MODA DÜNYASINDAN DUYARLI MESAJLAR

Geçtiğimiz yıllarda dünyanın en önemli trend kahinlerinden biri olan Lidevij Edelkoort ile bir röportaj yapmıştım. Röportajda yakın gelecekte dünya bir korunma moduna geçecek. Toplumsal ve kişisel şiddetin artışıyla insanlar kendi kabuklarına dönecekler demişti. MBFWI’un ikinci gün defilelerinde Edelkoort’un dediklerini izledim.
Şafak Tokur, ‘Başımın üstünde yerin var’ isimli koleksiyonuyla değerler üzerine kurulu içsel yolculuğunu, Murat Aytulum ‘Düğün - Cenaze’ ile kendi hayatındaki iniş çıkışları, Çiğdem Akın, ‘Gizli Bahçe’ koleksiyonuyla kaçış - durulma ve boyun eğmeyi ve DB Berdan ‘Ultra Şiddet’ koleksiyonuyla toplumsal olarak şiddetin kanıksanmasını konu alan defileler gerçekleştirdiler.

Düğün - Cenaze
Tasarımlarında daha fazla deri kullanmayı tercih eden tasarımcı Murat Aytulum ‘Düğün - Cenaze’ adını verdiği 2016/17 Kış koleksiyonu, Gökhan Kırdar’ın düzenlediği müzik ve teatral sunumuyla çağdaş sanat performansı havasındaydı. İnsana ait tüm duyguları ve kendi hayatındaki iniş çıkışlardan yola çıkan tasarımcı, bu duyguları anlatmak için deriyi yaratıcı bir şekilde kullanmış.

Başımın üstünde yerin var
Koleksiyonda içsel bir yolculuğu anlatan tasarımcının şu sözleri çok dikkat çekici: “Değerlerimiz, sınırlarımızı özgürce çizebilen haritalarımız için birer taşıyıcıdırlar. Çoğumuz ne olursa olsun inandığı, güvendiği ve sahiplendiği karakterimizi büyütmek ve netlik kazandırmak için yolculuğa çıkıyoruz. Maddesel ve düşünsel tüm detayları araştıran, geliştiren ve sorgulayan kendi olabilme başarısındaki güçlü bir karakterin resmi bu.”
Defile finalinde sözlerini kendisinin yazıp söylediği şarkı, tasarımcının koleksiyonu ne kadar içselleştirdiğini gösterdi.

Ultra Şiddet
Deniz - Begüm Berdan ikilisi, 2016 sonbahar - kış sezonunda Stanley Kub- rick’in 1971 yapımı ‘Otomatik Portakal’ filminden yola çıkmış.
Görsellik, müzik, styling ve makyajlarıyla sağlam kurgulanmış defileyi izledikten sonra bir araya geldiğim Deniz Berdan şunları söyledi:
“Anthony Burgess’in ‘Otomatik Portakal’da ön gördüğü baskıcı, distopik dünyanın günümüzde gerçeğe dönüşmesine şahit oluyoruz. Yıllar geçse de cinsel kimliklere, ırklara, inanç farklılıklarına, yaş ve sosyal sınıflara karşı yapılan ayrımcılık tüm hızıyla devam ediyor. Sözlü ve fiziksel şiddet, gün geçtikçe artıyor. Bizler de romanda ve filmde tasvir edilen umursamaz, apolitik bireylere dönüşüp kaosun içinde hayatlarımızı sürdürüyoruz. Bu koleksiyonla bu durum hakkında farkındalık yaratmayı hedefledik.”