Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

Cumhurbaş-kanı Erdoğan’ın tam 65 yıl aradan sonra Yunanistan’ı ziyaret eden ilk Türk lider olarak Atina’ya gitmesi, zaten yeterince merak uyandırmıştı. Üzerine bir de “Lozan polemiği” çıkınca, iki ülkede de kızılca kıyamet koptu. Herkes merakta: Şimdi kalkıp da 1923’te imzalanmış, hem de Cumhuriyet’in temellerini atmış Lozan Antlaşması’nı mı değiştireceğiz? Erdoğan
bunu mu istiyor?

Erdoğan’ın kastı

Hayır. Her şeyden önce, Antlaşma’nın değişebilmesi için Lozan’ı imzalayan 8 ülkenin de bir araya gelip, uzlaşıp, imzalaması gerekiyor. Bu zaten imkân dahilinde değil. Dahası, Lozan’ın bir ucundan değiştirmeye kalksanız, sonrasında kimin neresinden tutup çorap söküğü gibi yırtacağını kestirmek imkânsız. Ama tüm bunların ötesinde, Erdoğan’ın “Lozan güncellenebilir” sözünden kastı, zaten Lozan’ı değiştirmek değil.

Haberin Devamı

Ankara’dan kaynaklarıma göre, Erdoğan’ın maksadı, Batı Trakya’daki Türk azınlığın uğradığı haksızlıkları ortadan kaldırmak için iki ülkenin oturup konuşması. Ankara ve Atina arasında imzalanacak yeni bir ikili anlaşma, çözüm yolu olarak görülüyor gibi.

Erdoğan’ın Lozan’ı zikretmesinin sebebi ise, ziyaret öncesinde verdiği mülakatta Yunanlı gazetecinin kendisine Lozan’ın güncellenmesine ilişkin sorduğu soruydu. Yunanlıların dikkatini Batı Trakya Türklerinin sorunlarına daha fazla çekmek için de ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ıyla görüşmelerinde Lozan vurgusunun öne çıkmasına izin vermiş görünüyor.

Sorun Lozan değil

Ama gelelim asıl meseleye. O da Lozan’ın zaten değiştirilmeye ihtiyacının olmadığı. Lozan olduğu haliyle zaten ideal güzellikte! Sorun, Lozan’ın uygulanmasında. Zira Yunanistan, Batı Trakya Türklerine Lozan’da tanınan birçok hakkı teslim etmiyor. Bunu da şöyle savunuyor: “Lozan sadece Müslüman azınlıkların haklarını içeriyor; Türklerden bahsetmiyor.”

Oysaki bu yorum doğru değil. Şöyle ki: Lozan’ın “Azınlıkların Korunması” adı altındaki 37-44 arasındaki tüm maddeleri, Türkiye’deki gayrimüslim (Müslüman olmayan) azınlıkların statüsünü belirliyor. 45. madde de aynı hakların Yunanistan’daki “Müslüman azınlığa” tanınmasını öngörüyor. Ancak Antlaşma’nın diğer hükümlerinde ve konferans tutanaklarında yer alan beyanlarda “Türk” sıfatı geçtiği için, bu azınlığın “Türk” olduğu açıkça anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Buna ek olarak, Lozan Barış Konferansı’nın ortaya çıkardığı siyasi metinlerden “Mübadele Sözleşmesi”nde de “Yunan ve Türk halkları” olarak geçiyor. Dolayısıyla, tüm bu maddeler, Yunan devletini Türk azınlığına anadilde eğitimden dini ibadet özgürlüğüne kadar çok geniş haklar sağlamakla sorumlu tutuyor.

---

Ancak gelin görün ki uygulamada Batı Trakya Türklerine daha kendi müftülerini seçme hakkı tanınmıyor. Kurdukları derneklerde, sivil toplum örgütlerinde “Türk” kelimesini geçirmelerine bile izin verilmiyor. Dahası, birçok hakları kâğıt üzerinde teslim edilmiş görünse de pratikte öyle değil. Mesela, burada 150.000 Türk’ün yaşamasına rağmen sadece 2 adet lise bulunuyor!

Kısacası, Lozan olduğu gibi uygulansa, iki ülke arasındaki sorunlar hakikaten buharlaşır gider... Bununla birlikte, aynı Lozan’a göre bizim de Rum kökenliler dahil tüm gayrimüslim vatandaşlarımıza yönelik yapmamız gereken daha çok şey var. O da başka
bir yazının konusu.