Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ortadoğu’-daki krizin son dalgası Katar’ı yalnızlaştırma ya da hizaya çekme operasyonuyla başladı, İran’daki, DAEŞ’in üstlendiği terör saldırısıyla gelişerek İran-Suudi Arabistan gerginliğine evrildi. Aslında, tamamı İran odaklı ama ilk aşamasında durum daha bir gizemli gibiydi. Şimdi ise cin şişeden çıkmış durumda ve iki ülke arasında karşılıklı savaş tamtamları çalınıyor. Hem de bu kez Yemen’de olduğu gibi vekâlet değil doğrudan bir savaş olasılığı söz konusu. Tabii vekâlet durumu ABD için hâlâ geçerli. Çünkü o bu oyunda da her zamanki gibi sütre gerisinde. Yani senarist yine aynı ama bu kez İran ve Suudi Arabistan bilfiil başrolde. Bölgede “Benim de borum öter” diyen diğer küresel güç Rusya ise tam anlamıyla kulağının üstüne yatmış durumda... Açıkçası, bölgeyi Sünni-Şii ekseninde durdurulması çok zor bir yangın yerine çevirebilecek bir “çılgınlık” için eller tetikte. Peki İran veya Suudi Arabistan böyle bir çılgınlığı göze alabilir mi? Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’in bu soruya yanıtı “asla”ydı. Niyesi de şuydu:
“Suudi Arabistan’a kızan, nefret eden birçok ülke var bölgede, kendi halkı arasında da sorun var. Böyle bir savaş Suudi monarşisinin değişimine, farklı bir yapının ortaya çıkmasına ve yıllarca sürecek bir savaşa da neden olabilir. Suudiler mümkün olduğu kadar kendi rejimlerinin değişmemesi, Suud hanedanının devam etmesine dönük gereken tedbiri alıyorlar ve çok fazla olaya girmiyorlar. Onun için Katar’ın başındaki adamı hizaya sokmaya çalışıyorlar. Girmezse, sokamazlarsa daha evvel defalarca yapılmış bir darbeyle akrabalarından biri getirilmek suretiyle Katar hizaya sokulabilir.”
Yani bu varsayıma göre, savaş çıkarsa, Suudiler için rejim değişikliği; politikasında ısrar etmesi durumunda da Katar için yönetim değişikliği söz konusu olabilir. İyi de ya İran bir çılgınlık yaparsa?
“Yapmaz. Niye yapsın durup dururken? İran’ın şu anda bir sürü sorunu var, yatırıma ihtiyacı var. Maliyetleri devamlı artıyor, ihtiyacı olanları karaborsa fiyatla almak durumunda kalıyor. Doğal gazı, petrolünün tamamını satamıyor. Şu an İran’ı çevrelemeye çalışıyorlar. İran Akdeniz’e ulaşmak durumunda. Nasıl ulaşacak? Irak, Suriye, Lübnan üzerinden ancak o zaman etkili olabilir bölgede. Ulaşamazsa bu İsrail’in ekmeğine yağ sürer. Böyle bir savaş hem İran’ı hem Suudi Arabistan’ı bitirir hem de bölgeyi çok daha büyük bir kaosa sokar.”
Rusya’nın tavrı
Bölgede İran ile Suudi Arabistan arasındaki bu gerilimin sonucu gibi, merak edilen başka noktalar da var. Örneğin, İran’la dirsek temasında olan Rusya neden ABD kadar öne çıkmıyor ve de yaşanan bu gelişmelerin direkt içinde olmasına rağmen İsrail niye suskun gibi. Putin’in pragmatik bir politika izlediğini söyleyen Pekin, devam ediyor:
“Rusya bölgede prensip olarak İran’ı destekliyor, onunla ticari, askeri anlaşmaları var ama Suudi Arabistan’a da bir sürü malzeme satıyor. Sonra Suudi Arabistan’la gaz, petrol fiyatlarının azaltılıp, artırılması konusunda faaliyetleri var. Suudi parasını onlar da çekmek istiyorlar. Dolayısıyla, taraf tutmak öyle kolay değil.”
İsrail’in suskunluğu?
“İsrail sesini çıkartmıyor çünkü çıkarırsa bu sefer ona karşı birleşirler. O arka kapı diplomasisiyle hiçbir şey yapmıyor ve hep kazanan oluyor. Çünkü etrafındaki devletler parçalanıyor, istikrarsızlık başlıyor. İsrail’le uğraşacak zamanları kalmıyor İran dahil. İran’la Suudi Arabistan’ı Yemen’de kapıştırdılar, şimdi biraz daha kapıştırıyorlar. Bu arada onların akıllarına bile gelmez İsrail’le uğraşmak. Zaten Suudi Arabistan’ın İsrail’le bir sorunu da yok.”
Ortadoğu’da sular durulmaz yani?
“Putin’in bir lafı var: ABD ile Rusya savaşırsa kimse sağ kalmaz diyor. Doğru söylüyor, ellerindeki silahlara baktığınızda öyle. O bakımdan, öyle çok büyük bir savaş çıkacağını sanmıyorum ama bu çatışmalar Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de uzun yıllar devam eder. Vekâlet savaşları olur ve bu vekâlet savaşları sonrasında ineğin sütü nasıl sağılıyorsa Batılılar da buradaki ülkeleri, emirlikleri sağarlar. Önemli olan, Türkiye’nin burada kendine bir yer bulması, pastadan pay alması, almak için gerekli girişimleri yapması. Pasif durarak bir şey yapamayız. Türkiye mutlaka bu işin içinde, sorunların çözümünde olmalı. Tabii taraf tutmadan, denge politikası uygulamak kaydıyla. Araplar arasındaki olaylarda taraf tutmamamız lazım. Devamlı dost, devamlı düşman diye bir şey olmaz, çıkarlar önemli...”