Cumartesi Peçetenin doğuşu

Peçetenin doğuşu

04.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Evde bulduğum eski bir kitabın sayfalarını karıştırırken geçmişe gittim. Peçetenin sofralarda yeni kullanılmaya başlandığı döneme...

Peçetenin doğuşu

donatellapiatti@hotmail.com Aydınlık mutfağımın ortasında durup sayfalarını karıştırmaya başladım... Başka zamanlara ait Donna Letizia isimli, üslubundan anladığım kadarıyla son derece nazik bir kadın yazmıştı kitabı. Biraz yıpranmış kokan bir isim, yine başka zamanların tadıyla dillendirdiği tavsiyeleri gibi! Varlığı bir anda bütün mutfağı sardı. Menekşe kokusu her yanı kaplıyor ve o yumuşacık, itinayla kıvrılmış saçlarıyla bana bakarak gülümsediğini görebiliyorum...Beni, buzdolabında ne bulduysam (dünden artan tavuk, birkaç yaprak salata, bir katı yumurta, birkaç yaprak adaçayı, üstüne de biraz zeytinyağı) içine tıkıştırdığım o "son derece sağlıklı" sandvicimi dişlerken görünce o tatlı gülümsemesi hafifçe sönüyor. Üzerinde büyük papatya desenleri olan bir kağıt peçeteyle ağzımı siliyorum, klavyemin üzerine birkaç kırıntı dökülüyor. Çenesini kaldırıp ince boynunun üzerindeki narin başını hafifçe yana eğiyor: "Peçete hayli yeni bir icat biliyor musun?"diyor bana. "Büyük, kıymetli kumaşlardan yapılma peçeteler, yemeklerde değişen her tabak sonrasında, misafirlerin arasında ellerinde gülsuyu dolu kaplar taşıyarak dolanan hizmetçilerin rahatsız edici trafiğine son verme amacıyla ancak 1600'lerde kullanılmaya başlanmış." Dağınıklığımdan utanıyorum biraz ama o çok da umursamıyor sanki bu durumu ve anlatmaya devam ediyor:"Peçete sol kolun üzerine örtülürdü çünkü o dönemin konuklarının, ağızlarını ve ellerini sağ taraflarında oturan diğer konuğun ceket koluna silmek gibi kötü bir alışkanlıkları vardı... Bu öyle nefretlik bir alışkanlıktı ki zamanın stilistleri o ihtişamlı kıyafetlere kolay yıkanabilsin diye takılıp çıkartılabilen kollar tasarlamaya başlamışlardı! Evet evet, gülme, bizim büyük büyük büyük babalarımız kabaydı! Düşün ki saray erkanı arasında peçeteye sümkürmeyi yasaklamak hatta yaptırım cezası koymak zorunda kalmışlardı! Biraz evvel mideye indirdikleri yağlı etlerden dudakları hâlâ yağ içinde bir centilmen ellerinden öpmek isterse diye korkudan, eldivenlerini hemen hiç çıkarmazlardı. Onlar göreceli olarak daha terbiyeliydiler; yakın mesafede, biriyle konuşurken, o zamanlar neler yediklerini göz önünde bulundurursak çok da hoş kokmadığını tahmin edebileceğimiz nefesleriyle rahatsızlık vermemek için ağızlarını bir peçeteyle örterlerdi. Kavalyelerine kıyasla daha incelikli ve pimpirikli olsalar bile, onlar da yemek masasına seramik kaseler getirtir, bunları zarifçe o geniş elbiselerinin altına iter, ihtiyaçlarını oracıkta karşılarlardı! Ve tüm bu iğrençliklerin kokusu tüm odayı kaplamasın diye hizmetçiler etrafa kesintisiz bir biçimde çiçek kokuları püskürtürdü. O bitmez tükenmez akşam yemekleri sırasında, şaraptan sersemlemiş dalgın kocaları kısa şekerlemeler yaparken daha başka neler oluyordu o geniş eteklerin altında bir bilsen!" Gözlerim ve ağzım şaşkınlıktan açık kalmış halimle bakakalma sırası şimdi bende, kendimi tutamayıp bir kahkaha patlatıyorum."Yazını bitirirken ben de bir kahve hazırlayayım mı?"Narin ve nazik hareketlerle dolaplarımı karıştırıp espresso makinesini almadan önce kullandığım o eski kahve aletini bulup çıkartıyor! Kıvrak ve becerikli hareketlerle kahve dolduruyor içine ve işte biraz sonra o harika koku kaplıyor mutfağı... Raftaki fincanlarıma bir süre baktıktan sonra aralarından porselen bir çift seçip son derece nazik hareketlerle kahveyle dolduruyor içlerini. "Leziz gerçekten. Bir zamanlar içtiklerim gibi. Yanında kurabiyeler de olsa iyi olurdu ama anladığım kadarıyla hazırlamaya vakit bulamamışsın. Bu küçük tarifi yaz bir yere, konukların olduğunda onlara hazırlarsın." Mutfağımın arka raflarından birinde, yemek tarifleri, kitapları ve eski fasiküller arasında buldum o ufak, sayfaları lime lime olmuş kitabı. Başlığı "Galateo" diyordu; küçükken, genel adap ve terbiye hakkında yazılmış özlü sözlerin hayatta bir gün mutlaka işime yarayacağından emin olan annem hediye etmişti bana onu. Haklıydı da. Malzemesi: 120 gr. tereyağı, 60 gr. toz şeker, 1 yumurta sarısı, 2 kaşık neskafe, 2 kaşık sıcak su, 100 gr. ceviz, 200 gr. un. Yapılışı: Cevizleri fırında 20 dakika kadar kavurduktan sonra ezip erimiş tereyağı, un ve şeker karışımına ekleyin. Yumurta sarısıyla çırptığınız ve biraz suyla incelttiğiniz kahveyi de ekleyip hepsini iyice karıştırın. Karışımı soğukta yarım saat kadar beklettikten sonra kurabiyeleri şekillendirin. Üstlerini şekerle kaplayıp 15 dakika 160 derece fırında pişirin. Leziz olacaklar. Afiyet olsun! Donna Letizia'nın cevizli ve kahveli kurabiyeleri