Oynatma Listesi
HABERLER

Bakan Fidan'dan terörle mücadele konusunda net mesaj: Asla izin vermeyeceğiz

Meclis Genel Kurulu’nda terörle mücadeleye ilişkin net mesajlar veren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da, 'Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Örgütün Suriye ve Irak arasındaki geçişkenliği her iki sahada etkisiz kılınmasını gerektirmektedir.' dedi.

Bakan Fidan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Saygıdeğer Milletvekilleri, Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Irak'ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehit olan Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet, yaralanan ve tedavileri devam eden askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Başta Şehitlerimizin aileleri olmak üzere, tüm milletimizin başı sağolsun. Devletimizin terör belasını kati surette bitirmek yönündeki azmi ve kararlılığı herşeyin üzerindedir. Meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde, PKK/YPG ve destekçileriyle sınır ötesindeki mücadelemiz, son terör odağı etkisiz hâle getirilinceye kadar devam edecektir. Sizlere bu doğrultuda bölgedeki durum ve atılan adımlar hakkında bilgi sunmak istiyorum.

Değerli Milletvekilleri, her zaman söylediğimiz gibi, bölgemizde barış ve güvenliğin güçlendirilmesi, milli güvenlik sistemimizin parçası olan dış politikamızın önceliklerinin başında yeralmaktadır.
Bu stratejinin parçası olarak tüm terör örgütlerinin kökünün kalıcı biçimde kazınması elzemdir.

Bu, yalnızca milletimizin değil, tüm bölge ülkelerinin barış ve huzur içinde, güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşamalarının olmazsa olmaz şartıdır. Bu nedenle tüm komşularımızın ve müttefiklerimizin bölgedeki terör örgütleriyle mücadelemize samimiyetle destek vermesi bir zaruriyet haline gelmiştir.

"TÜRKİYE'YE GİYDİRİLMEYE ÇALIŞILAN ESARET GÖMLEĞİNİ YIRTIP ATMIŞTIR"

Değerli Milletvekilleri, Uluslararası mücadelede kullanılan en klasik araçlardan biri de, bildiğiniz gibi, vekil unsurlar ve terör örgütleridir. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, nükleer caydırıcılıktan dolayı birbirleriyle savaşamayan kamplar, vekil unsurlar aracılığıyla mücadeleye girişmiştir. Türkiye’de halen mevcudiyetini devam ettiren PKK ve DHKP/C başta olmak üzere aşırı sol terör örgütleri, esasen Soğuk Savaş döneminin birer ürünleridir. Soğuk Savaş sonrasında, bölgemizdeki ülkelerin teker teker terör, iç savaş ve işgale doğru sürüklendiklerini gördük.

Aynı senaryoların Türkiye’de de uygulanmaya çalışıldığını müşahede ettik. Ancak hesaba katılmayan bir şey oldu. Son 21 yıldır halkımızın teveccühü ile hizmet eden Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğindeki hükümetlerimiz, terörle mücadelede ezber bozarak Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan esaret gömleğini yırtıp atmıştır. Türkiye, uzun yıllar bölücü terör örgütleriyle hükümetlerimiz döneminde mücadele etmiştir. Özgürlük ve güvenlik dengesinde adeta altın oranı yakalamıştır.

İlk önce, Türkiye’de halkın demokratik talepleri karşılanarak, teröre zemin oluşturan toplumsal şartlar ortadan kaldırılmıştır. Eşzamanlı olarak askeri ve istihbari alandaki yöntemler gözden geçirilerek, yeni bir anlayış ve stratejiyle uzun soluklu bir mücadele başlatılmıştır. Geldiğimiz noktada; bölücü örgüt, Türkiye’de silahlı varlığını kaybetmiş, ülke içinde faaliyetini minimum düzeye indirilmiştir.

Ülkemizin her bölgesi, emniyet ve güven duygusu içerisinde yaşanır hale gelmiştir. Örgüt, artık Türkiye’den çok Suriye ve Irak’ın güvenlik tehdidi haline gelmiştir. Peki bütün bunlar nasıl oldu bir hatırlayalım. Ülkemizin yıllardır karşı karşıya kaldığı terör tehdidi, diğer pekçok ülkenin karşılaştığı tehdidin çok ötesindedir.

"ÜLKEMİZİ HEDEF ALAN ÖRGÜTLER BİRBİRLERİYLE ETKİLEŞİM HALİNDEDİR"

Zira ülkemizi hedef alan PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP/C; farklı ideolojilere sahip olmakla birlikte, birbirleriyle etkileşim halindedir. Bu örgütler, yeri geldiğinde hedefleri doğrultusunda işbirliği de yapabilmektedirler. Terör örgütleri, üçüncü ülkelerden temin ettikleri lojistik, eğitim ve silah destekleriyle varlıklarını devam ettirmektedirler.

Türkiye’de zemin kaybeden PKK, faaliyetlerini ağırlıklı olarak sınır ötesine taşımak zorunda kalmıştır.
Bu kapsamda sınır ötesinde de yürüttüğümüz terörle mücadele stratejimizde önemli ve yeni adımlar attık.
Bunların birçoğunu Sayın Milli Savunma Bakanımız arz ettiler. Bu strateji doğrultusunda;

- Tehdidi, kaynağında bertaraf ediyoruz.
- Suriye ve Irak ayrımını ortadan kaldırdık. Saldırı nereden gelirse gelsin örgütü her iki alanda da hedef alıyoruz.
- Örgütü ayakta tutan ve gelir kaynaklarını sağlayan bütün yapıları teker teker yok ediyoruz.
- Sadece önümüze çıkan teröristi yok etmekle kalmıyor, nokta operasyonlar ile örgütün üst ve orta düzey yönetici kadrosunu elimine ediyoruz.
- Uluslararası alanda tanınma çabalarını, örgütün terör bağlantısını ortaya koyan belgelerle boşa çıkartıyoruz.

Irak ve Suriye sahasındaki operasyonlarımız her zaman;

• Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa hakkımız doğrultusunda;
• Komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak;
• Sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak, kesin istihbarat ve keşif bilgilerine dayanan nokta atışlarla icra edilmektedir.

Değerli Milletvekilleri, Dışişleri Bakanlığı olarak, diğer kurumlarımızla işbirliği halinde, terörle mücadele diplomasimizi hassasiyetle ve kararlılıkla yürütmekteyiz.

Terörle mücadele diplomasimizi; PKK’nın Suriye, Irak ve İran’da silahlı varlığı bulunduğu ve Avrupa başta olmak üzere pekçok ülkede siyasi ayağı olduğu gerçeğini dikkate alarak şekillendirmekteyiz. Bu bağlamda PKK’nın Suriye ve Irak’taki mevcudiyetini yok etme gayretlerimizi, bölgesel ilişkilerimizin merkezine konumlandırmaktayız.

Zira örgüt, Suriye ve Irak’ta güç boşluğu ve siyasi bölünmüşlükten istifadeyle zemin kazanmıştır. Irak sahasında; Kandil, Metina gibi dağlık bölgelerin yanısıra Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve Kerkük’teki sivil yerleşim alanları da terör örgütünün varlık gösterdiği bölgeler haline gelmiştir.

PKK ayrıca, DEAŞ’ın Irak’ta mevcudiyetini kaybetmesiyle oluşan güç boşluğunu istismar etmiş, kendi nüfuzunu da bu alanlara kaydırmıştır.

DEAŞ’la mücadele kisvesi altında Kerkük’e davet edilen PKK’nın, bu şehirde bilahare mevcudiyetini geliştirmesi ve DEAŞ’tan kurtarılan Sincar’a yerleşmesi, bu anlamda öne çıkan gelişmelerden olmuştur.
PKK’nın bir yandan DEAŞ’ın boşalttığı alanlara yerleşirken, diğer yandan DEAŞ’la sahada kısmi işbirliğini sürdürdüğü de ayrıca görülmektedir.

Anılan terör örgütleri arasında, Kerkük mücaviri başta olmak üzere aidiyeti ihtilaflı bölgelerde herhangi bir çatışma yaşanmaması, bu durumun en açık kanıtıdır.

- Merkezi Irak Hükümeti ile Erbil arasındaki uyuşmazlık;
- Bölgede üstü kapalı devam eden Sünni ve Şii ayrışması;

PKK tarafından istismar edilen Irak’taki başlıca konulardandır.

"KYB, IRAK'TA PKK'YA ALAN AÇTI"

Ayrıca, KYB’nin, Süleymaniye ve mücavirinde PKK’ya alan açması, örgütün bu bölgede giderek güçlenmesine neden olmuştur. Aidiyeti ihtilaflı bölgelerde Peşmerge’nin sahadaki varlığının azalması da, Iraklı bazı milis kuvvetlerle PKK arasında taktiksel ilişkiler kurulması sonucunu vermiştir. KYB’nin, Suriye’deki PKK/YPG unsurlarına eğitim verdiği, Irak’ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbat Havalimanı hadiseleriyle iyice açığa çıkmıştır.

Bu durum, KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya koymaktadır. Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK’ya müzahir tutumunu değiştirmezse, daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz. Bölücü örgüt, Irak içinde siyasi nüfuzunu da artırma gayreti içerisindedir. PKK bağlantılı siyasi görünümlü bazı oluşumların, Irak ve IKB Parlamentolarında farklı isimler altında seçimlere girme teşebbüslerinde bulunduğunu görüyoruz.

Irak’taki tüm etkili aktörlere kapsayıcı şekilde yaklaşarak temaslarımızı sürdürmekteyiz.
Bu bağlamda Ağustos 2023’teki Irak ziyaretimizde her kesimden yetkili ve siyasi aktörlerle görüşme fırsatımız oldu. PKK varlığının herşeyden önce Irak’ın toprak bütünlüğüne ve siyasi egemenliğine tehdit oluşturduğunu en açık dille ifade ettik. Bu konuda herhangi bir itiraz da duymadık.

Esasen Sudani Hükümeti, terörle mücadelede daha yapıcı bir tavır sergilemektedir. PKK dahil silahlı terör örgütlerinin Irak’ın egemenliği ve refahı için büyük bir tehdit olduğunu kabul etmektedir. Sahadaki kararlılığımız, terör örgütüne yönelik tüm altyapı ve üst yapının hedef alınacağına ilişkin yaklaşımımız, Irak makamlarında da karşılık bulmaktadır. Bu kapsamda, Irak Dışişleri ve Savunma Bakanlarıyla 19 Aralık 2023 tarihinde Ankara’da, istihbarat ve güvenlik birimlerimizin de katılımıyla bir güvenlik toplantısı gerçekleştirildi.

Irak, toplantı sonucunda ilk defa, yazılı bir metinde PKK’yı tehdit olarak kabul etmiştir. Irak makamlarıyla güvenliğin tüm boyutlarını ele almakta olduğumuz temas ve istişare sürecimiz devam etmektedir. Irak yönetiminin PKK’ya yönelik evrilmekte olan anlayışını tahkim etmek üzere çalışmalarımız titizlikle sürdürülmektedir.

Değerli Milletvekilleri, Örgütün Suriye ve Irak arasındaki geçişkenliği, her iki sahada da etkisiz kılınması zaruretini göstermektedir. PKK, Suriye ve Irak’ta kendi ideolojik ve otokratik anlayışını benimsemeyen Kürtleri ve diğer etnik grupları sindirmeye çalışmaktadır.

"ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Zorla silah altına alma gibi baskılar nedeniyle Kürt, Süryani ve Arap aileler, çocuklarını ülkemize ve Batı ülkelerine göndermeye çalışmaktadır. Bakanlığımızın bütçesinin Genel Kurula sunulması vesilesiyle yaptığım konuşmada belirttiğim üzere, Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde Suriye halkının meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi çözümü ve ülkenin birliği ile toprak bütünlüğünü desteklemekteyiz.

Bölücü terör örgütünün;

- Sınırlarımıza ve Suriye Geçici Hükümeti’nin kontrolündeki bölgelere yönelik taciz ve saldırı girişimlerinin sürdüğü,
- DEAŞ'la mücadele bahanesiyle destekçileri üzerinden edindiği yetenekleri çeşitlendirmeye çalıştığı,
- Uluslararası kamuoyunun dikkatinin Gazze’ye odaklandığı bir ortamdan kendi zehirli gündemini ilerletmek için faydalanmaya gayret ettiğini, görmekteyiz.

Suriye’de Rejim karşıtlığı üzerinden kurulan uluslararası koalisyon, zaman içerisinde DEAŞ ile mücadele kisvesi altında PKK ile işbirliğine evrilmiştir. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin Esad Rejimine Beka Vadisi’nde kurdurduğu Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK, tarihin bir ironisi olarak günümüzde yine Suriye’de ABD ve Batı ülkeleriyle işbirliği yaparak Suriye’yi bölmek için çalışmaktadır. Mevcut çatışma ortamı ve yabancı ülkelerin müdahalesi sonucunda örgüt, Suriye’nin üçte birini kontrol eder hale gelmiştir. Suriye sahasında birbiriyle rekabet içerisinde olan aktörler, kendi menfaatleri doğrultusunda, PKK varlığının devamından yana tutum sergilemektedir.

"ABD, DEAŞ BAHANESİYLE DESTEK VERİYOR"

Bizler, bu işbirliğinin milli güvenliğimize yarattığı tehdidi ortaya koyarak, bu çarpık ilişkiyi sona erdirmeye ve PKK ile doğduğu yer olan Suriye sahasında sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız.

Amerika Birleşik Devletleri, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle örgüte teknoloji ve askeri teçhizat desteği vermektedir. ABD’nin bu faaliyetlerine bazı Avrupa ülkeleri de destek vermektedir. Rusya, diğer taraftan; Fırat’ın batısında özellikle Tel Rıfat ve Münbiç’te PKK varlığına göz yummaktadır.

İran sınırı boyunca silahlı örgüt kamplarının varlığı ve İran içerisinde PKK uzantılarının bulunması, İran ile terörle mücadele diplomasimizi her düzeyde yürütmemizi zaruri kılmaktadır. Birbiriyle rekabet halindeki farklı egemen güçlerle ilişki içerisinde olan PKK, çeşitli taahhütler altına girmekte ve bu güçlerin taşeronluğuna soyunmaktadır. Örgütün kararları da, bu güçlerin talepleri üzerinden şekillenmektedir.

Öte yandan örgüt, operasyonlarımız karşısında yürüttüğü dezenformasyon kampanyasıyla uluslararası kamuoyunu etkilemeye gayret etmektedir. Ancak umduğu desteği bulamamaktadır. PKK/PYD terör örgütünce, işgal ve baskıyla sindirilen toprakların yerli unsurlarına dayatılmaya çalışılan toplumsal sözleşme gibi metinlerin hiçbir meşruiyeti yoktur. Teröristlerin kurduğu sözde demokratik yapıların meşruiyet arayışlarının ve propagandalarının akim kılınması yolunda, her türlü ön alıcı girişimlerimiz sürecektir.

Güneyimizde farklı isimler altında tek bir zehirli gündemin peşindeki terör örgütünün,
- hiçbir surette desteklenmemesi gerektiğini,
- bunun bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağını,
herkese hatırlatmaya devam edeceğiz.

Değerli Milletvekilleri, Türkiye’nin mücadele edegeldiği terör örgütlerinin tek ortak noktası, istisnasız hepsinin yurtdışı bağlantısı bulunmasıdır. PKK finansman bağlamında Avrupa sahası ile etkileşim içindedir. Bu, bilinen bir gerçek. Avrupa Birliği içinde ve dışında Türkiye karşıtı odaklarla da bağlantılıdır. PKK’nın finans kaynaklarının kurutulması amacıyla da her türlü çabayı yürütmekteyiz. Nitekim, PKK’nın uzun yıllar boyunca güvenli liman olarak gördüğü ülkelerce, kısıtlı da olsa örgüte karşı adli ve idari adımlar atılması sağlanmıştır. Bu çerçevede son yıllarda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde tutuklamalar gerçekleşmiştir. Öte yandan, Finlandiya ve İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan bu yana attığı adımların, örgüt çevrelerini rahatsız ettiğini görmekteyiz. Girişimlerimize kararlılıkla devam edeceğiz.

Saygıdeğer Milletvekilleri,Sosyal projeler ve devletimizin herkesi kucaklayan yaklaşımlarının katkısıyla gençlerimiz artık örgütün sahte söylemlerine kanmamaktadır. Bu sayede, Türkiye içinden eleman devşirmekte zorlanan PKK, artan şekilde Suriye ve İran üzerinden vasatını genişletmeye yönelmektedir. PKK’nın Suriye’de zorla silah altına aldığı çocukların durumu, Birleşmiş Milletler raporlarına yansımıştır.

Örgütün, DEAŞ iltisaklıların Suriye’de zorunlu tutulduğu kamplardan rüşvet karşılığında çıkışlara müsaade ettiğini, Türkiye’de yakalanan şahısların ifadelerinden biliyoruz. Keza PKK’nın, ailelerini salıverme karşılığında, elindeki DEAŞ’lıları Türkiye ve Suriye’de eylem yapmaya sevk ettiği de bilinen gerçeklerdendir.

Saygıdeğer Milletvekilleri, Yüce Meclisimizin terörle mücadele konusundaki kararlı tutumu, bundan sonraki çalışmalarımızda bize güç verecektir. Terör örgütünün son kullanma tarihi geçmiştir. Ülkemize kasteden bölücü terör örgütüne, sınırlarımız boyunca ve ötesinde kendisini güvende hissedebileceği hiçbir alan bırakmayacağız. Sınırlarımıza mücavir toprakların, hain emellerin planlanıp icra edildiği, dokunulmaz sahalar olmasına izin vermeyeceğiz.

Terörle mücadele konusunda “tek ses, tek yürek” olan Milletimizden aldığımız kuvvetle, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, terörle mücadele diplomasimizi, devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte sürdüreceğiz. Hepinizi saygıyla selamlıyor, bir kez daha tüm Milletimize başsağlığı diliyorum.

GÜNCELLENME
DETAYLARI GÖSTER