Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEĞERLİ okurlarım, doğal olarak yapılan atamalara atlastan kılıflar bulunacaktır.
“Efendim onlar terfi ettiler!!”
“Atamaların uygulamalarla hiç bir ilişkisi yoktur.”
“Evlerinde ve bürolarında arama yapılan ilahiyatçılarla ilgili değildir!”
“Yeni açılan birçok mahkeme var, açık kadrolar var, bu atamalara ihtiyaç vardı!”
Bu tür atamalarda böyle açıklamalar her vakit yapılır. Normaldır. İşin gereğidir. Hiç kimsenin itibarının zedelenmesine müsade edilmeyecektir. Ama gerçek sebebin, bu açıklamalardan hiç birinin olmadığı da herkes tarafından bilinir.
Peki sorun nedir, savcılar bu davadan neden uzaklaştırılmışlardır?
Egenekon ve Balyoz davaları senelerce çözülmesi olanaksız bir yün yumağı haline gelmişlerdir. Buna, yazılan onbinlerce sayfalık içinden çıkılmaz, tutarsızlık dolu iddianameler ve ekleri neden olmuştur. Bu iddianameleri hazırlayanlar bu savcılardır.
Davalar yayılmış, Türk basınının en müstesna, dürüstlüğünden, demokrasiye bağlılığından hiç bir şekilde şüphe edilemeyecek mensuplarına yöneltilmiştir.
Bu davalar bir adalet dağıtma süreci olmak yerine bir hınç alma, yargısız cezalandırma sürecine dönüştürülmüştür.
İş o noktaya gelmiştir ki başından beri bu davaların demokrasinin yeniden inşası olduğunu zanneden, fanatik ve köktenci olmayan tüm yazarlar, yapılan son tutuklamaları, henüz basılmamış, kimseye de satılmamış kitapların toplattırılmasını, kopyalarının bulundurulmasının suç sayılmasını çok ağır ve kesin bir biçimde eleştirmeye başlamışlardır!
Bu davalar Türkiyeyi medeni dünyanın önünde çok zor ve savunması olanaksız bir köşeye sıkıştırmıştır.
Bu davalar kamu vicdanında yargıya, adalete, demokrasiye ve devlete olan güvenin tamamiyle yok olmasına neden olmaktadır,
Balyoz Davası’nın mağduru ve müdahili konumundaki Abdurrahman Dilipak bile şöyle diyor:
“2003 yılına ait olduğu söylenen belgelerde 2008 yılına ait izler var. Teorik olarak CD (meşhur 11 nolu CD’yi kastediyor) üzerinde oynama yapılmış olabilir. Medical Park Hastanesi daha açılmamış ama 2003 yılına ait belgelerde hastanenin ismi var. Bazı şeylere ulaşmak o kadar kolay değil. Bizim bilmediğimiz bazı dolaplar dönüyor sanıyorum.”
Böylesine önemli bir davada, o davanın mağduru olan Dilipak dahi kendi lehine olan delillere güven duymuyorsa bu iddianameyi hazırlayan savcıların o davalardan alınmaları kadar normal ne olabilir?
Yeni atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı açıklıyor, “Zekeriya Öz gitti Ergenekon bitti, diye bir şey yok!”
Zaten hiç kimse bu davaların hemen biteceğini beklemiyor.
Davalar devam edecek. Ama kamu vicdanının beklediği birşey var! Bu davaların bundan böyle hukuka uygun, adil ve tarafsız olarak görülüp süratlice sonuçlandırılması!
İşte bunu gerçekten de bekliyoruz değerli okurlarım!