Bilinçaltı ile pandemiyi yönetmek

9 Şubat 2021

Salonun ortasında onu gördüğüm an çok şaşırmıştım. 2020’nin beklenmeyen yorucu birçok olayla dolu olduğunu farkındaydım, ama bu son nokta olmalıydı.

Kıvrılarak hareketlerini sürdürmeye çalışan ince uzun şeye bakıyordum. Beynim geçmiş anıları bellek kayıtlarında tarayarak ayaklarımın ucundaki halkalı yeşilimsi şeye bir benzerlik bulmaya çalışıyordu. Acaba, ağacımsı bitkilerin yapraklarından birini evdeki iki küçük şeytan koparmış olabilir miydi?

Gözlerim tüylü bıdıkları aradı, ikisi de şaşkın ifadelerle bana bakıyordu. Kedilerimden bembeyaz ve daha çevik olanı hemen yanıma geldi ve o yerdeki uzun yeşilimsi şeye patisini dayadı.

İşte o an korkunçtu, çünkü o şey hareket etmeye başlamıştı! Beynim ne olduğu konusunda tanım bulamıyordu, çok zorlayıcı idi. Sonunda bir tanım buldu, en son gördüğüm yaratık, derin sular gibi filmlerdeki insanların içine giren o uzaylı yaratıklara benziyordu.

Bu beni korkutmamıştı, bir yere oturtmak daha da rahatlamıştı, beynim ona nasıl “Merhaba” diyebileceğini, “Selam, ben

Yazının Devamı

Yaşam amacı

8 Şubat 2021

Siz hiç yaşam amacınızı kaybettiniz mi? Ben ettim, hatta bir daha hiç eskiye geri dönemeyeceğimi düşündüğüm anlar bile oldu. Yaşam amacını kaybetmek öyle karalık bir deneyimdir ki aslında tarifi zordur, ama yine de sizin o hissi bir kez olsun hatırlayabilmeniz için anlatmayı deneyeceğim.

 Yıllar önce, macera peşinde koşmanın rutinim olduğu zamanlarda yine tehlikeli ne yapsam derken kendimi bir parasailing deneyiminin ortasında bulmuştum.

Parasailingin nesi tehlikeli derseniz, birkaç şehir efsanesi dışında ki çok da yabana atılacak şeyler değil, pek de bir tehlike yok aslında. Deneyimin güvenlik sınırlarına baktığınızda yaşanacak diğer maceralara kıyasla orta yaş emekli tercihleri sınıfına bile sokulabilir. Aslında ben de yükseklik korkusu olan biri olarak yükseklikle alakalı denenecek sporlar arasında suya düşmenin daha az riskli olduğunu düşünerek (tümüyle psikolojik biliyorum, benim de bir tıp doktoru olarak yeterince fizik bilgim var, ama her zaman olduğu gibi bilincin bilmesi yetmiyor, hikayede kazanan bilinçaltı oluyor) kendime göre güvenli bir

Yazının Devamı

Bilinçaltının gücü

31 Ağustos 2020

Kucağımdaki kitaptan gözlerimi uzaklaştırdım, zihnimde az önce okuduğum kelimeleri tekrarladım. “İyileştirme organı bilinçaltı, iyileştirme süresi ise inançtır”. İnanç olmadan bilinçaltı çalışır mı? Bilinçaltının yapıtaşları sahip olduğumuz inançlar, değil mi zaten? Kafamda deli sorular. Joseph Murphy’nin kelimelerini zihnim tekrarlamaya devam etti. “İyileştirme organı bilinçaltı, iyileştirme süresi ise inançtır”.

Mesleğimin çok erken dönemlerinden beri bilinçaltının labirentlerinde dolanmak ve şifrelerini kırmak bana haz veriyor. Yaşamın o görülmeyen derinliğine ve mucizevi tarafına dokunmak, çok kolay ifade edilebilecek bir deneyim değil. Bazı şeyleri kelimelere dökünce basitleştiriyoruz, bilinçaltını da öyle. Çok sevdiğim bir üstat, evreni anlamak konusunda şöyle bir tanımda bulunmuştu. “Düşün!” dedi “Senin zihnin bir kova ve evren bir okyanus. Kovana okyanusun suyundan doldurup koca okyanusu tanımlaman, mümkün mü?”

Bilinenin çok

Yazının Devamı

Pandemi sonra yaşamak

22 Ağustos 2020

Bir pandemi geçti üzerimizden, kimine teğet, kimini ezerek. Gerçekten geçti bitti mi hiç birimiz emin değiliz, ama en azından ilk yaşadığımız şok kısmını atlattık, yolumuza devam eder gibi yaptık, yapıyoruz. Pandemi esnasında danışanlarımı uyardığım bir konu vardı, olayın en hararetli, korkunun en yüksek olduğu noktada her şeyin daha yolunda olacağı, asıl sıkıntının bir şeyler normalleşmeye başladığında karşılarına çıkacaklarına dair! Nitekim de öyle oldu.

Ölümün nefesi yanı başımızda iken belki korktuk, belki çok mutsuzduk, bildiğimiz her şeyin engellenmesinden bunalmıştık, ama yine de şu andan daha iyiydi her şey.

Çok iddialı geliyor belki söylediklerim ama anlatmak için benzer bir örnek verecek olursam, savaşın ortasında mermiler tepenizden uçarken, yanı başınızda kan gövdeyi götürürken belki de bulunabileceğiniz en kötü anda olduğunuzu düşünürsünüz. Belki bundan güç alarak gözü dönmüş bir biçimde cesaret örneği gösterirsiniz, belki uzun yıllardan çok, kısa anların

Yazının Devamı

BAZI İNSANLAR

21 Ağustos 2020

Hepimize çizilen yol aynı gibi, iyi bir okulda oku, üniversite sınavını kazan, evlen, çocukların olsun, arada emekliliği garantile, yaşlandığında bahçe ekmeye ve küçük bir sahil kasabasına taşınmaya hazır ol. Modern çağ diyoruz adı üstünde, hayallerimize, arzularımıza ulaşabilmek için olasılıkların, imkânların bolluk çağı... Oysa biz özgürlüklerin, olasılıkların bize sunulduğu noktada aynıyı seçmek ve seçtirmek üzere hayatlarımızı planlıyoruz, oh ne güzel.

            Aradan zaman geçiyor, güvende olduğumuzun ve toplum tarafından değerli olacağımızın artık garantilenmiş olduğunun kanıtı klişe yaşamlarımıza adım atılmış ve her şeyin yolunda olmasını beklerken, hiç beklenmedik bir şey oluyor. Ama hepimize değil, bazı insanlara…

            Bazı insanlar işlerinde çok başarılı iken fısıltılarını kendileri bile duymaktan korktukları bir anda işlerinden mutlu olmadıklarının, ayrılmak istediklerinin boğuklaşan kelimelerini ortaya

Yazının Devamı

Özgürlüğün kaderi

22 Temmuz 2020

Her katıldığım sohbette omuzlarımda ağırlık bırakan kelimeler, üst üste ekleniyordu. Biz şehirliler “Arka balkonlarımıza bir şeyler ekiyoruz, toprağa dönüyoruz” derken, asıl toprağın sahibi insan “Toprak kolay değildir, şans işidir, o yıl mahsul verip vermeyeceği şansa kalmıştır. Oysa insan, kontrolü sever, bilinen sonucu almayı sever.” diyordu. Bir başka sohbette “Asıl kaderci olan Avrupalı, kadercilik bizim dilimizde. Onlar, hayatın getirdiğini kabulleniyor, biz ise kendimizi ya kader kurbanı ilan ediyoruz, ya da kendi hayatımızla kavga ediyoruz.” diye dillendiriliyordu. Düşündürücü, hem de oldukça düşündürücü!

Gerçekten kadercilik neydi? Bazı şeyler şansa kaldığında, yoluna çıkanı kabul edebilecek, kendi zihninde tasarladığından farklı bir seçim yaşadığında hala mutlu olabilecek biri kalmış mıydı aramızda? Dondurmalının bile mavisinden lavantalısına farklı tatları denerken aslında uçları deniyorduk. Telefonumuzdaki paylaşımları yakın arkadaşlar mı herkes mi görebilecek kadar ince ayarlara, hatta Instagram'daki tek bir kişinin

Yazının Devamı

KADIN OLMAK

6 Temmuz 2020

Karşımdaki, sıcak güneşin altında kavrulurken haklı bir serzenişte bulundu, “ Keşke dünyaya erkek olarak gelseydim, kadın olmak çok sıkıcı, erkeklerin ne regli ne ağda derdi var”.  Kelimeler, birbirini izlerken önce katılır gibi olsam da içimden güçlü bir itiraz yükseldi. O yükselen duygu bana “ Kadın olmak” tan çok keyif aldığımı hatırlatıyordu.

Gerçekten de bu yaşamda kadın olmanın çok ayrı bir zevki var, hayatın o ince ve zarif dokusunu soluyabilmenin, yaşamla bütünleşmek için verilmiş ayrıcalıklı bir yetiye sahip olmanın deneyimlendikçe kıymeti anlaşılıyor.

Erkeklerle aramızda biyolojik çok fazla farklılık olduğunu biliyoruz, ama bilim ilerledikçe bu farklılıkların sandığımızdan da fazla olduğunu keşfettik. Örneğin, kadının gördüğü renk tonlarının erkeklerden daha fazla olduğu, bir kadının duyguların merkezi olan amigdalanın daha çocuk yaşlardan itibaren erkeklere nazaran daha fazla gelişmiş olduğu gibi… Bu kadarı bile bizim hayatın duygularını çok daha derin yaşamamızı, yaşamı çok daha

Yazının Devamı

Yaşama sevincini yitirmek

11 Haziran 2020

Hayat ne kolaylaştı, değil mi? Corona günlerinde bunu söylemek ironik de olsa yine çözümlerle dolu bir dönemde yaşadığımızı itiraf etmeliyim. Her şeyin bir alternatifini bulabiliyoruz, eskiden öyle miydi? Belki artan zekâlarımızdan, belki mutfağa kadar giren bilimden, yanı başımızda soluk alan Google’dan her an istediğimizi kısmi de olsa elde edebilir olduk. Eskiden annelerimiz, “malzemem yok kek yapamam derken” unsuz kek, sütsüz kek, yumurtasız kek, süte alerjin varsa badem sütlü kek gibi alternatiflerle bir ayağı eksik yaşamlar da hep bir mükemmeli yakalamaya alıştık. Yorgunluklarımızdan çözüm aramak yerine duvardaki bir deliği sıvayla kapatır gibi yaşamlarımızdaki boşlukları da başka duygularla, kalabalıklarla öyle kapatır olduk. Her şey yamalı, yarı boyalı olsa da gerçekten tamiri çok emek isteyeceğinden midir kim bilir, bu eksik ayak halini tahammüle layık gördük.

Her şey oldu, unsuz kek bile oldu, ama bir malzeme eksik olunca yaşam, yaşam olmadı, olamadı. İşte yaşama sevinci eksik olunca hiçbir şeyin tadı tuzu olmuyor, her

Yazının Devamı