Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEĞERLİ okurlarım, geçtiğimiz pazar günü Cumhuriyet gazetesinde bir makale vardı: “Türk’ün Çağdaşlıkla Sınavı”.
Yazı Mehmet Aksoy’un Kars’ta hoyratça katledilen “İnsanlık Anıtı” adlı heykelini analiz ediyordu. Yazarı ise İzmirimizin değerli Mimarı Şükrü Kocagöz’dü. Bence bu yazı da aynen incelediği heykel gibi bir ‘Başyapıt’tı. Yazının bütününü mutlaka okumalısınız. Benim köşeme sığsa idi o yazıyı bir kere daha yayınlamak isterdim. Cumhuriyet’in 22 Mayıs Pazar sayısını bulamazsanız internette “ http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=245966 “ adresinden indirebilirsiniz.
* * *
Ben bir konunun böylesine güzel, böylesine incelikle analiz edildiğine az rastladım. Sırf biraz tadını verebilmek için bazı bölümlerini buraya alıyorum:
“Aksoy’un heykeli modern sanatın geldiği en ileri noktada ‘hem soyut’, ‘hem somut’ bir heykeldir. R. Venturi’nin ‘karmaşıklık ve çelişki teorisinin en güzel örneklerinden biridir. Karmaşık biridir. (Karmaşıklıkla karışığı karıştırmayalım) Sanat bilimle kardeştir. Einstein’in ‘zaman’ ‘görecelik’ teorisinden sonra sanatta zaman öne çıkmış, sanatçılar, sanat eserleri zamanı bölerek veya aynı zamanda değişik anları dondurarak eserler üretilmiştir. Picasso’nun bir başı ‘aynı zamanda’ hem cepheden, hem profilden çizmesi dünya resim tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Ama bu sanat tarihi açısından bir rastlantı olarak değil sanatın bilimle koşutluğu nedeni ile olmuştur. Aksoy’un heykeli de ‘hem tek bir insan’ ‘hem iki insandır’. Heykele tam yandan bakarsanız arkadan görünen tek bir insan görürsünüz. Heykele tam karşıdan bakınca iki insan görürsünüz. Veya ‘hem iki insan’, ‘hem bölünmüş bir insan’ görürsünüz. Karşıdan bakarken iki insanda da gördüğünüz stilize insan omuz- sırt- kalça-baldır silueti kıvrımlarını ‘aynı zamanda’ yandan bakarken de görürsünüz. Ama koca heykeli (ki şu an bitmemiş bir form eskizidir, kaba inşaatıdır. Onu bir de bitmiş bembeyaz düşleyin) asıl çok duygusal yapan sizi yürekten vuran eserin ‘hem insan’ ‘hem mezar taşı’ oluşudur. Bunu insan başının- başlarının- hem insan başına hem tarihi mezar taşlarının kavuklarının formuna gönderme yapması sağlar. Heykel ‘hem yaşamdır’ ‘hem ölüm’. Bir yerde yaşam dostluktur, ölüm düşmanlık; heykel ‘hem dostluğu’, ‘hem düşmanlığı’ düşündürür?”
Şükrü Kocagöz, harikulade bir anlatımla Bir heykele duyulabilecek öfkenin de anlaşılabileceğini gösteriyor. Ona göre; “Karmaşa ve çelişki çağdaş insanı bir cebir denklemi çözme merakı ile heykele yaklaştırır. Cebrik denklemleri herkes sevmeyebilir, anlamayabilir, ama dünya bugün bir yerdeyse bunları sevenler sayesinde bir yerdedir. En basit cebrik denkleme anlamadan bakanların hiçbiri bunu ‘ucube’ olarak nitelendirmemiştir; sadece anlamadığını kendine itiraf etmiş veya kabullenmiştir. Ama belki de anlayanlara öfkeleneni olmuştur. Aslında heykelin çelişkisinin okunması öyle pek de zor değil. Küçük bir çabayı bile harcamak istemeyenlerin öfkelenmesi ancak çocukların sorgulamayı öğrenmeyi, danışıp çözümlemeyi reddettikleri anlarda görülen çocukça öfkesi...’’
Ben daha fazlasını nakletmeyeceğim. Şükrü Kocagöz’ün bu makalesini kendi bütünlüğü içinde okumalısınız.
Sadece şunu söylemek istiyorum sevgili okurlarım, ben bu yazısını okuyunca Şükrü Kocagöz ile aynı kentte yaşıyor olmaktan kıvanç duydum...