Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Terörün zirve yaptığı 1992-93’lü yıllarda PKK’ya karşı çeşitli tarihlerde “girdi-çıktı” halinde kısa süreli “sınır ötesi operasyonların” ardından Irak topraklarındaki en büyük harekâtlardan biri Ekim 1992’de düzenlendi. Yaklaşık 15 bin asker, tank, helikopter ve hava gücü destekli askeri birlik ile Irak’a girdi. 20 gün süren operasyonda Genelkurmay Başkanlığı 1452 PKK’lının öldüğünü veya yaralandığını açıkladı.
TSK, Irak topraklarında “Çelik” adı verilen en kapsamlı sınır ötesi operasyonu da Mart 1995’te gerçekleştirdi. 35 bin asker tankların eşliğinde 4 koldan Kuzey Irak’a girerek, PKK kamplarını hedef aldı.
O yıllarda Türkiye’ye sızarak eylem yapan teröristlere karşı geliştirilen bir başka hamle de Barzani’nin desteğiyle Irak topraklarında konuşlandırılan karakollardı. Çünkü Barzani o zamanlar Türkiye’nin yanında havasındaydı, hatta PKK’ya karşı saf tutuyordu. Yani bugünkü gibi “PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz” şeklinde sözler sarf etmiyordu. Dolayısıyla, beklenti yüksekti. Neler yaşandığını o dönemde bölgede kurmay subay olarak görev yapan emekli tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:
“1992’de terör zirvedeyken Barzani çağrıldı. O zaman tabii böyle havası falan yoktu. Görüşüldü. Dedi ki: ‘Bizim bölgede karakollar kuralım, teröristlerin geçiş çıkış yerlerini tutalım.’ Bunun üzerine, Irak topraklarında kritik yerler tespit edildi. Türkiye tarafından 40 tane karakol inşa edildi ve her birinde 65 peşmerge görevlendirildi. Her peşmergeye de ayda 100 dolar verildi. Yani aylık 260 bin dolar para ödendi. Bu 1992’den 2004 yılına kadar sürdü. 2004 yılında Silahlı Kuvvetler baktı ki bütçesinden o kadar para çıkmasına rağmen terörist giriş çıkışları etkilenmedi. Bunun üzerine de bu ödemeyi kaldırdı.”
Yararı olmadı yani?
“Sınır ötesi harekâtta işbirliği, destek istendi ve de PKK’nın giriş-çıkışlarını kontrol eder diye beklendi ama genellikle hayal kırıklığına uğradık Silahlı Kuvvetler olarak. Ya PKK’ya haber önceden giderdi operasyon yapılacak diye ya da terörist geliş-gidişleri görmezden gelinirdi. Yani Barzani hiçbir zaman samimi davranmadı. Nitekim Kandil onun bölgesinde. Kuzey Irak’taki PKK kampları Avaşin, Zap, Hakurk, Metina onun topraklarında. Niye hiç müdahale etmedi?”
Bunlar Barzani’ye sorulmuyor muydu?
“Çok ikaz edildi de birçok bahanelerle, ‘Durduramıyoruz, geçiyorlar’ diyordu. Kamplar sorulduğunda da ‘Türkiye yıllardır etkisiz hale getiremiyor, ben nasıl getireceğim’ diye geçiştiriyordu. Yani sonuçta yardım eder gibi görünüyor fakat PKK’yla işbirliği halindeydi sürekli. Peşmergenin özelliği bu, onlar liderlik, iktidar mücadelesine tutuştuğu anda birbirlerine düşüyorlar, iktidar mücadelesi yokken ise aralarında bir problem yok. Zaten Barzani PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmediğini de söylüyor. 2013’te İmralı’daki Öcalan’ın isteğiyle Kürt kongresini toplayan ve ‘Sayın Öcalan’ın da aramızda bulunmasını isterdim’ diyen bir adam.”
Özetle, o günlerde gizliden PKK’nın yanında duran Barzani, bugün aleni yan yana. Yarın ne olacağı da belli. Yani Türkiye’nin hassasiyeti boşa değil...