Cadde 1001 GECE’NiN 1001 YILLIK ÖYKÜSÜ

1001 GECE’NiN 1001 YILLIK ÖYKÜSÜ

18.03.2013 - 19:09 | Son Güncellenme:

Binbir Gece Masalları’nı 18’inci yüzyıl başında Fransız doğubilimci Antoine Galland keşfetti...

1001 GECE’NiN 1001 YILLIK ÖYKÜSÜ

Kitabın sırrını Necdet Sakaoğlu anlatıyor; Enis Batur, Paris’te açılan ‘Binbir Gece Masalları’ sergisini inceliyor. Yazının tamamını NTV Tarih dergisinde okuyabilirsiniz.

Haberin Devamı


NECDET SAKAOĞLU
Bu destansı yapıtı keşfedip Fransa’ya taşıyarak Avrupa’daki Binbir Gece merakını ateşleyen Antoine Galland, bir Doğu gezgini, kitap ve antika toplayıcısıydı. İstanbul’da ve Doğu dünyasının kültür merkezlerinde yıllarca yazma eser toplayan bu zat, Binbir Gece’nin Fransızcasını yayımlayan ilk doğubilimci oldu. Galland’ın bu serüveni, Binbir Gece’nin bir öyküsü olacak düzeyde ilginçtir.
“Doğuştan romancı” denen bu maceraperest adam, yaşamını yazmalar, antikalar toplayarak geçirmişti. Galland, daha önce Pidbay Hint Masalları’nın, Sinbad-ı Bahri’nin yazmalarını bulup almış, Fransızca’ya çevirip yayımlamıştı. Sayesinde Doğu masallarına ilgi, Batı’da mütemadiyen arttı. Bu masalları ellerinden düşürmeyen bir kitle oluştu. Bunlar, çoğunlukla saray, malikâne ve şatolarda yaşayan belirli zümreler olarak, kütüphanelerinde bu tür yapıtların özenli ve resimli baskılarının bulunmasını bir ayrıcalık saymakta, Binbir Gece Masalları için suareler düzenlemekteydiler. Zamanla kendi mekânlarına, Doğu masallarından gizemler de kattılar. Başta ‘Şehrazat’ olmak üzere, sahne ve orkestra eserleri yazdırdılar.

Haberin Devamı

Onun gibisi yok
Saray eğlenceleri, dedikodular, ihanet, seks, korku, merhamet, cinayet, sihir, ejderha... Akla gelebilen her olgunun, bir masal silsilesi içinde, önce sözlü sonra yazılı kültüre uyarlandığı Arap ve dünya klasiğidir ‘Binbir Gece’. Masalların asıl sürükleyici iç yapısını ve Arap klasiği değerini, Harun Reşid’in halifeliğinde (785-808) kazandığı düşünülür. Birçok öykü ve anekdotun Harun’un yaşamından, Bağdat’tan, Arap tarihinden seçilmiş olması bunu düşündürür. Yapıtın ortaya çıkış tarihi konusunda 10’uncu yüzyıldan daha geriye dönük yazılı kaynağa ulaşılamamıştır. Eserin en eski yazmaları, Memlukler döneminde Mısır’da yazılanlardır. Bunlara ve diğer yazmalara Arap öykü anlatıcılarının kendi derlemelerinden kattıkları da az değildir.
Binbir Gece, ‘devamı yarın akşama’ masallarıdır. Bu öyküleri 1001 gece, yani yaklaşık
3 yıl, her akşam anlatan vezir kızı Şehrazat’ın amacı, kendisini can kulağıyla dinleyen Şah Şehriyar’ı bir geceden ötekine merakta bırakarak oyalamak, kendisini öldürtmesini bir gün daha erteletmektir. Masalın ana fikri, kadının ifettsizliğe sapabileceği; erkeğin de namusunu temizlemek için tek yolu öldürmekte gördüğüdür. Şehrazat ise ‘kadının fendi erkeği yendi’ sözünü örneklendirir.
Binbir Gece, Doğu masallarının en uzun soluklusu, içeriği ve kurgulanışıyla Doğu dünyasını bin yıl oyalamış bir başyapıttır. Doğuşu, konusu, zenginliği bir yana; okunan ya da anlatılan, bu yaygınlıkta ve süreklilikte ikinci bir klasik öykü külliyatı yoktur.

Haberin Devamı

ENİS BATUR
Paris’teki Arap Dünyası Enstitüsü’nde (IMA) açılan, sıcağı sıcağına gezdiğim zengin Binbir Gece Masalları sergisi, insanlık tarihinin kültürel köşetaşlarından birini oluşturan bu yapıtın, görsel ve sessel eksenlerdeki uzantılarına dayanıyor. Ama önce müzenin giriş salonunda, görkemli elyazmalarıyla karşılaşıyorsunuz. Arap yazmaları ve minyatürlü ciltler arasında, ne yazık ki tek Osmanlı ürünü parça, III. Mustafa mühürlü ‘özel koleksiyon’ bir yazma.
Serginin ‘sessel’ boyutuna değindim; musikiyle bağlantılarına gelmeden, bu bağlamda ilginç bir küratör uygulamasından söz etmek gerek: Müzenin her vitrininin karşısına geçildiğinde, ilgili masalı dinleme olanağı devreye sokulmuş, ses yayınını farklı dillerden takip edebiliyoruz. Bir bakıma, masal geleneğinin anlatma, söyleme özellikleriyle bağlantılı doğru bir seçim. Bunlara, Binbir Gece’nin şiirlerine eşlik eden rubabların, târların örnekleri ekleniyor.
Serginin en zengin açılımı, ister istemez görsel eksende beliriyor. Bir tarihe kadar, minyatür sanatının çarpıcı örneklerinden kişileştiriyoruz ‘aktör’leri: Harun Reşid, Şehzaman, Şehrazat, Sinbad, masalların bütün tiplemeleri... Hepsi peş peşe dizildiğinde, bir çizgiroman doğuyor önümüzde. Sergideki zenginlik, sanatçılarının yarattığı çeşitliliğe bağlanıyor. Binbir Gece, Gustave Dore ve Edmond Dulac’ın illüstrasyonlarındaki egzotik yanı ağır basan yaklaşımlardan, modern sanatın temsilcilerindeki figürasyona hızla geçmiş: Matisse’in ‘Odalisque’i, Picasso’nun Strasbourg Müzesi’nden getirtilen 15 Ocak 1968 tarihli ‘Şehrazat’ı, Magritte’in 1948 tarihli nefis ‘Şehrazat’ını görüyoruz. Buna karşılık, Paule Emile Destouches’un ya da Monticelli’nin tablolarında, estetik değerler göze çarpıyor.