Pazar “Artık konuyu değil, senaryonun kaç sayfa olduğunu soruyorum”

“Artık konuyu değil, senaryonun kaç sayfa olduğunu soruyorum”

11.04.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Oyuncu Janset Paçal sigortasız çalıştırılmaktan, setteki çekim saatlerinin uzunluğundan dertli. Paçal: “Dizilerin 90 dakika sürmesini protesto ediyorum. 90 dakikalık dizilerden gelen teklifleri reddediyorum. Beni arayan yapımcıya konu yerine senaryonun sayfa sayısını soruyorum”

“Artık konuyu değil, senaryonun kaç sayfa olduğunu soruyorum”

Onu ekran dışındaki ilk görüşüm. Kırmızı saten gömleği ve skinny jean’iyle buluştuğumuz kafeye geldiğinde “Aman Allah’ım ne kadar zayıf” diyorum içimden. 34 beden, 48 kilo! Yatarken mantı yediğini söylediğinde kıskançlık krizine girmem an meselesi oluyor(!)
Janset Paçal hemen kanınızın kaynayacağı kişilerden. Sıcak, samimi, ses tonunu değiştirerek espriler yapan biri. Ama “yarasına” tuz bastığınızda açıyor ağzını yumuyor gözünü. Haklarını aramayan, köle gibi çalışan oyunculardan şikayetçi. “Böyle çalıştırılmaya razı olmalarına çok sinirleniyorum. Onlar bunu yaptığı sürece biz oyuncuların çalışma saatleri konusunda yapmaya çalıştığımız düzenlemeyi daha geç toparlayacağız” diyor.

Yıl 1996. Kısacık saçlı Janset Paçal “Televizyon Çocuğu”nda Okan Bayülgen’e eşlik ediyor. Kamerayı öpüyor. Türlü zıpırlıklar yapıyor. Biz sizi ilk bu programla tanıdık. Sizi ilk keşfeden kimdi?

1994’te mankenlik ve modellik yapmak üzere Gaye Sökmen Ajans’a kaydoldum. Beni keşfedense Gaye hanımın eşi Sait Sökmen’di. İzmir’de bir casino’da kurpiyerlik yapıyordum. İzmir’e defile provası için gelen Sait bey beni görünce “Senin İstanbul’a gelmek gibi bir niyetin varsa bizim ajansla görüş mutlaka” dedi. Daha önce mankenlik yapmıştım. Gittim Gaye Sökmen’le anlaştım. “Televizyon Çocuğu”nun seçmelerine ajansım vasıtasıyla gittim. Seçmede üzerimde
yırtık bir jean’le sıramı bekliyordum. Hatunların hepsi alımlı, benim saçlar
erkek gibi. Bir albenim yok, iddiam yok. Kamera karşısındaki rahatlığım hoşlarına
gidince oldu bu iş. Sonra diziler geldi: “Tatlı Kaçıklar”, “Ayrılsak da Beraberiz”, “Yarım Elma”...

Dizilerin süresi uzayınca “Siz bu şartlarda çalışmaktansa dizi çekmem” dediniz. Lafınızın da arkasında durdunuz. İyi reyting alan dizilerden gelebilecek teklifleri baştan reddettiniz yani. Bu meseleyle ilgili derdiniz ne tam olarak?
“Ayrılsak da Beraberiz” 25 dakika, “Yarım Elma” 45 dakikaydı. Reyting sıralamasında ilk 10’a giriyorlardı ve kanallarına para kazandırıyorlardı. 90 dakika ahmaklığı, iş bilmezlikten geliyor. Dört yıldır da sürüyor. Yapımcıya ayıp olmasın diye kimse ses çıkarmıyor. Halbuki ayıp olacak bir şey yok ortada. Üstelik yapımcının beni yani oyuncuyu hoş tutması lazım. Reytingi düşük olan bir diziyi bitirirken “Oyuncuya ayıp ediyor muyuz?”u düşünen var mı? Ben bu süreçte dizi yapmadım, tek başıma protesto ettim. Bana daha önce gelen senaryolar hakkında soru sorarken “Konu neydi?” derdim, şimdi “Kaç sayfalık bir senaryo?”nun cevabını öğrenmek istiyorum. 90 sayfalık senaryoysa baştan “Hayır” diyorum.

Haberin Devamı


Türkmax’teki “Kahve Bahane”nin sizi cezbeden en önemli yanı kısacık süresi miydi?
O da büyük etkendi. Rolü de sevdim. Her bir bölüm 10 dakika sürüyor. Haftada iki gün çalışıyorum. Cillop gibi iş buldum. Reytinglerimiz de iyi. “1 Kadın 1 Erkek” 20 dakika, o da seyrediliyor. Hem de çok.

“Kahve Bahane”nin orijinali Fransız. Türkiye’ye uyarlanırken neye dikkat ediliyor?
Edepsizlik oranına. Türk gelenek göreneklerine uygun hale getiriliyor. Fransa’da gösterilen orijinalini burada birebir uyarlamak mümkün değil. Gerçi edepsizlik bizim dizinin ağzında. Ruhen bizden edepsiz olan çok dizi sayabilirim. Bir evin her odasında ayrı bir vukuat olan dizilerden bahsediyorum. Biz onlardan daha edepliyiz. Ama “Kahve Bahane”deki rolüm benim şu ana kadar oynadığım en edepsiz rolüm.
Nasıl bir karakter?
Jale yani Janjan, güzel bir kadın olmanın avantajlarının farkında ve bunu kullanmaktan çekinmiyor. Erkekleri ciddiye almıyor, onlarla gönül eğlendiriyor. Çapkın. Çok sinirlendiğinde vampire dönüşüyor. Ben dizinin orijinalinde yokum, diziye yama şeklinde eklendim senaristler tarafından.


“Tarkan sahnedeyken her defasında ona bir kez daha hayran oluyorum”
Pentagram’ın basçısı Tarkan Gözübüyük’le ne kadardır birliktesiniz?
Sağ olsun 14 senedir bana dayanıyor (gülüyor).

Haberin Devamı


Birbirini yiyen çiftlerden misiniz, güllük gülistanlık geçinenlerden mi?
Biz ilişkiyi çekiştirip durmadık. “Yarın mı evleneceğiz, tek taşım nerede, beni alacak mısın, beni seviyor musun, ne zaman eve geleceksin?” sorularını sormak yerine biz birbirimizi sevmeyi seçtik.
Sanal alemde şarkı söylüyor

Hiç mi kıskançlık krizi yaşamadınız mı başlarda? Hayranlarının neden olduğu tartışmalar falan...
Birbirimizi kıskandıracak bir şey yapmıyoruz. Tarkan yakışıklı, sahnede olan bir isim. Ona âşık olmaları çok normal. Bunları doğal karşılıyorum. Ancak tabii Tarkan konser sonrası kızların kucağından kucağa zıplasa saçını başını yolarım. Bana da “Janset sana âşığım” diye e-posta’lar geliyor. Bu tip şeyler bizim aramızda espri konusu oluyor, kavga nedeni değil.

Siz Pentagram’ın hayranı mıydınız?
Dinlediğim bir gruptu Pentagram. Tarkan’ı sahnede seyrederken her defasında ona bir kez daha hayran oluyorum. “Televizyon Çocuğu” döneminde arkadaşımın evinde tanıştık Tarkan’la. Göz göze geldik ve o an uzun yıllar birlikte olacağımızı anladık...

Bir grubunuz da var, Pukku Mikku. İnternet üzerinden şarkılar yayımlıyorsunuz. İleride albüm çıkaracak mısınız?
Bu müzisyen arkadaşlarımızla oluşturulan bir müzik projesi. Eğlencelik bir şey. Pop-rock yapıyoruz. Solist benim. Sadece sanal alemden dinlenebiliyor, www.pukkumikku.com’dan. Şimdilik albüm çıkarma planımız yok.


“Tek başıma da pankart açarım ama faydası olmaz”
Dizi piyasasında bu kadar çok oyuncu var, ama tek itiraz eden, şikayetçi olan sadece siz gibi görünüyorsunuz. Toplanıp bir protesto gösterisi yapacağınız “yandaş” bulamıyor musunuz?
İşi dizi çekmeye ya da diziden ayrılmaya kadar götüren bir kendimi biliyorum bir de Nejat’ı. Nejat İşler son oynadığı diziyi, “Kapalıçarşı”yı bıraktı, “Bu şartlarda çalışılmaz” diyerek... Bu memlekette kolay kolay ses çıkarılmıyor. Bana kalsa tek başıma pankart açarım ama etkisi olmaz. Kalabalık bir grupla bunu yapsak çalışma saatlerinin uzunluğu gibi şikayetlere üç ayda son veririz.
“Ağlaşıp, seyircinin başını şişirmekten öteye geçmiyorlar”

Siz bu meselelerde epey aktif görev alıyorsunuz. BİROY (Birleşik Oyuncular Meslek Grubu) yönetim kurulundasınız, SİNE-SEN için çalışıyorsunuz.
Kısa çöpü ben çektim galiba, sorumluluk alıyorum hep. Oyuncu olmasam avukatlık yapardım herhalde ama fazla yaşatmazlardı beni! BİROY’da telif haklarının korunması için çalışıyoruz. Televizyonda, dijital ortamlarda gösterilen her şeyden doğan telif hakkının sanatçılara verilmesini sağlamak için uğraşıyoruz. Bir de SİNE-SEN var, oyuncuların sendikası. Orada görev alıyorum. Sendikanın görevi insani çalışma şartlarını düzenlemek. Çalışma saatleri, dizilerin süresi, ödenmeyen mesailer, sigortasız çalışma gibi konulara çözüm bulmaya uğraşıyoruz. Düşensenize, şu anda setlerin yüzde 98’i yasadışı çalışıyor. 34 yıldır var sendika, üye sayısı 200 civarında. Ağlaşan oyuncuların hepsine gidip sorun “Sendikaya üye misin?” diye, “Hayır” diyeceklerdir... Ne ağlıyorsun o zaman? Seyircinin başını şişirmekten öteye geçmiyorsun! Şikayetçiysen razı olmadığın bir şeyin yapılmasını engelle. Bir tane Kenan İmirzalıoğlu, bir tane Nejat İşler, bir tane Demet Akbağ var... Burası Hollywood değil, bir milyon oyuncu yok Türkiye’de. Hepi topu 5 bin kişiyiz. Sendikaya üye olup sesimizi duyurmalıyız.

Dizi setlerinde kaç gün, kaç saat çalışılıyor?
Valla “Ezel”de 6,5 gün çalışılıyormuş. İnsani haklara aykırı bu. Normalda beş gün boyunca günde 8-10 saat çalışırsın. Sonrasına mesai alırsın. Kenan’ın halini görmüyor musunuz? Çocuk diziye başladığında cillop gibiydi. Şimdi sete ziyarete giden televizyon kanallarının görüntülerinde kameraya yeni uyanmış gibi bakıyor. Çünkü 36 saat boyunca çekim yaptıkları oluyor. Yazık, ben üzüldüğüm için izleyemiyorum diziyi. Bunu izin vermelerine çok sinirleniyorum. Onlar bunu yaptığı sürece biz bu meseleyi daha geç toparlayacağız.


“Kilo almaya çalışıyorum, yatmadan önce mantı yiyorum”
Rüzgarda uçacak kadar zayıfsınız? Kaç kilosunuz?
Ben hep böyle zayıfım. “Televizyon Çocuğu” döneminde de hemen hemen bu kilodaydım. 50’yken 48 kiloya düştüm bir süre önce. Ben sirkeyi çok seviyorum. Biraz kırgınlık hissetim mi bir çorba kaşığı sirke içiyorum, meğer sirke yağları yakan bir şeymiş. Ben haberim olmadan sirkekolik gibi habire sirke şişesini kafama dikiyordum. Sirkeyi kestim. Bu aralar kilo almaya çalışıyorum, yatmadan önce mantı yiyorum ya da makarna.

Yazarlar