Pazar Metal müziğin tanrıları burada

Metal müziğin tanrıları burada

13.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Tutuculukla tabu kırıcılık arasında salınan metal aleminin sıra dışı ismi, efsanevi Judas Priest bugün Kuruçeşme Arena’da

Metal müziğin tanrıları burada

Büyük gün geldi çattı. Siyah tişörtlerin giyileceği, öğle saatlerinden itibaren hazırlıklara başlanıp akşamüzeri yollara düşüleceği, konser mekanının kapısında karşıdaki benzin istasyonundan alınmış gazete kağıdına sarılı son kutu biraların içilerek içeri girileceği büyük gün geldi, çattı. Heavy metal efsanesi Judas Priest bugün Kuruçeşme Arena’da.
Tutuculukla tabu kırıcılık arasında salınan metal aleminin sıra dışı isimlerinden Judas Priest. Solist Rob Halford’un eşcinsel olduğunu açıklamasından sonra bile karizmasının milim sarsılmamış oluşu, “metal müziğin tanrıları” sıfatını ne kadar hak ettiklerinin göstergesi.
Judas Priest, İngiltere’de kurulduğu 1969 öncesinde, dağılmış başka bir topluluğun adıydı. Adı Bob Dylan’ın “The Ballad of Frankie Lee and Judas Priest” parçasından esinlenmişti. Aynı adın topluluğu kuracak olan basçı Ian Hill ve gitarcı K.K. Downing’e cazip gelmesinde, eskisinin dağılmadan evvel iyi işler çıkarmasının rolü büyüktü. 
1974 yılında çıkardıkları “Rocka Rolla” adlı ilk albümle klasik hard rock çalan, giderek sertleşerek metal müziğinin klişe ve kriterlerine imza atan topluluk, ilk Amerika turnesinde Led Zeppelin’e ön grup olmuştu. Zaman içinde bazı eleman değişiklikleri yaşadılar, 1980 tarihli “British Steel” ve iki yıl sonra çıkan “Screaming for Vengeance” ile metal müziğinin doruk noktasını yakaladılar. Aynı seviyeye sekiz yıl sonra “Painkiller” ile çıktılar. 

Bir metal operası
Bugün bol bol içinden şarkı dinleyeceğimiz son albüm “Nostradamus”a gelince; bu opus, Judas’ın olağan albümlerinden biri değil. Ona bir metal albümünden ziyade, bir metal-opera ya da metal müzikali demek daha doğru. Bu anlamda Bavyeralı Alman metal topluluğu Haggard’ın bazı çalışmalarına benzetmek mümkün. “Nostradamus”, tüm Judas fanatiklerine hitap etmiyor, içindeki parçalar ya senfonik pasajlar ya da hard’n heavy slow toplamalarına verilecek türden.
İkili albümün içeriği şüphesiz, malzemenin çok yönlülüğü ve konunun ciddiyeti açısından bazı fanatiklere ağır gelecektir. Bunu önceden hesaplayan Judas’ın zorlu konuya yaklaşımı, kompozisyonların her metrekaresini enstrümanların diliyle örmek, üzerine anlatımcı satırları dizmek olmuş. Şarkı sözleri bugüne değin sorgulanamaz şekilde zeka ürünü olan topluluğun meseleyi kotarışı da kusursuz. O nedenle “Nostradamus”, saygıyı ve iyi notu hak eden bir çalışma. 

Siyah tişörtlülerin gecesi
Parlak düzenlemelerin duygusal açıdan uzaklara işaret eden epik bir yapısı var. Akustik gitar, synthesizer; hepsi bütünün parçaları olarak dengeli bir biçimde çerçevenin içine yerleştirilmiş. Arada kulak tırmalayan tek aksaklık, ses örgüsünün yükselen değişimlerine ayak uydurmakta zorlanan solist Halford’un yaşlılık belirtileri gösteren sesi. Artık sesi doğal olarak 20 yaşındaki kadar güven verici değil; bazen çığlıklarda zorlanıyor ve kısa kesiyor. Bunun dışında olaya hakim ve sesini son derece kontrollü kullanıyor. 
Metal dinlemeseniz de “Nostradamus”a ve bu akşamki konsere kulak kesilin çünkü bu albüm metal çalışmasından ziyade, oldukça ilginç ve sürükleyici bir gelecekçi sinema filmi.
Acaba bu konsept albümün sahnesi de, kendisi kadar iyi mi?  Bunu akşama göreceğiz. Tabii ki onları 20 yıl önce izlemeyi çok isterdik ama bu gecikmiş buluşma bile ziyadesiyle mesut edecek, biliyoruz. Sadece yeni albümden değil, “Electric Eye”dan “Breaking The Law”a; insanı zıvanadan çıkaran tüm şarkılarını söyleyecekler. Metal kartalın süslediği “Screaming for Vengeance” tişörtünü sırtına geçiren koşsun... 

Müziğe yol gösteren kapak
Coldplay’in dördüncü albümü “Viva La Vida or Death and All His Friends”, daha elimize almadan, açıp içini koklamadan “Ben politiğim” diyor. Çünkü kapağında ünlü Delacroix tablosu “Halka Yol Gösteren Özgürlük” var.
Ancak içi dışı kadar politik değil. Sadece gitardan sıkılanlara santurla hoş geldin diyen “Life in Technicolor” ve keskin eleştirel içeriğiyle “Violet Hill” var. Politik içerik biraz dostlar alışverişte görsün babından. Politika var ama politik tavır yok.
Alıştığımız numaralar aynen sürüyor. Yine de sonuçları tatsız son işin ardından, biraz daha aklını başına devşirmiş, daha eli yüzü düzgün bir albüm çıkarmış Coldplay. Bunda birinci faktör dahi yapımcı Brian Eno. O yüzden bazı parçalar U2’nun bir dönemini andırıyor. 

Dede sazı, baba sözü
Bilgisi, emeği ve altın kalbiyle Kalan Müzik’in arkasındaki insanlardan biri Ulaş Özdemir. Aynı zamanda Kayhan Kalhor, Ali Akbar Moradi gibi önemli isimlerle albüm çalışmaları yapmış bir müzisyen. Maraşlı Özdemir, 10 şarkılık yeni albümü “Bu Dem”de, unutulmaya yüz tutan 100 yıllık geleneksel Alevi-Bektaşi çalgıları olan dede sazı ve ruzba (cura) ile canlı çalıp söylediği, farklı dönemlerden seçilmiş deyişleri bir araya getiriyor.
Tamamı kendisi ve babası tarafından derlenen deyişler, Özdemir’in ıslak bir monotonlukla duygu kazanan etkileyici sesiyle demleniyor. Muhabbet ortamındaymış gibi kaydedilen albüm, aynı muhabbet ortamındaymış gibi dinleniyor.