Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün sabah Abdi İpekçi’nin Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başındaydık. Üstatlar ve meslektaşlarla Abdi Bey’i, katledilişini, gazeteciliğini konuşurken artık gelemeyenleri, gelemeyecekleri anımsadık. Örneğin, Milliyet’in efsanelerinden Mete Abi’yle (Akyol) son olarak 37’inci buluşmada bir aradaydık. 38’inci buluşmaya da Abdi Bey’in ölümünden sonra onun koltuğuna en uzun süre oturan eski genel yayın yönetmenlerimizden Doğan Abi’yle (Heper) kol kola gelmiştik. Sağlık nedenleriyle uzun süre ayakta kalamıyordu ama bana tutunarak anma etkinliğinde baştan sona dimdik durmak için inatla direnmişti. O gün Abdi Bey’in mezarı başında yaptığı son konuşmasında da “Onun hatıraları önünde hürmetle her zaman eğiliyorum ve onu hatırlamak için de odamda halen resmini ilk gündeki gibi muhafaza ediyorum” demişti...

Haberin Devamı

İçimiz acıdı... Hem artık onların yokluğundan hem de Milliyet’in bazılarına göre yeni ama bize göre eski binası, daha doğrusu yuvasını göremeyecek olmalarından. Çünkü Milliyet’in duvarları, her köşesi Abdi Bey’le birlikte O’nun yol arkadaşlarının fotoğraflarıyla dolu. Yani yıllar içinde tek tek yitirdiğimiz Turhan Aytul, Namık Sevik, Doğan Heper, Hasan Pulur, Orhan Tokatlı, Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Örsan Öymen, Metin Toker, Teoman Erel, Güngör Gönültaş, Halit Çapın, Özer Oral, Şükrü Gülesin, Gündüz Kılıç, Altan Erbulak, Yalçın Çınar, Vasfiye Özkoçak, Nilüfer Yalçın ile adlarını burada yazamadığım abilerimiz, ablalarımız “meşaleyi” emanet ettikleri Milliyet’in genç kuşağıyla 24 saat iç içe yaşıyor... Bunda da şimdilerde Abdi Bey’in koltuğunda oturan ve Milliyet Okulu’ndan yetişen Genel Yayın Yönetmenimiz Mete Belovacıklı’nın imzası var... O nedenle de Milliyet’in yaşayan kıdemli abilerinden biri olarak, unutmamak, unutulmamak adına bundan daha ötesi ne olabilir diye düşünüp, gururlandık. Sonrasında da hocanın duası ve Nükhet İpekçi’nin 40 yıldır bıkmadan usanmadan dile getirdiği “Öldür diyenler yargılanmadı. Etrafı toz duman edenler yargılanmadı, delilleri yok edenler yargılanmadı” sözleriyle cinayetin hâlâ aydınlanmamış olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleştik. Ve hep birlikte Abdi Bey’in sokakta rahatça dolaşan kalleş tetikçisi ve perde arkasındaki katillerini öfkeyle lanetledik. Ardından da Abdi Bey’in hemen karşısındaki adada bulunan geçen yıl yitirdiğimiz gazetemiz sahibi Erdoğan Demirören’in kabrini ziyaret ettik...

Haberin Devamı

***

Öğleden sonra ise Milliyet’in bulunduğu Bağcılar’daki Demirören Medya Center’da Abdi Bey’in dönemin ünlü siyasileriyle röportajları, ses kayıtları, aile ve meslek yaşamındaki fotoğraflarından oluşan çok anlamlı bir serginin açılışı ve üstatların katılımıyla gerçekleşen söyleşiler vardı. Orada da Abdi Bey ve gazeteciliği anlatıldı. Kapanış konuşmasını da Nükhet İpekçi yaptı. Hepsinin detayları da gazetemizin sayfalarında yer alıyor. Dolayısıyla, biz de Milliyet Ailesi olarak hepimizi çok heyecanlandıran bu serginin biraz da görünmeyenlerini anlatalım istedik. Çünkü orada da Abdi Bey katledildiğinde daha doğmamış olan Kurumsal İletişim ve Pazarlama Direktörümüz Rozli Mazon ve ekibinin son bir ayda Nükhet İpekçi ile defalarca bir araya gelmesi, İpekçi’nin evinden ve Fotoğraf Arşiv Sorumlumuz Ayşe Kavuk’un çabasıyla Milliyet Gazetesi arşivinden derlenen yüzlerce fotoğrafın tek tek gözden geçirilmesi, günlerce süren ses kayıtları, röportajların dinlenmesi, zaman nedeniyle etkilenenler için de CNN Türk ve Kanal D’den teknik destek alınması ve ortaokul-lise anı defterlerinin özenle dijital ortama yüklenmesi gibi Abdi Bey’in çok önem verdiği emek ve titizliğin en başarılı örnekleri var. Dolayısıyla, bu da Milliyet’te geçmişe bağlılık ve ahde vefanın bayrak yarışı misali elden ele geçtiğinin en güzel örneği. Yani Abdi Bey’siz geçen bu 40 yılın en yakın tanığı olarak dememiz o ki; Milliyet Ailesi için dün çok anlamlı, özel bir gündü ama aslında bu her gün böyle ve yarın da öyle olacak. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün...