Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz hafta perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus ve İranlı muadilleri Putin ve Ruhani ile Soçi’de Suriye zirvesindeydi. Ben de bu “4. Astana Zirvesi”ni yerinde takip eden gazeteciler- dendim. Dönüş yolunda uçakta Erdoğan’ın sorularımıza verdiği cevaplar, Suriye’deki son durumu açıkça ortaya koydu. O günden bu yana ABD, Rusya ve İran’dan gelen üst düzey açıklamalar da durumu iyice netleştirdi.

ABD-Rusya neyin peşinde?

ABD’nin neyin peşinde olduğu besbelli: Başkan Trump, seçim kampanyasından beri Amerikan askerini Suriye’den çekip yurda döndürmeyi vaat ediyor. Ama bir yandan da kuzey Suriye’deki nüfuzunu kaybetmek istemiyor. Yani YPG üzerindeki gücünü. Bununla birlikte, İran’ın Suriye’deki etkisini kırmanın peşinde. Bu nedenle kuzeydoğu Suriye’de kontrolün Esad rejimine geçmesini istemiyor.

Haberin Devamı

Bulduğu çözüm de şu: Suriye’den çekiliyor gibi yapmak, ama aslında kara gücü YPG’yi burada muhafaza etmek. Bunun için de “Benim yerime Avrupa ülkeleri Suriye’ye asker göndersin” diyor. Türkiye’ye ettiği “Koalisyon güçlerinin kontrolünde bir güvenli bölge kuralım” teklifi işte bu. Deşifresi ise şu: YPG, koalisyon güçleri çatısı altında varlığına devam etsin.

***

Gelelim Rusya’ya. Putin’in asıl derdi, Esad’ın ülkedeki egemenliğini tam olarak pekiştirmek. Böylelikle Ortadoğu ve Akdeniz’deki çıkarlarını garantilemek ve ABD’nin bölgedeki nüfuzunu da sınırlandırmak istiyor. Bu sebeple ABD askerinin çekilmesine ve Türkiye’nin “güvenli bölge” isteğine olumlu yaklaşıyor. Fırat’ın doğusuna sınırlı bir operasyon yapmasına da yeşil ışık yakıyor. Ancak! Karşılığında Ankara’dan 2 şey istiyor. 1.si; kuzeydoğu Suriye’nin Esad’ın kontrolüne girmesini kabul etmesi.

2. isteği de başta İdlib olmak üzere Suriye’de Esad muhalifi grupların artık tamamen yok edilmesi. Ki buna Türkiye’nin desteklediği “ılımlı” diye nitelenen muhalifler de dahil. Evvelsi gün Putin’in Sözcüsü Peskov’un, “İdlib’de Suriye Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan saldırıların önlenmesi Türkiye’nin sorumluluğudur” demesi buna delalet.

Şam’la diyalog

Haberin Devamı

Kısacası; belli ki Moskova Türkiye’nin sınırlı operasyonuna yeşil ışık yakarak, karşılığında Esad’la diyalog kurmasını istiyor. Putin’in Erdoğan’la son iki görüşmesinde üst üste Adana Mutabakatı’nı gündeme getirmesi bundan. Bu uğurda İdlib rahatsızlığını da erteliyor. Zira yine Peskov, İdlib’i teröristlerden temizlemek için atılacak adımların “askeri eylem içermeyeceğini”, yani Rusya’nın yakın zamanda buraya saldırmayacağını açıkladı.

***

Son kilit aktör olarak: Esad. O da tek kontrolü eline geçiremediği bölge olan kuzeydoğu Suriye’yi ABD’ye yâr etmek istemiyor. Buradaki YPG varlığını kendi nüfuzu altına almak derdinde. 3 gün önce YPG’ye seslenerek, “Sizi devletiniz dışında hiç kimse korumayacak” demesi bundan. Ancak diğer yandan özerk bir Kürt yapılanmasına da karşı. Bunu gören Washington’dan da anında karşı atak geldi: DAEŞ Karşıtı Koalisyon Komutanı LaCamera, Esad veya Rusya’yla iş birliği yaparsa YPG’ye askeri desteğin kesileceğini söyledi.

***

Ankara ise, en öncelikli meselesi YPG olduğu için, izlediği Suriye politikasını da buna göre yeniden şekillendiriyor. Kuzeydoğu Suriye’ye yapacağı harekât ve burada kurulacak güvenli bölgenin kendi kontrolünde olması 1. önceliği. Bu konuda çıkarlarının tam olarak örtüştüğü tek aktör olan Şam rejimiyle iş birliği yapmak (liderler arasında olmasa da) bu yüzden kaçınılmaz. Erdoğan’ın “Geleceğimizi Adana Mutabakatı’na göre yorumluyoruz” demesi de bunun işareti.

Haberin Devamı

Hem ABD’nin buradaki hesaplarını hem de yarın öbür gün Rusya ile İdlib üzerinden yükselmesi muhtemel bir tansiyonu ancak bölge aktörleriyle kurulacak diyalog kontrol altına alabilir.