleri yaptığı yurtdışındaki firmalarla ilgili Interpol üzerinden bilgi talep edilmesi.

Türk Interpolü, 160 ülkeye bu konuda yardım talebinde bulunup bilgi istedi.

Ancak, Almanya bu talepten rahatsız oldu.

Kendi şirketlerine yönelik soruşturma yapıldığını açıkladı.

Çünkü, Almanya’nın bu açıklamasına kadar iki ülkenin Interpol nezdindeki “iletişim kanalları” kapalıydı.

Çok basit yürütülebilecek iletişim çalışmasının bürokrasi engeline takılması, zaten gergin olan Türkiye-Almanya ilişkileri daha sorunlu hale getirdi.

Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan devreye girip tansiyonu düşürmeye çalıştı.

Yetmedi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Alman mevkidaşı Thomas De Maiziere ile görüştü.

Sonunda Başbakan Binali Yıldırım, Alman firmalarının Türkiye’deki yöneticileriyle görüşüp, Almanya’ya yönelik bir çalışma olmadığına ikna etti.

Sonuçta, Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki bir bürokratın Alman yetkili ile görüşmeyi kabul etmeyerek yarattığı iletişim tıkanıklığı; Erdoğan, Yıldırım ve Soylu’nun yürüttüğü iletişim ile aşıldı.

Nitekim, devletin en tepesinden bilgi alıp ikna olan Almanya’nın tavrı değişti.

Türkiye, son örnekten ders çıkartıp özellikle yurtdışındaki çalışmalarında iletişim kanallarını açık ve şeffaf tutmalı.

Zira, Türkiye’nin karşısında iletişimin her türlüsünü çok iyi kullanan bir terör örgütü var.