Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler

egespor@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de futbolun örgütlenmesi sürecinde egemen olan üç İstanbul takımının etkisi, özellikle 1980 sonrasında basından medyaya geçiş ile birlikte daha da fazla hissedilir olmuştur.
Ülkemizin küresel dünyadaki temsilcisi olan İstanbul kenti ve onun takımlarının, Türk futbolu üzerindeki etkisinin artmasında görselliğin her geçen gün biraz daha fazla hayatlarımızı esir almasının da büyük etkisi bulunmaktadır. Görsel medyada yaşanan çeşitlenmenin ardından futbol, bu yeni dönemin en önemli temsilcisi haline gelmiştir.
Futbol, son yirmi beş-otuz yıl içerisinde popüler kültürünün en güçlü enstürmanlarından birisidir. Popüler kültürün gündelik hayatla kurmuş olduğu ilişkiler içerisinde futbolumuzun İstanbul temelli yapısının etkisi, hızla Anadolu takımlarını ve onun taraftarlarını etkisiz hale getirmeye başlamıştır.
Her şeyin İstanbul merkezli bir yapıya büründüğü ortamda, ticaretten-sanayiye- sinemadan-müzik endüstrisine kadar ne ararsanız artık tek yer söz konusudur: İstanbul. Futbol alanında da süreç, diğer alanlarda olduğu gibi benzer bir biçimde işlemiştir/işlemektedir. Bu hassas dengeyi bozabilecek aktörlerin ortaya çıkabileceği belki de tek şehir İzmir’dir. Ancak İzmir kenti de öylesine kafa karışıklığı içerisinde yaşamaktadır ki, çıkış yolu/yolları arar iken kafasını biraz daha fazla kuma sokmaktadır.

Yaşananlar ve gerçekler
Görselliğin olmazsa olmaz olarak dayatıldığı bu yeni kültür modeli içerisinde ‘dünya derbisi’ klişesi de vazgeçilmezlerden bir tanesidir. Her maç öncesinde ve sonrasında günlerce tartışılan (neredeyse her yıl aynı şeylerin tekrarlandığı ve dünyada hiçbir ülke tarafından naklen yayınlanmayan) bir dünya derbisi! İle övünmek de herhalde bize özgü bir durumdur.
Hakemin maçı iptal etmesi gerektiğinden başlayarak saha kapatma cezasını adeta ağırlaştırılmış müebbet hapis gibi uygulanmalı diyenlere kadar ‘uzman’! görüşleri bir türlü yaşananların ardında yatan gerçeklere temas edemiyor. Sosyolojinin kurucu babalarından olan Weber; ‘akılcı değerlere yer veren otorite/toplum’ kavramlaştırmasında; herkesin aynı hukuk kurallarına tabi olduğu bir durumdan söz etmektedir. Üzerinden seksen altı yıl geçmesine rağmen yönetim konusunda yaşanan çarpıklıklar nedeniyle modernliğin bu en önemli açılımlarından birisini bir türlü tam olarak hayata geçiremedik. Futbolumuz ve onun yönetimi de, yaşanan çarpıklıklar karşısında vermiş olduğu kararlarla bir türlü herkesi aynı potada birleştirecek standartları yakalayamıyor. Bunun yerine medyamızın önümüze her derbi sonrası ısıtıp koyduğu ‘dünya derbisi’ yemeğini ağzımızın suları akarak izlemeye devam ediyoruz.