İdil Yazar

İdil Yazar

idil.yazar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HER ŞEY DAHİLE RUH DA DAHİL Mİ
Geçen hafta ailece Antalya Belek’in her şey dahil sistemiyle çalışan en meşhur otellerinden birindeydik. Otel yepyeni... Yüksek tavanlar, yeni mobilyalar, vızır vızır çalışan bir ekip; kelimenin tam anlamıyla harika. Daha kapısından girer girmez bütün tatil boyunca size yardım etmekle görevli asistanınız tarafından karşılanıyorsunuz. Yorgunluğunuzu gidermek için serin içeceklerinizi yudumlarken o resepsiyona gidiyor, girişinizi yapıyor, bavullarınızı odaya gönderiyor. Asistanınız aynı zamanda hemen bir WhatsApp grubu kuruyor; bütün seyahat boyunca ne dilerseniz bu gruba yazıyorsunuz ve dakikalar içinde gerçekleşiyor. İlaç olsun, çocuğunuz için deniz gözlüğü olsun, ne dilerseniz Alaaddin’in cini gibi hemen hayata geçiriyor.
Odalar da aynı otel gibi yeni ve oldukça geniş. İçinde plaj çantasından, çocuklara özel diş fırçasına kadar akla gelebilecek bütün ihtiyaçlar var. Eğitimli bir ekip tarafından yönetilen kocaman SPA’da da yok yok. Havuz, jakuzi, farklı derecede çalışan saunalar ve türlü türlü terapiler mevcut... Yemek deseniz, imkanlar çok. Otelin bünyesinde birçok farklı mutfağı servis eden restoranlar var. İtalyan’ı, Türk’ü, Teppenyaki’si veya balıkçısı; ne isterseniz... Dondurmacısı, pastacısı, gözlemecesi hatta bir çikolata dükkanı...
Seçeneklerde kayboluyorsunuz
Açık büfesinde türlü türlü zeytinyağlılar, çeşit çeşit et yemekleri, hamur işleri ve tatlılar elinizin altında. Gezerken yoruluyor, seçeneklerin içinde kayboluyorsunuz. Herkes tabağını dolduruyor da dolduruyor. Halbuki lezzetleri ortalamanın altında.
Çocuklar için durum daha da muhteşem! Farklı farklı mini kulüpler, lunapark, kaydıraklar, macera parkı, su oyuncakları ve ısıtılmış deniz suyundan özel bir havuz. Mini kulüpte çalışan oyun ablası “Çocuklara kahvaltı, öğle ve akşam yemeği de veriyoruz. Aralarda da hep aktivitemiz var, sabah bırakın, uyumaya alın” diyor gülerek. E bütün günü ayrı geçireceksek, nerede kaldı bizim aile tatili?
Havuz başı servis deseniz orada da ayrı bir hizmet. Servis daha hızlı olsun diye patenlerle hizmet eden garsonlar, “Çok güzel bacak kası yaptık” diyor, gülümseyerek. Beş dakikada bir isteklerimizi soruyorlar.
Derken, elinde sepetiyle güler yüzlü bir kız beliriyor; “Güneş gözlüğünüzü silmemi ister misiniz?” “Yok artık!” diyorum içimden!
İçim cız etti!
Lüksü, rahatı kim sevmez? Ama daha sakin, daha kibar sunulanı insanın ruhunu okşarken, bu kadar abartısı ve gösterişlisi insanı rahatsız edebiliyor. Tatilim bütün bu imkanlar içinde güzel geçti, çocukların da keyfi oldukça yerindeydi. Ama bu kadar şaşaa ve tüketimin parçası olmak beni huzursuz etti.
Açık büfede kalan yemekleri, insanların kocaman porsiyonlarla hazırladıkları tabakları gördükçe içim cız etti.
Bizim ülke olarak, müthiş bir kültürümüz ama ondan önemlisi Türk insanı olarak, ince ve renkli bir ruhumuz var. Mütevazılığı, paylaşmayı, el emeğini ve samimiyeti severiz biz. Emekle hazırlanmış sofralarda ailece, birlikte olmayı severiz. Keşke tamamen başka kültürlerin zevklerine hizmet eden işletmeler yerine, kendi kültürümüzü yansıtan samimi işletmelerimiz artsa. Zira, her şey dahile ruh dahil değil...