Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Astana’-daki çatışma-sızlık bölgeleri anlaşmasından sonra Suriye genelinde rejimin ve muhaliflerin elinde tuttuğu yerlerle ilgili genel bir sükûnet vardı. Ancak Şam rejiminin İdlib’e hücum etmesi ve Rus üslerine yönelik saldırılar ateşkesin garantörü olan Türkiye, Rusya ve İran arasında tansiyonu artırdı. O nedenle de 3 milyon civarında insanın yaşadığı İdlib’de tedirginlik had safhada. Özellikle de Şam rejiminin havadan ve karadan saldırılarına hedef olan İdlib’in güneyinde. Dolayısıyla da o bölgedeki siviller arasında yayılan can korkusu nedeniyle kuzeye doğru bir hareketlilik söz konusu. Yani Astana anlaşması öncesinde sıkça gündeme gelen Türkiye’ye yönelik yeni bir toplu göç dalgası kâbusu yine vizyonda. Hatta bu yönde endişe verici gelişmeler de var. Örneğin dün konuştuğum Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık’ın bu konudaki tespitleri şöyleydi:
“O bölgede bundan önce üç dört kere evlerini terk ederek yer değiştirmiş, çadırlarda yaşayan siviller var. Bunlar kırsalda yaşayan, ağırlıklı olarak hayvancılık yapan insanlar. Şimdi o bölgede havadan bombardıman, top, atışları nedeniyle ciddi can kayıpları oldu ve bu insanlar Türkiye sınırına doğru harekete geçtiler. Şu an 132 bin civarında insan geldi bizim sınıra. Fakat bizim oradaki araştırmalarımıza göre eğer durum bu şekilde devam ederse yani çatışmasızlık anlaşmasına riayet edilmezse yarım milyona ulaşacak bir potansiyel hareketlenmiş durumda.”
Bu 132 bin kişi nerede şimdi?
“Bunlar Reyhanlı tarafından, Cilvegözü kapısından girdiğinizde Türkiye sınırına yakın yaklaşık 10-20 kilometre mesafedeki muhtelif yerlerdeler. Gelenleri daha önceden hazırlamış olduğumuz kamplarımız, yerlerimiz var, oraya alıyoruz fakat birden fazla yüklendiği için sahada AFAD ve Kızılay ekipleri gece-gündüz çalışıyorlar. Şu anda orada bin civarında bir çadır kuruldu. Bu çok hızlı bir şekilde 2 bin ve üzerine çıkacak. Gelenlerden bir kısmı zaten Hama kırsalında kendi çadırlarıyla yaşayan insanlardı, onlar da beraberinde getirdikleri çadırlarını bizim altyapısını oluşturduğumuz yerlere kurdular. Şimdi biz onlara gıda desteği, ekmek, su veriyoruz.”
Neden Fırat Kalkanı bölgesine gitmiyorlar?
“O tarafa geçemezler çünkü arada PKK’nın elinde olan Afrin bölgesi var. Dolayısıyla da güvende oldukları yer İdlib’in kuzeyine doğru çıkıyorlar. Özellikle de Türkiye’ye yakın yerleri vuramazlar diye sınıra yakın bölgelere.”
Peki ya Türkiye’ye geçmek isterlerse?
“Sanmıyorum çünkü biz bunları tamponlayacak Suriye içerisinde kapasiteler oluşturduk oluşturacağız. Hali hazırda kamplarımızın içindeki çadır sayısını artırdık, şu anda dışarıda çok insan yok. O bölgede gelişecek en kötü senaryoya karşı hazırlığımızı yapıyoruz. O noktada Türkiye’ye yönelik bir tehdit olacağını düşünmüyorum ama olası bir İdlib’in içerisini hedef alacak bir kaos durumunda çok ciddi can kaybı olur.”
Özetle; çözüldü çözülüyor denilen Suriye krizi yeniden alevlenmiş durumda. Bunda ABD’nin körüklemesi kadar son perdede hangi oyunu sergileyeceği flu olan Rusya ve İran’ın da payı var. Yani hiç kimse Türkiye gibi açık ve net değil...