Cumartesi Çorbasını bitirmek bile güç

Çorbasını bitirmek bile güç

09.09.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

New York kafelerini andıran Otto'da pizzalara ve İtalyan yemeklerine ağırlık veriliyor. Yemeklerin porsiyonları ise zengin ve doyurucu

Çorbasını bitirmek bile güç

Yakup ve Refik lokantaları entelektüellerin ayağını Asmalımescit'e alıştırdı. Derken Asmalımescit'in ilerisinde, Refik lokantasının yanındaki Şehbender Sokak'ta Babylon açıldı. Babylon ünlü yabancı müzik gruplarının uğrağı olunca, bölge yavaş yavaş değişime uğradı. Sanatçılar eski binaları satın aldı. Kiraladı. Şimdilerde Pera Palas otelinin önünden, Tepebaşı'ndaki The Marmara otelinin arkasından Tünel'e kadar olan bölge, orta yaş grubundaki sanatçılara, entelektüellere, okur-yazar takımına hitap eden kafeler, lokantalar, meyhanelerle doldu.Bugün sayın okuyucularıma bunlardan Otto'yu anlatacağım. Otto, Şehbender Sokak'ın alt yanında bir küçük kafe-lokanta. Sokağın başında Aslan Aslan'ın Yeni Refik'i ve İrfan Kuriş'in Flamm'ı var. Klasik İstanbul meyhanesine gitmek isteyenler Yeni Refik'e; Rusya'dan ithal edilmiş kolalı beyaz keten örtüler üzerinde, kolalı keten peçetelerini önlerine yayarak, doğru dürüst tabak, çatal ve bardak ile İstanbul mezelerini yemekten hoşlananlar Flamm'a gidiyor. Asmalımescit cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul'a göçen Beyaz Ruslar sayesinde ünlenmiş. Sonra antikacı dükkanlarıyla dolmuş. Antikacı dükkanları kapandıktan sonra bölgede ucuz oteller ve barlar açılmış. Şehbender Sokak'ta Babylon'un karşısında açılan ilk lokanta Şehbender 14'tür. Esin Şerbetçi'nin açtığı bu lokanta bir Fransız bistrosunu andırıyor. Otto'nun yeri Şehbender 14'ün tam karşısı. Bir binanın alt katındaki Otto, New York kafelerine benziyor.Otto'nun kapalı bölümünde yerler çimento mozaik kaplı. Duvarlarda afişler ve fotoğraflar asılı. Salonun dibinde gürül gürül yanan bir odun fırını, ortada bir bar tezgahı var.Otto'yu Erol Türkoğlu ile Nevzat Atasoy açmış. "Otto ne demek?" diye sordum. Bu lokantada pizzalara ve İtalyan yemeklerine ağırlık veriyorlarmış. İtalyanca Otto, sekiz demekmiş. Aynı zamanda lokantayı işletenlerin sevdikleri bir Alman dostlarının adı da Otto imiş.En çok beğenilen yemeklerinden Anne Çorbası benim de hoşuma gitti. Nohutlu, mantılı, bulgurlu bir çorba. Küçük ve büyük çanakta veriyorlar (5-7 YTL). Ben küçük çanak ısmarladım. Onu bile bitirmek güç. Aslında bütün porsiyonları zengin. Doyurucu. Anne Çorbası hoşuma gitti Proşuttolu ve rokalı bir pizza ısmarladım (13-20 YTL). Kocaman bir pizza geldi. Masadaki beş kişi paylaştık. Hamuru mayalı ve kıtır, harcı lezzetliydi.Otto'nun fırını devamlı yanıyor. Ekmeklerini de kendileri yapıyorlar. El yapımı makarnaları ile övünüyorlar. Ev ve el yapımı erişteleri 12 YTL. Risotto 12 YTL. Ana yemek olarak kuzu külbastı 17,5 YTL, bonfile 20 YTL, Otto Burger 16 YTL. Bardakla satılan şarapların kadehi 9-15 YTL. Yerlileri pahalı, yabancıları ucuz.Erol Türkoğlu ile Nevzat Atasoy'un diskjokeylik deneyimleri varmış. Gecenin ilerleyen saatlerinde Otto'da müşteriler müzikle coşarmış. Ben gecenin geç saatinde olanları görmedim. Sadece duydum.Güzel havalarda Otto'nun Şehbender Sokak üzerine dizdiği masalarda oturmak gerçekten keyifli oluyor. Makarnalarıyla övünüyorlar