Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tunceli’deki şehitleri kalplerimize gömdük, helikopterin düşüş nedeniyle ilgili soruşturma ise sürüyor. Şu ana kadarki açıklamalar helikopterin dağa çakılma nedeninin kötü hava koşulları olduğu yönünde. Yani herhangi bir dış müdahale, terör saldırısı söz konusu değil, teknik bir arıza olup olmadığı konusunda da henüz bir bulgu yok. Dolayısıyla da üzerinde önemle durulması gereken nokta şu:
TSK’nın ve Emniyet’in en çok kullandığı helikopterler arasında yer alan, dahası, bugüne kadar 20 civarında düşmesine rağmen teknolojik üstünlüğünden, güvenilirliğinden söz edilen Sikorsky olumsuz hava koşullarına nasıl yenildi? Ya da kaza anına kadar uçuş planının önemli bir bölümünü sorunsuz tamamlayan, hatta şehit polis memuru Mesut Özdemir’in havadayken cep telefonundan canlı yayın yaptığı helikopteri düşüren kötü hava şartları ne olabilir? Örneğin sadece sis yeterli mi?
Dün bunlara yanıt bulmak amacıyla Hava Kuvvetleri uçuş okullarında uzun yıllar komutanlık ve öğretmenlik yapan emekli bir generalle konuştum. Öncelikle söylediği şuydu:
“Şimdi birçok senaryo üretilir; helikopter düşürüldü, şöyle oldu, böyle oldu diye. Bana göre, bu helikopter kalktığı yerden emniyet irtifaını alacak şekilde alet şartlarına uygun uçuş planı uygulamamış ve bulut ya da sis nedeniyle pilotların his yanılması dediğimiz vertigo hadisesi olma ihtimali çok yüksek.”
Nasıl yani?
“Bulut içinde helikopterde titreşim olur, o titreşim de pilotların kolaylıkla vertigo olmasına, yani his yanılmasına yol açar. Diyelim ki helikopter düz uçuyor ama pilot yatışta olduğunu hissediyor ve onu düzeltmeye kalkıyor, o zaman da helikopteri anormal duruma sokuyor. Burada da büyük olasılıkla helikopter tepeyi aşmak için tırmanırken buluta girdi ve aynı olay yaşandı. Maalesef bu kural değişmiyor. Örneğin, ben ilk teğmen olduğum 1973 yılında bu şekilde bir uçağımız düştü. Bulut içine girdi, pilot vertigo oldu ve yere çakıldı.”
Bu gibi durumları önlemek için pilotun nasıl davranması gerekir?
“Buluta gireceği zaman helikopteri uçuran kendi sistemi otomatik pilotun devrede olması gerekiyor. Nasıl Cruise sisteminde sürati ayarlarsın, otomobil aynı hızla gider bunda da aynı. Bugün bütün yolcu, Hava Kuvvetleri’nin savaş uçaklarında, helikopterlerde oto pilot var, onu devreye koyduğu zaman helikopteri uçurmaya başlar. Bu helikopter o kadar akıllı ki şimdi diyelim ki havada olduğu yerde dursa ileri geri gitmez, durduğu yerde yalnız irtifayı değiştirerek önündeki tepeye çarpmamak için yukarıya tırmanır. Tabii uçtuğunuz bölgedeki en yüksek tepenin en az 600 metre fazlasını öngören verilerle uçuş planı yapılırsa. Bu helikopterlerde bir de yere çarpmayı önleyici sistem var. Bir tepeye ya da maniaya yaklaştığınızda, ‘Dikkat et, biraz sonra çarpacaksın’ diye pilotu uyarıyor. Yani dikkatli uçuş planı ve pilotun mutlaka helikopterin durumunu gösteren aletine güvenmesi lazım.”
Her buluta girilmez
Sikorsky’deki teknolojinin sadece vertigo riskini engellemediğini, radar sistemiyle bulut cinslerini de ayırt ederek pilotu uyardığını da belirten general, “Çünkü her buluta girilmez” diyerek şöyle devam etti:
“Helikopterler ve uçaklar için asıl tehlike şimşek çakan, yere elektrik akımı veren oraj bulutlarıdır. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda daha çok olur, tepesi de örs gibidir. Yerden bir iki bin feet irtifalardan başlar, 35 bin feet’e kadar çıkar, öyle büyük bulutlardır. Adana’dan kalkan bir THY uçağı düşmüştü, hacca gidiyordu. O uçağın düşme nedeni orajdır, elektrik çarptı. Orajın içinde futbol topu büyüklüğünde dönen buz parçaları vardır, bir de elektrik akımı olur. Uçaklar oraj bulutlarına girmez zaten yanından sağından solundan geçerler. Bir tarihte bizim F- 16’lar altından geçti hepsinin radar antenleri ve üzerinde taşıdıkları füzelerin başlıkları kırıldı oraj nedeniyle. Bazen şu da olur; orajın altından geçerseniz, aşağı doğru akım vardır, uçağı yere bile çarptırır yani.”
Peki, bu kadar teknolojik donanıma rağmen kötü hava koşulları helikopteri nasıl düşürüyor?
“Kaza elbette olur ama dikkat ederseniz hep deneyimli pilotlar. Belli uçuş saatinin üzerindeki pilotlardaki en büyük tehlike kendine aşırı güven. Ben bunu uçururum, sorun yaşamam diyor. Mesela İstanbul’da kuleye çarpan helikopterde de aynı durum yaşandı. Kulenin varlığı Google Earth da bile görülüyor. Helikopter pilotları kuleleri, yüksek gerilim hatlarının hepsini işaretlemek zorunda haritalarında. Helikopteri, uçağı yenen hiçbir pilot olmamış daha... Bir başka sorun da helikopter göreve giderken hazırlıkların tam olup olmadığını kontrol eden uçuş yöneticileri. Hava Kuvvetleri’ndeki en büyük endişem de şu an sistemi yürüten yeterli tecrübedeki insanların azalmış olması...”