Pazar "Aşkı hangi dilde anlattığınızın önemi yok"

"Aşkı hangi dilde anlattığınızın önemi yok"

16.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"İstanbul Hatırası"nda hamamda şarkı söyleyen, aynı şarkıyla Altın Portakal'ın ödül gecesinde insanları büyülerken tartışmalara da neden olan Aynur'un ikinci albümü "Nûpel" çıktı. Albümde 13 Kürtçe, 1 Türkçe şarkı var

Aşkı hangi dilde anlattığınızın önemi yok

Sahneye haberli mi çıktı yoksa 'korsan' şarkı mı söyledi diye tartışıladursun, Aynur ikinci albümü "Nûpel"i çıkardı bile. "Nûpel", "yeni sayfa" demek. Yine Kalan Müzik'ten çıkan albümde 13 Kürtçe, 1 Türkçe parça var. Aynur, tam da "Bu ses gerçekten senden mi çıkıyor?" sorusunu hak edecek gibi, ufacık tefecik bir genç kız. Anne babası ve altı kardeşiyle beraber yaşıyor, kalabalıklardan kaçıyor. Çok sade, çok doğal, albümleri Türkiye kadar Avrupa'da da ilgi görüyormuş, sürekli yurtdışına konserlere, televizyon programlarına çağrılıyormuş, Times'ın Türkiye ekine kapak olmuş, sanki bütün bunların farkında bile değil. Öyle ki, fotoğraf çekimi yapılırken balıkçılar "Allah allah, fotoğrafı çekilecek bir kız da değil ama..." gibi yorumlar yapıyorlar. Aynur hayatımıza gireli topu topu iki sene olmuş. İlk albümünün adı "Keça Kurdan"dı; "Kürt Kızı". "O Kürt kızı benim" diye açıklıyordu bu ismi. Tunceli Çemişgezek'den gelen Kürt kızı, sesini her duyanı olduğu yere mıhlıyordu adeta. "Gönül Yarası"nda "İncir Ağacısın"ı söyleyip Meltem Cumbul'u ağlatıyordu. Fatih Akın'ın "İstanbul Hatırası"nda ise "Ahmedo"yu söyledi bu kez. BBC'de katıldığı programda sunucuları büyüleyen, Altın Portakal'ın ödül gecesinde Yılmaz Erdoğan'ı da, Mathilda May'i de ağlatan aynı "Ahmedo"... Hani 'kriz" yaratan şarkı... Nûpel: Yeni bir sayfa Birinci albüm ilk adımdı. O bayağı bir ses getirdi, ikincide artık o tarzda gitme lüksüne sahip değilim. Bir konsepte doğru gitme düşüncesiyle "Yeni Sayfa" adını verdik. Orijinal Kürt klasik ezgilerine dokunmak istiyorum bundan sonra. Nasıl bir yeni sayfa bu açtığınız? Kürt kızlarını, kadınlarını dağlara çağırıyormuşum, bölücülük yapıyormuşum. Parçada kılıcın yerini kalem alsın diyor, kadınları okumaya teşvik eden, savaşsız bir dünya isteyen bir parça. Nasıl böyle bir sonuca varıldığını anlamadım. İlk albümünüz "Keça Kurdan" toplatılmıştı, sonra yasak kalktı... Gerekçe neydi? Evet, çok başarısız çalışmalardı. İstanbul'a 1993'te geldim, Arif Sağ bağlama kursuna gittim. O dönemler Unkapanı'ndan ASM'ye güzel türkü söyleyenleri keşfetmeye gelirlerdi. Çok toy dönemlerim, onların amatörlüğüyle benim acemiliğim denk düştü, beni yansıtmayan bir şey çıktı. Sizin ondan önce de var bazı kayıtlarınız... İlk harçlığıyla kaset aldı Neredeyse müziği bırakacaktım. Sonra baktım, konserlerde Kürtçe söylüyorum, yabancılar bile daha çok etkileniyorlar. Bu benim gerçeğimdi. Köyde büyümüşüm, ailemden Kürtçe ezgiler dinlemişim. İçimde en iyi hissettiğim benim özümdür, en iyi yapabileceğim şeydir diye düşündüm. Kürtçe söylemeye nasıl karar verdiniz? Şu anlamda yoktu, bir kaset alıp dinleyebilecek durumum yoktu, ya da radyo yoktu. Ama bizim orada doğal söyleyenler vardı, o orijinalite yansımış bana. Ama ilk olarak İstanbul'da bir kaset alıp dinleyebildim. İstanbul'a gelmeden önce hayatınızda müzik hiç yokmuş gibi bir portre çiziliyor genelde... Hasret Gültekin, "Gün Olaydı". Elazığ'da okurken bazı arkadaşların evlerine gider albüm dinlerdik. O zaman dinlemiştim, çok beğenmiştim, ilk harçlığımla gittim aldım. Hangi kaset? Annemin sesi beni hayatta en çok etkileyen ses. Sesinde inanılmaz bir duygu var, yaşanmışlıkla ilgili bir şeydir bence. Uzaktan bir akraban ölür, belki büyük şehirlerde iki-üç gün yası olur, sonra unutulur. Ama bizim ailelerimizde öyle bir şey yoktur, ciddi anlamda acı çekerler. Bunlardan dolayıdır herhalde içindeki hüzün, acı. Anneniz türkü söyler miydi? Okulda Kürtçe türkü krizi Evet, öğretmenler salonu terk etmişlerdi. Ben o zaman böyle bir şeyin bilincinde değildim, Türkçe mi söylüyorum Kürtçe mi. Niye terk ettiler anlamadım bile, acaba kötü mü söyledim diye düşündüm. Ama o geçmişti, şimdiye bakıyoruz artık. Birlikte yaşayalım işte ne güzel... Lisede de bir toplantıda Kürtçe türkü söylemişsiniz, az kalsın sınıfta kalıyormuşsunuz... Demek daha yolumuz var. Tabii ki bu beni üzdü, abartılacak bir şey yok, halk birbirini seviyor. Altın Portakal'daki olay da buna benziyor... Evet, "3 dakikan var, ne söylemek istersin" dediler, en iyi yaptığım şey şarkı söylemek dedim, "Ahmedo"yu söyledim. 3 dakika 6 dakikaya çıktı, bir daha söylettiler. Bir ara acaba dedim Kürtçe söylediğim için mi ilgi gösteriliyor... Ama İspanya'daki festivalde, organizatörlerin dediğine göre dinleyiciler en çok beni takip etmiş. Kürtçe söylediğimi bilmiyorlardı, Türkiye'den giden biri diye dinlemişlerdi. Anladım ki dil meselesi değil bu. "Ahmedo"yu BBC'de de söylemişsiniz... Evet ama meşhurum diye bir bilinç hiç oluşmadı bende. "Aynur" diyorlar, "tanışıyor muyuz?" diyorum. Aynı Aynur'um. Bende bir şey değişmez. Filmlerden sonra daha çok tanınıyor musunuz sokaklarda? Mathilda May'i ağlatan ses Ben aslında kimseyi ağlatmak istemem ama ağlıyorlar. Benim içimdeki ağlamayı hissediyorlar demek ki. Mercan Dede "Ahmedo"yu birlikte seslendirmek istedi, ben de söyledim, herkes de çok etkilendi. Sadece Yılmaz Erdoğan değil, yanımda Mathilda May oturuyordu, o da hüngür hüngür ağlıyordu. Ondan sonra sahneye habersiz çıktı diye laflar çıktı. Ben bir davet üzerine gittim, güzel söyledim, herkes beğendi, önemli olan bu. Şarkı bir aşkı, sevdayı anlatıyor, hepimizin ortak duygusu. Hiç önemli değil bunu hangi dilden ifade ettiğim. En son Altın Portakal'la gündeme geldiniz... Hem "kriz yaratan", hem de "Yılmaz Erdoğan'ı ağlatan kadın" olarak... Kavuşamamanın ıstırabını çeken bir kadın. Sevdiğine vermiyorlar, amcasının oğlunun eşi ölüyor, töreler gereği ona veriyorlar. Adam ondan çok yaşlı, hatta "ağzında diş kalmamış" diyor. Ne diyor sözlerinde? Konuştuk. Israrla CD'mi istedi, gece 3'te otelde CD için bekliyorlardı. Telefonunu, adresini verdi. Onun eşi de film müzikleri yapıyormuş, Dedi ki ben birçok şey dinledim ama hayatımda beni bu kadar etkileyen bir şey dinlemedim. Mathilda May'le konuştunuz mu sonra? Folk Roots Sezen Aksu'ya benzetti Türkiye'de yasaklandığı gün, Avrupa'da çıktı. Ben Irak'ta konserdeydim, internete girdim ki "Keça Kurdan" yasaklandı diyor, değer tarafta da "İspanya'da yayınlandı" haberleri. Aynı dönemde de Times'ın Türkiye ekine kapak olmuştum. Ne biçim iş dedim... Bu arada İngiltere'de Folk Roots dergisine kapak oldunuz... Albüm aynı anda Avrupa'da da mı çıktı? Ne diyebilirim ki? Sezen Aksu tartışmasız Türkiye'nin divası, ona benzetilmek çok güzel. Folk Roots'un Sezen Aksu benzetmesine ne diyorsunuz?