Gündem Mutlu: 28 Şubat’ta basının da bazı yanlışları olmuştur

Mutlu: 28 Şubat’ta basının da bazı yanlışları olmuştur

06.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

TBMM Muhtıraları ve Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda dün milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Mutlu, 1986 yılında Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni olduğunu belirterek, sözlerine şöyle başladı:

Mutlu: 28 Şubat’ta  basının da bazı yanlışları olmuştur

- ETİBANK TRAVMASINA KADAR: 27 yaşında Günaydın gazetesinin en genç yöneticisi oldum. Sonra Sabah Grubu’na geçtim. İlerleyen yıllarda medya grup başkanlığına getirildim. Yazılı basındaki yayınların yöneticiliğini yaptım. Çok başarılı olduk. Bu 27 Ekim 2000 tarihlerine kadar, bizim yaşadığımız Etibank travmasına kadar böyle devam etti. Dinç Bey, yüzde 100 haksız olarak hapis yattı. Dinç Bey, sonrasında başka ortakla hareket etmek istedi ben istemedim. Ortak olarak Turgay Ciner’i getirmek istedi ama istemedim. Ben ve çok sayıda arkadaşım Temmuz 2002’de ayrıldık. Vatan’ı kurduk. Aydın Bey’in (Doğan) desteğini gördük. Vatan çok başarılı oldu. Türkiye 2008 yılında krize doğru gidiyordu bizim yeterli sermayemiz yoktu. Aydın Bey’e borçlarımız artınca gazeteyi Doğan grubuna devrettik. Şu anda Doğan Gazetecilik’te yüzde 1 hisse ile yönetim kurulu üyesi olarak pasif bir görev yapıyorum. Gazetecilik yapmıyorum.
- 28 ŞUBAT’I SAVUNMAK MÜMKÜN DEĞİL: 28 Şubat iyidir demek mümkün değildir. 28 Şubat kötüdür, yanlıştır. 28 Şubat’ın hiçbir savunulacak tarafı yoktur. Basının da yanlışları olmuştur. Basın bu işlerin içerisine çok fazla... Aradan 12-15 sene geçti. Vatan’ın çıkmasından kısa süre önce Hürriyet benimle roportaj yaptı ve ‘Vatan’ın farkı ne olacak’ diye sordu. 28 Şubat’ı sordu. Şunları söyledim: ‘Çok tartışılan, eleştirilen Türk basınının bugünkü konumunda Zafer Mutlu’nun sorumluluğu var mıdır? Mutlaka vardır. İsteyerek, istemeyerek, bilerek, bilmeyerek... Bizi zorladılar veya zorlamadılar, şartlar öyle getirdi veya getirmedi... Bunları geçiyorum çünkü kimseyi suçlamak istemiyorum ama siyasi odaklarla, iktidarla, genel başkanlarla, siyasetçilerle içli dışlı, fazla ‘‘mıç mıç’’ bir halimiz vardı. Bu “power game” oyununun içine girdik, yapmamalıydık. Yeni gazetede (Vatan) artık bu dönem bitti. Gece içki içilen masalardan eski günlerde olduğu gibi “çay ve kuru pastalı sohbetler”e geri döneceğiz. Yeniden Haldun Simavi dönemini başlatmak istiyoruz...’ Kendi iç hesaplaşmamı, hiçbir şekilde siyasilerle ilişki kurmamış biri olarak gönül rahatlığıyla diyorum ki evet 28 Şubat döneminde yanlışlarımız oldu.”
- BASIN ETİĞİ AÇISINDAN YANLIŞ YAPTIK: (Tansu Çiller’in bir tartışma sonrası üzerine yürüdüğü iddiası konusunda) Yanlış işler yapıldı. Takım tutar gibi bir siyasi partiyi tutup, öbür siyasi partiyi... Türkiye seçime giderken diğer grup Mesut Bey ve Anavatan partisini destekliyordu, biz Çiller’i... Bugün de bu var. Bir tarafı görüp diğer tarafı görmemek gibi... Basın etiği açısından yanlış yaptığımızı söylüyorum.
- ÇİLLER ‘BEN GELİYORUM’ DEDİ, İTİRAZ ETTİM, KIZDI: Tansu Hanım ben, Fatih Çekirge ve Hasan Cemal’i kahvaltıya davet etti. Benimle daha önce yalnız görüşmek istediğini söyledi. Üst taraftaki salonda (Çiller’in yalısında) 15 dakika görüştüm. Tansu Hanım, iktidarı yakında alacağını, askerlerin kendisini desteklediğini, Genelkurmay Başkanı’nın ‘Başbakanlığı siz alın bu sorunlar biter’ dediğini söyled: ‘Sakın bunları aşağıda söyleme, benim dostumsun’ dedi. Dedim ki; ‘Yanlış düşünüyorsunuz, bizim aldığımız bütün bilgiler, Ankara’da kiminle konuşsam böyle bir hava yok.’ Bana, ‘Hayır, böyle bir şey yok, yanlış biliyorsun, sana sır veriyorum’ dedi. Aşağıya indik kahvaltıda oturduk. Çekirge ve Cemal’e de anlattı aynısını. ‘Merak etmeyin ben geliyorum’ dedi. Aradan bir ay geçti Çekirge bunu yazdı. Kavga olmadı. Ben, Çiller’e ‘Yanlış düşünüyorsunuz, Başbakan olmanızın askerleri rahatlatacağını düşünmüyorum, Ankara’daki hava böyle değil...’ dedim. Bana kızdı, ‘Bilmiyorsun’ dedi
- CEMAL’İN YAZISINDAN ÖĞRENDİ: Hasan Cemal kitabında bir yazısından bahsediyor. Askeri darbe ihtimalının çok yüksek olduğunu yazınca diyor, Sabah da bunu büyüttü. ‘Sabahın köründe beni Cumhurbaşkanlığından aradılar. Feridun Sinirlioğlu ‘Cumhurbaşkanı soruyor. Bu isim kim diyor‘ Yani, Cumhurbaşkanı sorduruyor. Bu kimdi diyor. Cemal, ‘Çevik Bir ile konuştum’ diyor. Cemal de diyor ki ‘yazımdan dolayı Cumhurbaşkanı (Demirel) silahlı darbe ihtimalini anladı. (Milliyet’in notu: Mutlu, Hasan Cemal’in “Türkiye’nin Asker Sorunu” kitabındaki bir pasajdan bahsediyor)
- TEKERLEK KIRILDI: Etibank’ta kamu zararı olmadığı için herhangi bir sorumluluk hissetmem mümkün değil. Etibank’tan kaynaklanmış kamu zararı yoktur. Dinç Bey’i yok etmek üzere Etibank’a el konuldu falan ama, asıl Dinç Bey’in hatası Cavit Çağlar battığı zaman sahibi olduğu İnterbank’a el konulduğu zaman, her zamanki devletle iş yapmam kararlılığıyla biraz da bankacı başkalarının söylediği laflarla Çağlar’ın hissesini devralmaya çalıştı Hazine’den. Bilgin, Hazine ile ortak olsaydı hiçbir şey olmazdı. Limit aşımı oldu, zaten tekerlek orada kırıldı.
- ANDIÇ ONURSUZCA BİR OLAYDI: Hayatımda tek bir brifinge gittim. Hiçbir komutanı tanımam. 28 Şubat döneminin meşhur basın toplantısına gittim. Fatih Çekirge, ’Çevik Bir sizinle tanışmak istiyor’ dedi. Brifingden sonra gidip kendisiyle tanıştım. 15 dakika sürmüştür. Çetin Doğan brifingde söylediği, ’gerekirse silah kullanırız’ lafını orada da kullandı. Erol Özkasnak bana 3-4 kez telefon etmiştir. Asker karşıtı isimler bizde yazıyordu. Askerden gelen telefonlar, ’bunlar demokratlık uğruna TSK’ya zarar veriyor’ şeklindeydi. Darbeden sonra ayrılan oldu. Andıç alçakça, onursuzca bir olaydı. n DEMOKRASİ OTOBÜSÜ VARDI DA BİZ Mİ BİNMEDİK: At sahibine göre kişner derler. Bu ülkenin sahibi TBMM. Askerin işinize karışmaması konusunda fevkalade birliktelik gösterip inceleme yaparak duruş sergiliyorsunuz. 28 Şubat döneminde Türkiye’de demokrasi otobüsü vardı da biz mi binmedik? 28 Şubat askerin hiç olmadığı kadar güçlü olduğu dönemdi.
- ASKERİN SAHTEKARLIĞI: Devlet ile iş yapan gazete sahipleri iktidar karşısında güçlü olamaz. Medya patronlarının işi varsa iktidarla işi kolay değildir. Andıç olayı alçakça onursuzca bir olaydı. Nazlı Ilıcak’ın yaptığı en önemli gazetecilik olayıdır. PKK diyor ki ‘biz iki gazeteciye para veriyorduk.’ İki gazeteci de bizim gazetenin yazarı. Bizim için dehşet oldu. Bu deli saçmasıydı ama ortada bir şey var. Türkiye’de iki hain denildi biri Cengiz Çandar. ‘Cengiz birkaç gün yazma bakarız’ denildi. Dinç Bilgin ‘Birand’ı yollayalım’ dedi. Ortam çok gergindi. Dinç Bilgin ‘Cengiz’i korumak için Mehmet Ali’yi yollayalım’ dedi. Ben de utana sıkıla söyledim. Çok yanlıştı ama Cengiz’i korumak için yaptık. Dolandırıldığımızı, askerliğin sahterkarlığı olduğu sonra gördük.