Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir önceki sandık sınavından (01 Kasım 2015) bu yana terör, darbe girişimi, OHAL, referandum gelişmeleriyle yüklü “sıcak” bir dönem geçirdik. Dolayısıyla da ülkece “Bekle ve Gör” ruh halindeydik. Hem siyasi hem de ekonomik açıdan. O nedenle, herkesin gözü ülkenin geleceğini etkileyen bu referandumdaydı. Nitekim kampanya sürecinde sahaya yansıyan çekişme, hava ve sandığa gösterilen yoğun ilgi de bunun açık kanıtı oldu. Aslında bu referandum bana 6 Eylül 1987’deki bazı siyasetçilerle ilgili yasakların kaldırılmasına dönük oylamayı anımsattı. O zaman da son derece çekişmeli bir referandum süreci yaşanmış ve çok az bir farkla Evet kazanmıştı. Ama o gün “Evet”i savunan iktidar değil karşı taraftı ve halkı ikna etmeye başarmıştı. Bu kez ise iktidarın savunduğu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yine kıl payı bir “Evet” kararıyla onaylandı ve yeni bir döneme girildi. Tabii siyasi tercihler açısından ortaya çıkan üç parçalı bir Türkiye fotoğrafıyla. Çünkü ortaya çıkan tabloya göre Trakya, Ege ile Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu “Hayır”cı, geri kalan ise “Evet”çi oldu... Ve bu haliyle de 1 Kasım seçimleriyle benzerlik gösterdi. İşte bu noktada da aslında tartışılması gereken konu şu:

Haberin Devamı

Bu uzun kampanyanın neticesinde halk neyi oyladı? Yani sandığa gerçekten ülkenin geleceğini etkileyecek bir anayasa değişikliği motivasyonuyla mı yoksa lider ya da parti ideolojisine aidiyet duygusuyla mı gitti?

Ortaya çıkan tablonun daha çok ikinci şıkkı işaret ettiği çok açık ve net. Açıkçası, seçmen genellikle anayasa tercihlerinden ziyade her seçimde olduğu gibi bir siyasal davranış gösterdi ve parti disipliniyle oylarını kullandı.

***

7 Haziran seçimleri sonrasında her teklife “Hayır” diyerek 1 Kasım’da AKP’ye yeniden tek başına iktidar yolunu açan MHP Lideri Bahçeli bu kez de tam tersine “Evet” diyerek Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gelmesinde etken oldu. Ve siyasi yaşamı boyunca AKP’ye sunduğu imkânlara bir yenisini ekledi. Gerçi son 48 saatte hafif bir yalpalama yaşadı ama yine de MHP’nin oylarını “Evet” olarak işaret etti. Tabii kaldığı kadarıyla çünkü Bahçeli’nin 7 Haziran sonrasındaki anlaşılmaz tavırları nedeniyle zaten oy oranı düşmüş, İstanbul’daki oy oranı ise HDP’nin gerisinde kalmıştı, dahası, bu oran parti içindeki “Hayır”cıların tepkisiyle de oldukça kan kaybetmişti. Şimdi ise zirve yaptı denilebilir. Çünkü kendisinin oy kullandığı sandıkta bile ezici çoğunlukla hayır oyu çıktı. Dahası, İstanbul’daki oyları da AKP’ye eklenmedi. Yani Bahçeli’nin tuttuğu taraf kazandı ama kendisi kaybetti...

Haberin Devamı

***

Bu tablodan ortaya çıkan bir başka sonuç da CHP’nin durumu. Evet CHP Genel başkanlığına geldiğinden beri girdiği bütün seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu’nun savunduğu Hayır cephesinin oylarında ciddi artış oldu, örneğin İstanbul’da “hayır”ların oranı yüzde 50’yi buldu ama bunu CHP’nin yüzde 30’lardaki oyunu patlama yaptı gibi görmek doğru değil. Çünkü burada HDP’nin yüzde 10’luk oy oranı ve diğer “Hayır”cı partilerin katkıları da var. Dolayısıyla da bu sonuç CHP’ye bir özgüven getirir ama bundan sonraki siyaset döneminde sürdüreceği politikaları doğrular mı ya da yapılacak ilk seçimde aynı başarıyı getirir mi noktası tartışılır, tartışılacaktır da...

Haberin Devamı

Özetle; yarından itibaren her partide bir kaynama olacağı açık. Elbette MHP’de daha fazla olacak. Belki CHP ve AKP’deki kaynamanın kamuoyuna yansıması daha geç olabilir ancak siyasetteki tartışmanın ve kutuplaşmanın önümüzdeki süreçte de devam edeceği çok açık. İşte bu noktada ülkeyi yönetenlere düşen görev de “Evet’iyle “Hayır’ıyla herkesi kucaklamak... Çünkü artık ülkede gerilimin, kutuplaşmanın azalması, milletin rahatlaması ve sakin bir döneme girilmesi gerekiyor...