Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, “bağımsızlık referandumu” konusunda ısrarlı. Hem de Türkiye, İran gibi komşu ülkeler ile ABD, Avrupa Birliği (AB) gibi müttefiklerden gelen negatif tepkilere rağmen. Yani herkes “Vazgeç yoksa sıkıntı olur” diye uyarıyor ama o “Kimseyi takmam, bildiğimi yaparım” havasında. Gerçi son dakika gelişmesi olarak bir pazarlık söz konusu ama o da vazgeçme değil, daha çok birkaç ay erteleme üzerine... Dolayısıyla da akla gelen soru şu:

Barzani ne yapmak istiyor ya da amacı nedir? Dün konuştuğum MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in bu soruya yanıtı şuydu:

Haberin Devamı

“Bölgesel şartlar bakımından bugün için yani kısa vadede reel şartlarda referandumun yapılması ve bu sonuca göre bağımsız bir Kürdistan’ın kurulabilmesinin maddi ve siyasi şartları yok. Barzani de bunları biliyor ama siyasi olarak güç elde edebilmek, pozisyonunu güçlendirmek istediği için bir referandum olayını gündeme soktu. Kürt siyaseti içinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin şartları içerisinde kendisine yeni bir güç devşirebilmek amacıyla bu talebini ortaya attı.”

Yani bu referandum oylanırsa bağımsız Kürdistan bugün için sonucu olmayan bir durum. Ancak hem Barzani’nin güç devşireceği hem de ABD ve İsrail’in verdiği destek çerçevesinde Irak Kürtlerinin bağımsızlık mücadelesinin sürekliliğini korumaya devam edeceği de bir gerçek... Bu bağlamda merak edilen de Türkiye’nin alacağı tavır ya da yapacağı hamleler. Öneş’in buna dönük öngörüsü de şöyleydi:

“Türkiye şimdilik referandumun yapılmaması gerektiğini, bunun bölge için yeni riskler yarattığını söyledi, söylemeye devam edecektir. Tabii ki Barzani’yle bugünkü Irak Kürdistan Bölgesi’yle olan ilişkilerini de dengeli bir şekilde koruyarak çünkü ekonomik ve siyasi ilişkiler çerçevesinde Türkiye için önemli Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi.”

Sadece sözel olarak tepki vermek dışında bir durum söz konusu değil yani?

“Şartlar, gelişmelerin ortaya çıkaracağı yeni durumlar ve yeni güç dengeleri içerisinde şekillenecektir. Burada Barzani kendi başına inisiyatifini sonuçlandırma imkânına sahip olmadığı gibi, Türkiye de tek başına arzu ettiği sonuçları alabilecek askeri, siyasi ve ekonomik kabiliyete sahip değil bunu görmemiz lazım. Bölgedeki bu gelişmeler özellikle ABD ve Rusya’nın başat rol oynadığı eksenler çerçevesinde gerçekleşiyor. Hem bölgesel güç dengeleri hem de küresel güç dengeleri bugün için pozisyonlarını güçlendirme ve Ortadoğu’nun yeni şekillenmesi içerisinde kazançlarını hesap etme arayışı içerisindeler.”

Haberin Devamı

Domino etkisi

Barzani’nin ısrarı nedeniyle ortaya çıkan bir başka endişe ise referandum sonuçlansın sonuçlanmasın bu durumun Suriye Kürtlerine de yansıması, yani domino etkisi yapması. Öneş’in bu konudaki tespitleri de şunlardı:

“Şüphesiz bu gelişme Suriye Kürtlerini de etkileyecektir. Ve de Ortadoğu’daki Kürt siyasetine bir ivme kazandıracaktır. Özellikle PYD’nin statü arayışlarında da belirli bir değişim, yeni şartlar ortaya çıkacaktır. Tabii bu durum sadece PYD’nin ya da Türkiye’nin iradesiyle şekillenecek bir olay değil. Suriye’nin, Irak’ın meşru güçlerinin sistemlerinin, özellikle İran’ın ve başat güçler ABD ile Rusya’nın yeni güç dengeleri oluşturma şartları çerçevesindeki pozisyonlarıyla ortaya çıkacaktır.”

Haberin Devamı

Peki, bu durumda Türkiye ne yapacak, yapmalı?

“Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Türkiye başarılı bir hamle yaptı. Ancak ABD ve Rusya’yla ilişkilerinin yarattığı sınırlar çerçevesinde kaldı. Şimdi Türkiye’nin alacağı yeni pozisyon ise yine Rusya, ABD ve İran’la da bağlantılı bir olaydır. Bu çerçevede Esad rejimiyle olan sorunlarının ortadan kalkmaması Suriye’deki PYD meselesinde Türkiye’yi güç durumda bırakıyor. Suriye rejimiyle bugün için bir ilişki geliştirmedikçe, PYD’nin yarattığı risk devamlılığını koruyacaktır. ABD’nin Kürt politikası karşısında Türkiye’nin risklerini azaltıcı bir siyaset oluşturabilmek için Suriye, Irak, İran ve Rusya ile bir stratejik eksen çerçevesinde hareket etmesi gerekiyor. Tabii bu eksende olmak ABD ile ilişkilerin sıfırlanması anlamına da gelmiyor, gelmemeli...”