Siyaset BM görevini yapmazsa itibarı dibe vurur

BM görevini yapmazsa itibarı dibe vurur

07.04.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Suriye’de yaşanan son vahşete ilişkin olarak Birleşmiş Milletler’e düşen iki görev olduğunu vurgulayan Başbakan Yıldırım, “Birincisi bu işin sorumlularını mahkeme karşısına çıkarmak, ikincisi iç savaşların olduğu bu bölgelerde kimyasal silahların imha edilmesi” dedi

BM görevini yapmazsa itibarı dibe vurur

Başbakan Binali Yıldırım, Suriye’de tam bir vahşet yaşandığını, söylenecek kelime bulamadığını belirterek Birleşmiş Milletler’i (BM) görevini yapmaya çağırdı. “Öyle toplanıp konuşacaklarsa, sonra da biri çıkıp veto edecekse o zaman itibarı dibe vurmuş bir BM ortaya çıkar. Zaten sorgulanan BM’nin güvenilirliği daha çok sorgulanır” diyen Yıldırım, BM’ye düşen iki görev olduğunu belirtti. Yıldırım, “Bir tanesi bu işi titiz şekilde soruşturup sorumlularını Uluslararası Ceza Mahkemelerinin karşısına çıkarmak. İkincisi Suriye’de veya otorite boşluğunun, iç savaşların olduğu bu bölgelerde mutlaka kimyasal silahların imha edilmesi için bir girişim başlatması lazım” ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, İzmir’deki referandum çalışmaları ve temel atma törenlerinin ardından gündemdeki sıcak gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtladı.
‘Asla kabul edilemez’
Başbakan Yıldırım, Suriye’nin İdlib kentinde yaşanan kimyasal silah dehşeti ve ABD Başkanı Donald Trump’ın “BM Güvenlik Konseyi bu konuda bir karar almasa bile Amerika’ya doğrudan tek başına müdahale etme hakkı doğmuştur” şeklindeki sözleriyle ilgili soruya şu karşılığı verdi: “Suriye’deki bu son kimyasal saldırı asla kabul edilebilir bir şey değil. İnsanları, çocukları acımasızca kimyasal gazla öldürdüler. İnsan, insanlığından utanıyor. Bunu yapan da rejim. Bir insanlık suçudur, bunun hesabını er geç verecekler.
‘Neyi bekleyeceğiz?’
BM’ye düşen iki görev var. Bir tanesi bu işi titiz şekilde soruşturup sorumlularını Uluslararası Ceza mahkemelerinin karşısına çıkarmak. İkincisi Suriye’de veya otorite boşluğunun, iç savaşların olduğu bu bölgelerde mutlaka kimyasal silahların imha edilmesi için bir girişim başlatması lazım. Nasıl zamanında Irak’ta nükleer silah var diye kurdular, burada da gerçek bir insanlık dramı yaşanıyor. Artık daha neyi bekleyeceğiz? Öyle toplanıp konuşacaklarsa, sonra da biri çıkıp veto edecekse o zaman itibarı dibe vurmuş bir BM ortaya çıkar. Kimseye bir faydası olmayan, etkin karar alamayan bir organizasyon ortaya çıkar. Zaten sorgulanan BM’nin güvenilirliği daha çok sorgulanır.
‘Suça ortak olmayın’
Trump’ın açıklamaları da bunun tercümesidir… Güvenlik Konseyi’ne bir mesaj veriyor aslında. Diyor ki ‘bak bu aleni bir iştir, burada korumacılık yapmayın. Bu suça daimi üyeler ortak olmasın.’ Şimdi bu suçun arkasında Güvenlik Konseyi’nin beş biraderden biri ne gerekçeyle veto oyu kullanacak? Bunu hangi vicdan kabul eder? Ortada bir insanlık suçu var. Ortada büyük bir vahşet var. 100’e yakın sabi acımasızca katledildi. Anlatacak kelime bulamıyorum. Tam bir vahşet. Kendi insanına bu kadar kötülük eden bir başka lider olamaz.

Haberin Devamı

‘Bedeli biz ödüyoruz’
Yıldırım, ABD’nin tek taraflı müdahalesi halinde Türkiye’nin de başka müdahaleleri olup olmayacağına dair soru üzerine şunları söyledi: “Bu işlerin bedelini Türkiye ödüyor. Bakınız 36 tane yaralı geldi. İki tanesi hayatını kaybetti, diğerleri tedavi ediliyor. Milyonlarca insan Türkiye’de. Onların arasında gelen terör unsurlarıyla mücadeleyi biz veriyoruz. Her türlü yükü biz çekiyoruz. Meydana gelen her olumsuzluğun faturası doğrudan Türkiye’ye yansıyor. Dolayısıyla Türkiye bu işin dışında kalamaz. Oradaki şartlar ne kadar olumsuza giderse, ne kadar kötüye giderse Türkiye’nin ulusal güvenliği o kadar tehlikeye giriyor. Biz Fırat Kalkanı’nı bunun için başlattık. Bakın ondan önce ne oluyordu? Roketler, füzeler Gaziantep’e Kilis’e geliyordu, masum insanlar ölüyordu. ‘El Bab’da ne işiniz var?’ diyenlere soruyorum. Ülkemin güvenliğini insanlarımın güvenliğini nasıl sağlayacaktım? İlla gelip ülkemizden girip işgal edince mi aklımız başımıza gelecek? Şimdi gidiyoruz tehdidi yerinde bertaraf ediyoruz ve sınırları emniyet altına alıyoruz. Bu ve buna benzer ihtiyaçlar istemeyiz ama önümüzdeki günlerde de olabilir. Buna da hazır olmamız lazım.

‘Dünya 5’ten büyük’
Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün “Kimyasal silah kullanıldığı kararı BM güvenlik Konseyi’ne gelirse veto ederiz” sözlerinin hatırlatılması üzerine Yıldırım tepkisini şöyle dile getirdi:
“Bu aleni bir insanlık suçudur. Bunun arkasında durmak, sadece BM’ye güven sorunuyla sınırlı değil. Bu gücü gücüne yetene prensibinin hayata geçtiğini gösterir. Burada da barış biter. Dünya barışı biter ve büyük bir kaos olur. Bu sorumluluğu daimi üyelerin taşımaları lazım. Bu sorumluluğu taşımıyorlarsa bu yapı çalışmıyor demektir. Uzun süreden beri dile getirilen BM’nin şu anki sisteminin bugünün ihtiyaçlarını karşılamadığı gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor. Veto hakkı daimi üyeliğe yanlışlara göz yummak, yanlışları korumaya almak hakkını vermez. Cumhurbaşkanımızın dünya beşten büyüktür sözünü bir kez daha hatırlatmak lazım.”

‘Kürt yönetimi neye güveniyor?’

Başbakan Yıldırım, Kerkük’teki son bayrak krizi üzerine, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerde gelinen son nokta konusunda da şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bizim için orada bir hayal kırıklığı var. Bölgede yaşanan hızlı değişimleri, bir otorite boşluğunu fırsat bilip bir yandan Musul’da DEAŞ’la amansız bir mücadele devam ederken Kerkük’te bir oldu bitti yapmak asla kabul edilemez bir şey. Cumhurbaşkanımız da açıkladı, biz de açıkladık. Bu yetmezmiş gibi bayrak çekmenin ötesinde referandum yapmak; bunun tercümesi Kerkük’ü Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin parçası haline getirmek. Bu Kerkük’ün statüsüne aykırı, Irak anayasasına aykırı, Irak Merkezi Hükümeti’nin buna rızası yok, İran’ın rızası yok. Türkiye’nin rızası yok. Kuzey Irak Kürt Yönetimi neye güvenerek bunları yapıyor? Bu fevkalade yanlış bir iştir ve derhal bu yanlış işten dönülmesi icap eder.”

‘Evet’le ilave iş çıkacak’

Başbakan Yıldırım, “16 Nisan sonucundan bağımsız olarak 17 Nisan sabahından itibaren sizin gündem önceliğiniz nedir?” sorusu üzerine şunları söyledi:
“Memleket işlerine zaten ara vermedik. Devam edeceğiz. ‘Evet’ ile sonuçlanması halinde yeni ilave işlerimiz çıkacaktır. Yeni sistemi, yapılacak ilk seçime kadar sistemin gerektirdiği uyum çalışmaları, yasal çalışmalar gündeme gelecek. Bunlarla meşgul olacağız.
‘AB ile konuşacağız’
Projeleri, reformları yapacağız, bölgesel sorunların nasıl üstesinden geleceğiz bunlara kafa yoracağız. AB ile ilişkilerimizi gözden geçireceğiz. Onlarla tekrar bu meseleleri konuşacağız. FETÖ’yle, PKK’yla mücadelemizde gelişen şartlara göre yeni adımların neler olacağını ele alacağız. Meclis’i çalıştıracağız. Meclis ülkenin ihtiyacı olan yasaları çıkaracak. Dosyamızda çok iş var. Boş kalacak durumumuz yok.”

‘ENFLASYON DÜZENE GİRER’

Yıldırım, son ayda enflasyon oranın yüksekliği konusunda da şunları kaydetti:
“Geçici bir şey. Kurdaki ani zıplamaların etkisi büyük oranda. Üretimden veya talepten kaynaklı enflasyon olayı değil. Enflasyon neden oluşuyor? Belirli bir sepet var bunun içinde döviz sepeti de var. Döviz sepetindeki ani tırmanma... Benzine zam yapıyorsunuz, tekele zam yapıyorsunuz veya sebze meyve oluyor. Hepsini belirli bir oranda topluyorsunuz enflasyon oluyor. Buradaki ağırlık biraz buradaki oynaklıktan kaynaklanıyor ve geçicidir. Yani yıl boyu düzene gireceğini düşünüyoruz.
‘Piyasa çok canlı’
Nisandan itibaren inşallah ekonomi daha da iyiye gidecek. Şu anda zaten aldığımız tedbirlerle piyasa çok canlı. Beyaz eşyacılar ürün yetiştiremiyor, otomotiv de çok hareketlilik var. Emlak satışları fevkalade bir patlama var. KOBİ kredilerinde 200 bini aştık, 3.5 milyar TL kullanıldı. Kredi Garanti Fonu’yla kullandırılan krediler 60 milyar TL’yi buldu. Çok hızlı tedbirler alıyoruz. Mart ayına kadar istihdam seferberliğinden 440 bin kişi iş sahibi oldu. Hedefin üzerinde. Vaziyet bu.