Genelde son dönemde tanısı konan ve hastaları diyaliz ya da nakile götüren kronik böbrek hastalığındaki en büyük risk, toplumsal farkındalığın olmaması!

Kronik böbrek hastalığı, Türkiye ve dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.

Türk Nefroloji Derneği tarafından yapılan klinik araştırmalara göre, hastalık her 6-7 kişiden birinde, çeşitli evrelerde görülüyor. Bu nedenle risk faktörleriyle ilgili toplum bilincini artırmak, erken tanı ve tedavinin önemini vurgulamak önem taşıyor.

Kronik böbrek hastalığı erken tespit edildiğinde, tedavi edilebilir veya ilerlemesi yavaşlatılabilir bir sorun. Son dönemde yakalandığında, hastanın düzenli olarak diyaliz tedavisi görmesi ya da böbrek nakli yaptırması gerekiyor.

Haberin Devamı

Hastaların yaşam kaliteleri ciddi şekilde bozuluyor, kardiyovasküler şikayetleri artıyor ve ölüm riskleri de yükseliyor.

Koç Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Kanbay, kronik böbrek hastalığından korunmak için yapılması gerekenleri anlattı:

Sağlıklı beslenin, işlenmiş gıdalardan ve aşırı şeker tüketiminden sakının

Diyette tuzu azaltın

Yeterli su tüketin

Gereksiz ilaç kullanımından, özellikle ağrı kesici ilaçlardan uzak durun

Kan basıncınızı ve kan şekerinizi düzenli olarak ölçtürün

İdeal kilonuzda kalın

Düzenli egzersiz yapın

Böbreklerinizi kan ve idrar tetkikleriyle kontrol ettirin.

Obezite riski artırıyor

Birçok klinik araştırmada fazla kilolu veya obez insanlarda normal vücut ağırlığına sahip bireylere oranla son dönem böbrek yetmezliği gelişme riski, 2-7 kat daha fazla. Obezite ayrıca diyabet, hipertansiyon, kalp ve böbrek hastalığı, kanser, yağlı karaciğer ve daha pek çok sistemik sorunun gelişmesi için zemin hazırlıyor.

Obezitenin böbrek hastalığına neden olma şekli çok yönlü. Hipertansiyon ve kalp hastalığına yol açabilecek ‘artmış yağ dokusundan’ salgılanan zararlı maddeler, böbreğe zarar verebilir. Ya da böbrek, artan iş yükü nedeniyle çeşitli değişikliklere maruz kalıp, hastalık geliştirebilir.

YAŞLI BAKIMI ÖZEN İSTİYOR

FARKINDALIĞI AZ OLAN HASTALIK

2015 rakamlarına göre, Türkiye’deki yaşlı sayısı 6 milyon 495 bin. Ataerkil yaşantı ve gelenekler nedeniyle sağlıklı yaşlıların huzurevine gitmesi, toplumumuzda tuhaf ve ayıp karşılanıyor. Ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarına, yerel yönetimlere, dernek ve vakıflara ait pek çok bakımevi var. Sunulan hizmetlerin başında barınma ve sağlık ihtiyaçları geliyor. Ancak kalınan kurumun çeşidine göre yaşlının alacağı hizmet değişiyor. Pek çok yaşlı, bakımevine emekli maaşını bağışlıyor. Böyle bir birikimi olmayanlarsa devlet tarafından araştırılıp, gerektiğinde ücretsiz bakılıyor.

Haberin Devamı

Buket Yaşlı Evi’nden Dr. Tülin Öztürk, huzurevi ve bakımevinin farklı kavramlar olduğunu söyledi. Huzurevlerine kendi bakımını yapan yaşlılar alınırken, bakımevlerinde hem bağımsız hareket eden hem de ilgiye muhtaç olanlara hizmet sunuluyor.

Bir yaşlının bakımevine alınması için bulaşıcı hastalığı olmaması gerekiyor. Bazılarıysa psikolojik bozuklukları bulunanlara kapılarını açmıyor. Özellikle Alzheimer’lı yaşlıların bakımı çok kritik olduğundan, tecrübeli personele ihtiyaç duyuluyor. Bunlardan en önemlisi, beslenme güçlüğü.

Hastalık ilerledikçe yutma güçlüğü oluşuyor, verilen gıdaları yutamayan yaşlı, bunları akciğerlere kaçırdığında hayatını kaybedebiliyor.

Haberin Devamı

Ayrıca bu hastaların psikolojileri de çok farklı. İkili diyalogların hastayı olumsuz etkilemeyecek şekilde olması önemli.

FARKINDALIĞI AZ OLAN HASTALIK21’İNCİ KROMOZOMUN OYUNU

21 Mart, Dünya Down Sendromu Günü olarak biliniyor. Bu günde gerçekleştirilen etkinliklerle, hastalığa dikkat çekiliyor. Down Sendromu, 21’inci kromozomun iki yerine üç kopyasının olması sonucu ortaya çıkıyor. Bu genetik hata, genellikle yumurta ve spermin döllenmesinden hemen sonraki miyoz bölünme sırasında gelişiyor. 35 yaş üzerindeki anne adaylarında, yumurta hücresinin yaşlanması nedeniyle daha sık görülüyor.

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ela Tahmaz Gündoğdu, anne karnında teşhis edilebilen Down Sendromu’na sahip çocuklarla ilgili şunları anlattı: “Bu gruptaki çocukların özel bir yüz yapıları vardır. Gelişimde gerilik, konjenital kalp hastalığı, hipotiroidism sık görülür. Ayrıca kemik ve eklem problemleriyle böbrek sorunları olabilir. Diğer çocuklara göre daha sevecen ve duygusallar, bu ihtiyaçlarını karşılayacak davranışlar sergilenmeli. Ailelerin özellikle ilk yıllarda sabırlı olmaları gerekir. Özel eğitimlere önem verilmeli ve evde rahat edebilecekleri bir ortam sağlanmalı.”