Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye ve Suriyeli gençler arasında karşılıklı öfke patlaması yaşanmadığı gün geçmiyor. Dahası, sosyal medyadaki “Ülkemde Suriyeli istemiyorum” içerikli kampanyalar ve Suriyelilerin kendi içinde çeteleşme hareketleri ivme kazanmış durumda. Yani sadece Türkler değil Suriyeliler de rahatsız ve karşılıklı öfkenin giderek arttığı çok net bir biçimde gözlemleniyor. Çünkü Suriye olaylarının başlangıcı kabul edilen 15 Mart 2011 tarihinden günümüze kadar ülkemiz yoğun bir göç akınına maruz kalmasına rağmen pek önemsemedik. Misafir mantığıyla “Nasıl olsa dönecekler” dedik, hatta döndüklerinde Türkiye adına iyi niyet elçileri olacağını sandık. Tabiki yanıldık. Dönmeleri söz konusu olmadığı gibi, başlangıçta kırmızı çizgimiz olarak gösterilen 100 bin Suriyeli mülteci sayısı 3.5 milyonu (3 milyon 038 bin 483’ü biyometrik verileri alınarak kayıt altına alınan, diğerleri kayıt dışı)aşmış ve 81 ilin tamamına dağılmış durumda. Kayıt altındakilerin 1.4 milyonu ise 18 yaş altı, yani çocuk ya da okula gidip eğitilmesi, eğitilmediğinde de her türlü tehlikeye açık olan grup. Ve bu rakam 19-24 yaş arasındakiler eklendiğinde de 2 milyonu buluyor. Bunun ne demek olduğunu İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi(İGAM) Başkanı Metin Çorabatır anlatıyor:
“Eğer önlem alınmazsa, özellikle eğitim konusunda gerekli adımlar atılmazsa bunlar sokakta olacaklar. Onları Türk toplumuna bağımlı kılacak bir sosyal uyum, kendilerinin Türkiye’ye ait olduklarını hissettiren bir mekanizma oluşturulmazsa terör örgütleri de uyuşturucu ve diğer organize suç çeteleri de buradan nemalanır, onlar için büyük bir insan kaynağı olur.”
Eğitimde atılan adımlar var ama?
“Eğitimdeki istatistikler de çok sağlam değil. Çocuk yaşta olanların, yani okul öncesi yaş ilk ve orta eğitim içinde öğrenci sayısı 400 bine ulaştı. Kayıt açısından bir başarı elde edildi ama okulların içine baktığımız zaman sorunlar var. Birinci sınıfta Türkçe öğrenemiyorlar sonrada sistem otomatik olarak bunları ikinci sınıfa geçiriyor. Türkçelerini ilerletmek için şimdi destek öğretmenleri bulundu yaz kursları yapılıyor. Tabi birde ülkelerinde okurken eğitimi bırakanlar var, kaç sene önce kaçtıysa o günden bu yana okula gitmiyorlar. Okul imkanları olsa bile ailelerini geçindirmek için haftalık 100-150 liraya çalışıyorlar. Aynı semtlerde yaşadıkları için kendi aralarında arkadaşlık kuruyorlar. Türk çocuklarla da iletişimleri çok az..”
Özetle dememiz o ki; şu ana kadar yaşadıklarımız buzdağının görünen yüzü, asıl tehlike dipte ve geliyor. Dahası önlem konusunda da Türkiye yine yalnız. Örneğin yarın Dünya Mülteciler Günü...Dünya liderleri ülkelerindeki şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca insan için yardım, dayanışma üzerine cafcalı laflar ederek umut tabloları çizecekler. Tabi sanal olarak. Çünkü sürekli “Mülteci krizinde yük sadece birkaç ülkeye yıkılamaz, küresel yük paylaşımı gerekiyor “ diyorlar ama şu an dünyada en fazla mülteci barındıran ülke Türkiye’ye destek olmak yerine seyrediyorlar. Hem de bu sorunun doğrudan kendilerini de ilgilendirdiğini bilmelerine rağmen...

Helikopterlere HTS tamam ya diğerleri

Şırnak’ta 13 askerimizin şehit olduğu helikopter kazasının ardından gündeme gelen Engel Tanıma Sistemi(HTS)’nin yokluğu Başbakanın “acil alım” talimatıyla kağıt üzerinde giderildi. Üç ay içinde tüm helikopterlere takılmasının ardından da sis, kötü hava koşulları veya Yüksek Gerilim Hattı kazaları büyük ölçüde önlenecek. Çünkü helikopter bir tepeye ya da maniaya yaklaştığında, sistem ‘dikkat et, çarpacaksın’ diye pilotu uyaracak. Tabi uçulan bölgedeki verilerin doğru, güncel olması ve uçuş planının dikkatli yapılması kaydıyla...Peki her ikisinin de eksiksiz olması halinde artık hava araçlarının emniyetli uçuşları sağlandı denilebilir mi? Bu soruya Hava Kuvvetleri uçuş okullarında uzun yıllar komutanlık ve öğretmenlik yapan emekli bir generalin yanıtı hayır. Nedeni de şu:
“Teröristlerce helikopterlere yönelik füze saldırısı riski çok yüksek. O nedenle tüm helikopterlerde Füze İkaz Sistemleri’nin de olması gerekiyor. Hem radar güdümlü hem de omuzdan atılan ısıya güdümlü füzelere karşı. Örneğin Radar İkaz Alıcısı, herhangibir radar füze atmadan evvel helikoptere kilitlendiğinde biraz sonra ateş edecekler diye uyarıyor. Füze atıldığı zaman da daha büyük eko meydana getiren alüminyum parçacıkları atarak helikopteri koruyor. Yine omuzdan atılan ısı güdümlü füzelere karşı sistem de atıldığı anda füze ikazını alıyor onu aldığı anda da yanıltıcı ısı topları atıyor. Onlar egzostan çıkan ısıdan daha fazlasını yaydığı için füze ona gidiyor.”
Füze savunma sistemleri büyük olasılıkla helikopterlerin çoğunda bulunuyor. Ancak herhangi bir eksiklik ve atlama söz konusuysa bunların da acilen gözden geçirilmesinde yarar var. Özellikle de ABD’nin YPG’ye ağır silah desteği yaptığı şu dönemde. Çünkü o silahların arasında omuzdan atılan ısıya güdümlü füzeler var ve bunların sadece Rakka operasyonunda kullanılmayacağı da çok açık...