Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Değerli okurlarım, geçen yazımda şunları söylemiştim:
- PKK ile yürütülen müzakereler sonuç veremez. Bu yolun başından belliydi,
- PKK silah bırakmadan onunla masaya oturmak PKK’nın isteklerini büyütür,
- PKK’nın Irak’taki federatif yapıdan da daha ileri bir bağımsızlık istediğini Öcalan açıkça söylüyor,
- Bu istekleri karşılamadığınız zaman kan dökeceklerini de Karayılan söylüyor ve yapıyor,
- Türk milleti ise Laz’ı, Arnavut’u Türk’ü, Boşnağı, Çerkez’i, Arabı ve de büyük bir çoğunluğu ile Kürt’ü ile, yani tüm etnik unsurları ile ülkelerinin bölünmesine geçit vermez!
Bu mantığın sonucu ne yazık ki çatışmadır. Benim bu köşeden daha 2009 ve 2010’da defalarca tekrarladığım bu idi. Peki başka alternatif yok mu? O alternatifle ilgili bir yazımı da geçen yıl 3 Ağustos’ta yayınlamıştım. Yeniden özetlemekte yarar görüyorum.
“Bir devlet, bir terör örgütü ile o örgütün kanlı eylemlerini bitirmesi için bir anlaşmaya varmak istiyor ise bu hangi şartlarda ve nasıl yapılır?
İlk önce şunu iyi anlamak gerekir: Devlet, suç örgütlerini ve üyelerini kendi zabıta güçleri ile yakalar ve adalete teslim eder! Normal olan budur! Eğer bir devlet silahlı terör örgütü ile özellikle de tüm dünyanın terör örgütü olduğunu tescil ettiği bir örgütle eylemlerini bitirmek üzere ‘görüşerek’ bir anlaşmaya varmak istiyor ise, bu açıkça gösterir ki devlet terör örgütünün üyelerini normal yollardan yakalayamamaktadır.
Yani durum bir ‘galibiyet-mağlubiyet’ terminolojisi ile açıklanacak olursa, terör örgütü galip gelmektedir. Ya da devlet galip gelememektedir. Devlet galip geldiğinde terör bitmiştir! Ondan sonra devletin şefkat elini uzatıp, yaraları sarma, haklı talepleri karşılama dönemi başlar. O zaman bir ‘genel af’ da gündeme gelebilir. Bütün bunlar olur, ama ancak devlet galip geldikten sonra!”
“Peki bu kanlı terörün bitirilmesi, terör örgütünün silahlarını bırakması mümkün müdür?”
Evet! Örnek:
“Sri Lanka Hindistan’ın güneyinde bir ada devlettir. Bu adanın kuzey ve kuzeydoğusundaki azınlık olan Tamilleri temsil ettiğini iddia eden adı ‘Tamil Kaplanları’ olan bir terörist grup 5 Mayıs 1976 kurulmuştu. Bu teröristler o günden bu yana her türlü terör eylemine baş vurarak Tamillerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri Sri Lanka’dan ayırmak istiyorlardı.
Tamil Kaplanları, 2000’li yıllara gelindiğinde 65 bin kilometre karelik Türkiye’nin 11’de 1’i bu ülkenin dörtte birini fiilen kontrol ediyorlardı. ‘Kara’, ‘Deniz’ ve ‘Hava’ Kuvvetlerinden oluşan orduları, polisleri ve uluslararası düzeyde ciddi yapılanmaları ve parasal destekleri vardı. Ama 21 milyon nüfuslu, kişi başına geliri 3 bin 500 doların altındaki fakir ve küçük Sri Lanka, Tamil Kaplanları’nı Mayıs 2009 da, tam 33 yıl ciddi ve kararlı bir mücadele yürüttükten sonra mağlup etti. Tamil Kaplanları mağlubiyeti kabul etti. Silahlarını bıraktı ve teslim oldu.”
Sri Lanka’da daha sonra gerek sivil örgütler gerekse devlet yaraları sarmak için komisyonlar kurdular. Her iki taraftan suçlular mahkemelerde hesap veriyor. Tamil halkı da (zor şartlarda da olsa) politikaya giriyor, haklarını arıyorlar.
Böyle bir galibiyeti hedeflediğini PKK’ya inandırıcı bir kararlılıkla göstermek, bu kanı çoktan durdurabilirdi, değerli okurlarım.